SEÇTİKLERİMİZ – Metin Yeğin Duvar’a yazdı: “Yani tabii ki az ya da çok diktatör vardır. Çünkü bütün devletler kötüdür, bazı devletler daha kötü…”
Maduro tabii ki diktatördür. Bütün devletler son tahlilde, -hatta ilk tahlilde!- diktatörlüktür. Dört ya da beş yılda bir ya da egemenlerin kaprislerine uyup, sandık başına gidip, aman başkasına bulaşmasın diye, oy kağıdını 4-5 kez özenle katlayıp sandığa atıp, eve dönüp, televizyonun karşına oturup kimin kazandığını seyretmenize ve gelecek dört ya da beş yılda oturup televizyon seyretmenize demokrasi mi diyorsunuz ? Bu bulmacalarda sık sık çıkan kağıt katlama sanatı origamiden başka nedir ki?
-Klasikleşmiş tarifime devam ediyorum –
Bir de kurtla kuzuyu bir araya koyuyorlar, hadi kim kimi yerse! Serbest seçim, demokrasi var. Abi kurt kuzuyu hep yiyor. Eğer demokrasi eşit koşullarda yarışmaksa, o zaman zenginliğin paylaşımında da demokrasi olsun, toprağın paylaşımında demokrasi, eğitimde de ya da haber almada da o zaman göreyim ben, kim kazanıyor..
Kısa çöp, uzun çöpten hakkın alır elbet…
Ha bir de, bir vejetaryen var. İnce dilimlenmiş mangalda sucuk yiyor ama ya da Adana kebap mesela, bol acılı, kızarmış dana budu fırında. Bu nasıl bir şey, sen nasıl vejetaryensin diye sorduğumuzda ben dolaylı vejetaryenim, çünkü benim yediklerim et yemiyor, diyor. Çünkü siz birisini seçiyorsunuz, diyelim ki o sizle tamamen aynı fikirde, ceketini kravatını, bazen de tayyörünü giyip meclise gidiyor sonra dört ya da beş yıl sizin adınıza karar veriyor ve buna dolaylı demokrasi diyorsunuz. İşte o da dolaylı vejetaryen. Belki ben seçtiğim insanla iki yıl sonra, 1.5 ay ya da üç saat sonra aynı düşünüyor olmayacağım. Bu mu demokrasi? Ben ahmak mıyım, karar verme hakkımı 4-5 yıl ya da iki ay için başkasına veriyim?
Şimdi sizin karikatür demokrasinize göre bakalım Maduro diktatör müdür?
-Lütfen biraz okuyun. Gazeteci, yorumcu, analiz yapıcı ve benzeri iseniz, ne bileyim insan Venezuela için konuşuyorsak, hadi oraya gitmiş olmanızdan, sokaklarını solumanızdan, maden ocaklarında, gecekondu mahallerinde takılmanızdan filan söz etmiyorum; en azından size kepçe ile servis edilenin dışında biraz okuyun, lütfen-
Maduro seçimle mi başa geldi?
Evet, Maduro başkanlık seçimlerini kazandı. Yüzde 46 katılım oranıyla yapılan seçimde, oyların yüzde 68’ini alarak kazandı. Venezuela için az bir oran değildi bu. Ayrıca ABD seçimlerinde mesela 2014 yılında katılım yüzde 36 idi sadece, son ara seçimlerde ise katılım rekoru kırıldı ki bu da yüzde 41 idi. Yani sizin demokrasilerinize göre bayağı bayağı seçim işte. Bu arada muhalefetin bir bölümü boykot etti seçimi. Seçime katılan diğer adaylar, Henry Falcon, 1 milyon 820 bin (yüzde 21), Javier Bertucci’nin 925 bin,
Reinaldo Quijada ise 34 bin 614 oy aldı. Maduro bu seçimlere göre 2025 yılına kadar başkan seçildi.
Muhalefet seçimler sırasında yardımlar dağıtılarak oy satın aldığını söyledi. Yardım kartlarıyla oy kullandıktan sonra danışma noktalarında, deyim yerindeyse ‘makarna’ dağıtıldığını. Aslında sadece seçim dönemlerinde değil sürekli olan bir uygulamaydı bu. Fakat doğruysa eğer, bilmem sizin karikatür demokrasinizde bunlar oyuna dahil değil mi ya da mesela seçimden önce çalışanlara kadro verilmesi, yeni atamalar yapılması sözleri, emekli maaşı ikramiyeler filan ‘makarna’ sayılmıyor mu?
Fakat Maduro, daha önce ‘Ulusal Meclis’te muhalefet kazanınca, meclisi yok saydı, bu yüzden diktatör’ mü diyorsunuz, o zaman buna bakalım.
2015 tarihinde yapılan Ulusal Meclis seçimlerinde muhalefet ittifakı ‘MUD’ 167 vekilliğin 112’sini kazandı. Yani mecliste çoğunluk muhalefetindi. Muhalefet bu seçim sonuçlarına göre Maduro’nun istifa etmesini istedi. Bilmiyorum yazmak gerekiyor mu ama Venezuela’da Maduro’nun başkanlık süresi henüz bitmemişti. Karikatür demokrasilere göre hemen geri çağırma yetkisi yoktur seçilenlerin, ki bu parlamento da aynı oyuna dahildi.
Buna bir başka yakın zaman benzetmesi yaparsak, oyunun diğer kutbu ABD Başkanı Trump’ın partisi Cumhuriyetçilerin, son seçimlerde Temsilciler Meclisi’nde Demokratlara karşı çoğunluğu kaybetmesi gibiydi. Tabii ki böyle bir seçim sonucunda Demokrat Parti, ABD Başkanı’nın istifa etmesini isteyebilirdi. Fakat başkan da “benim daha çok zamanım var” diye aldırmayabilirdi tabii ki. Oyun böyle.
Ulusal Meclis’te 17 yıl sonra muhalefet çoğunluğu kazanınca, bir siyasal kriz doğdu. Her ne kadar başkan Maduro seçimlerden önce birçok yetkiyi meclisten almasına rağmen, yani pozitif yasalara göre, başkanlığı pek bir şey değişiklik yapmadan sürdürebileceğine rağmen, (övmüyorum oyunun kuralları bu!) ülkenin istikrarı için yeni bir anayasa için Kurucu Meclis inşasına girişti.
-Ay duyan da sizi KHK’sız bir ülke de yaşıyorsunuz zannedecek. Ben ne yapıyım sizin demokrasi oyununuz böyle.-
Bu durumu size anlatmak için şöyle bir söyleyebilirim. Türkiye’de 7 Haziran seçimlerine göre, mutlak çoğunluğunu kaybeden AKP iktidarının, kısa dönem hükümet kurma çalışmalarının hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın erken seçim kararı alması, yani seçilmiş meclisi fesih etmesi gibi bir şey ve tabii ki bu karar da pozitif hukuka uygundu.
Bu sadece Venezuela’da ya da bizde değil, Fransa’da da devlet başkanının tek başına meclisi fesih hakkı vardır mesela.
Ayrıca eğer oyununuza göre vitrinde baş köşede durması gereken Anayasa Mahkemesi, yüksek mahkemeler birkaç kez bu ‘Ulusal Meclis’i feshetti. Ben ne yapayım, kavun tatlı. Mesela Brezilya’da uyduruk bir yüksek mahkeme kararıyla cezaevine atılıp seçime katılamayan Lula karşısında Bolsonaro’nun kazanmasına hiçbir ABD Başkanı ya da Avrupa demokrasisi ses çıkarmadı.
Ve filmde olaylar akabinde gelişir…
Kurucu Meclis inşası, bir anayasa için gerçekten çok geniş bir halk kitlesinin katılımıyla oldu. Hatta Maduro’ya soldan birçok muhalif, bunu yeniden bir şans olarak değerlendirdi. Kurucu Meclis seçimleri yapıldı. İşçi, köylü, kadın delegelerden 545 kişi Kurucu Meclis’e seçildi. Muhalefetin boykot etmesine rağmen yüzde 41 oranında katılım oldu ve birçok yerde muhalefetin şiddet kullandığı saldırılara rağmen…
Yani Maduro seçimi kazanmış, sizin karikatür demokrasinize göre, seçilmiş başkandır. Eh bana göre değil de, size göre diktatör değildir.
Seçilmiş olup olmaması beni ilgilendirmiyor, kimdi… Ha Hitler de mesela “seçimi kazandı ama diktatördü” diyebilirsiniz. O zaman iktidarın uygulamalarına bakmayı, başka bir yazıya bırakalım, uzadı çünkü.
Ayrıca “ülke ekonomik olarak neden bu durumda” diye sorarsanız, sosyalist ya da dayanışmacı ekonomi kurallarını uyguladığı için değil, gerçekten uygulamadığı içindir.
20 yıldır çok yakın takip ettiğim ülke için onlarca -Maduro, hatta Chavez dönemi eleştirileri yazmama rağmen- adam Ertuğrul seyrediyor, Nusret’te yemek yiyor diye ve siz daha çok ‘kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ demek istediğiniz için, -altını çizerek, sizin karikatür demokrasinizin kurallarına göre- diktatör diyemem; ki ya da Trump kadar, Macron kadar diktatördür.
Yani tabii ki az ya da çok diktatör vardır. Çünkü bütün devletler kötüdür, bazı devletler daha kötü…