TUNCAY YILMAZ yazdı: “Her ne kadar faşist blok yaklaşık yüzde 50’lik bir kitleyi şimdiye kadar manipüle etmeyi başarsa da bunların maksimum yüzde 25-30’luk bir kesiminin kemik destekçi olduğunu kendileri de kabul ediyor. Öyleyse sorun, geri kalan yüzde 20-25’lik kesimi faşist bloktan kopartmanın yollarını bulmakta ve zorlamaktadır.”
TUNCAY YILMAZ
Seçimlere kısa bir süre kaldı. Sahadaki güçler ellerinde ne var ne yok meydana seriyor, tüm marifetini göstererek seçimden galip çıkmaya çabalıyor.
AKP-MHP Bloğu sermayenin ve Ergenekon’un desteğini arkasına almış durumda. Belli ki bir süre daha Kürt halkına, devrimcilere, demokratlara, kadınlara, Alevilere, işçilere, geleceğini arayan gençlere, doğaya düşman mevcut iktidar yoluna devam etmek istiyor.
Faşist blok dışında kalan güçler ise üzerlerine kapatılmak istenen bu kafesi parçalamak için mücadele ediyorlar. Siyasal perspektifleri, sistemle ilişkileri, orta ve uzun vadeli hedefleri birbirinden farklı olsa da yollarına devam edebilmek için öncelikle AKP-MHP Bloğunun dağıtılmasının zaruri olduğunun farkındalar.
Sadece sol, sosyalist, yurtsever güçler değil, CHP ve İYİ Parti de AKP-MHP eliyle inşa edilmekte olan faşist diktatörlüğün durdurulamaması durumunda kendilerine yaşam alanı kalmayacağını görüyorlar.
Erdoğan yerel seçimlerin sonucunun “kaybetmeye başladıkları” anlamına gelebilecek şekilde çıkması durumunda neyle karşı karşıya kalacağının ayırdında. Bu nedenle ne pahasına olursa olsun kazanmak istiyor.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na idam istetiyor, Meral Akşener’e Silivri’nin yolunu işaret ediyor, Karamollaoğlu’nu Soylu’ya linç ettiriyor. HDP ise zaten bir türlü baş edilemeyen, kapatılması gündemleştirilmeye başlanan baş düşman!
Bunca medya gücüne, devlet imkanına, polis zoruna, yargı katliamına, sermaye ve derin devlet desteğine rağmen istedikleri sonuca ulaşamadıklarını gördükçe de zıvanadan çıkıyorlar.
Seçimlerin son etabına girerken bundan daha fazlasını yapmaya gayret edeceklerinden, her türlü provokasyona yeltenebileceklerinden, sandıkta ve sayımda mümkün olan, aklımıza gelen gelmeyen bin bir türlü hileye başvuracaklarından ve bunlara rağmen kaybetmeleri durumunda hır çıkarmaya yelteneceklerinden hiç birimizin şüphesi olmasın!
Bize düşen…
31 Mart Yerel Yönetim seçimlerinde AKP’nin “kaybetmeye başladığı” havasının oluşması çok önemli bir moral destek olacak olsa da, faşist iktidar blokunun dağıtılması anlamına gelmeyeceği açık. Kan ve zulümle oturdukları iktidar koltuklarından, bu sayede ele geçirdikleri güç, para ve imkânlardan sadece yerel yönetim seçimlerine bakarak vazgeçmeyecekleri kesin. Yaralansalar, kan kaybetseler de kaybettikçe saldırganlaşacaklarını tahmin etmek güç değil.
Onlara asıl kaybettirecek olan bir bin türlü yalan, dolan ve rüşvetle arkalarında tutmayı başardıkları kitle desteklerinin zayıflaması, zamanla ortadan kalkmasıdır. “AKP’yi iktidara getirenler götürecektir” inanışı yanlış ve bir o kadar da yanıltıcıdır. Eğer biz kitlelerin desteğini AKP’den çekmesini sağlayamazsak onu iktidar edenler gidebildikleri kadar bu faşist, baskıcı, antidemokratik iktidarla devam edecekleridir. Onların demokrasi, insan hakları, barış, eşitlik, özgürlük gibi dertleri yok. Tek konsantre oldukları şey kârlarını ve pazarlarını arttırmak. Ancak bunların tehlikeye girmeye başladığını düşünürlerse, harekete geçen kitleleri manipüle etmek için başka formülasyonları devreye sokmaya çabalayacaklardır.
Dolayısıyla bizim konsantre olacağımız şey ülkede ya da uluslararası alandaki güç merkezleri değil, kitle desteğini AKP-MHP manipülasyonundan, mecburiyetinden, beklentisinden kurtarmak olmalı.
AKP-MHP blokunun her türlü kirli politikayı kullanarak canlı tutmaya çalıştıkları kutuplaşmada güç dengeleri aşağı yukarı belli: Yarı yarıya. 7 Haziran’dan bu yana AKP bu yarı yarıya durumu hırsızlık ve hileyle kendi lehine çevirmeyi başarıyor.
31 Mart’ta ve sonrasında bu durumu bozmanın tek yolu o ya da bu gerekçeyle AKP-MHP blokuna angaje olmuş kitlede çözülme yaratabilmekten geçiyor.
Aslında nesnel durum bu çözülmenin başlaması için epey elverişli koşullar sağlıyor. Gerek ekonomik gelişmeler, gerek hat safhaya çıkan siyasal gerilim, gerek bölgede Türkiye’nin içerisine düştüğü durum, gerekse de uluslararası alanda yaşanan daralma, dışlanma hala faşist bloku destekleyen kesimler tarafından da kaygıyla izleniyor.
Yeter ki kaygı içerisinde olan bu kesimlere ulaşabilelim, onlara hitap edeceğimiz dilde kapsayıcı ve yaratıcı olabilelim.
AKP-MHP tabanının korku ve kaygıları
Her ne kadar faşist blok yaklaşık yüzde 50’lik bir kitleyi şimdiye kadar manipüle etmeyi başarsa da bunların maksimum yüzde 25-30’luk bir kesiminin kemik destekçi olduğunu kendileri de kabul ediyor. Öyleyse sorun, geri kalan yüzde 20-25’lik kesimi faşist bloktan kopartmanın yollarını bulmakta ve zorlamaktadır.
Bu kesimin tamamı birden bire faşist blokla girdiği çok yönlü ilişkiden vazgeçecek değil, ancak yine de önemli bir bölümü hem ideolojik hem de ekonomik olarak mevcut iktidara karşı güvenini yitirmiş durumda. Onları orada tutan en büyük kaygıları; faşist bloktan kopmaları durumunda kendilerinden de hesap sorulması, kazanımlarına el konulması, bir çeşit öç alınması ihtimali.
Facebook, twitter sayfalarından öfke, acı ve hayretler içinde kala kala AKP ve MHP’nin çelişkilerini, yalanlarını, iftiralarını yakalayıp yayınlamak anlık rahatlama yaratsa da soruna çözücü katkı sağlayamıyor. Zira sosyal medyanın kendi algoritması sayesinde orada dahi büyük oranda biz bize konuşur durumda kalıyoruz.
AKP-MHP Bloğunu ülke ve halklarımız açısından “beka sorunu” olarak gören herkes seçimlere sayılı günlerin kaldığı bu süreci küfretmekle, lanet okumakla, kaderine razı olmakla değil, AKP-MHP’nin etrafındaki zayıf halkayı ikna etmekle geçirmeye gayret etmeli.
Hepimizin mahallesinde, işyerinde, okulunda, hayatının bir köşesinde temas ettiği bir AKP-MHP’li vardır mutlaka. Ve bunların tamamı da Erdoğan’a peygamber, Bahçeli’ye bozkurt diye tapınanlardan değildir illaki. İktidarın değişmesinden kaygıları olsa da gidişattan da rahatsız olan birkaçını gözümüze kestirelim ve seçimden önceki son günleri bunları ikna etmek için değerlendirelim.
Seçimlerde de sonrasında da sonuç alıcı tek yol AKP ve MHP’nin bu ülkenin emekçi ve ezilen halkları açısından en büyük beka sorunu olduğunu anlatabilmekten geçecektir.
21.03.2019