Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, II. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu’nda konuştu. Türkiye’de her gün bir yenisiyle karşılaştığımız hak ihlalleri,yasakları ve devlet-polis şiddetini tamamen görmezden gelen Erdoğan, “Hiçbir devletin yasaklarla, korkularla varabileceği bir hedef yoktur. Bireyi kendisi için tehdit olarak gören devletin adil olabilme imkanı yoktur.” diyerek, “demokratikleşme” masalları anlattı. Erdoğan, Kobane için ise şu ifadeleri kullandı: “Suriye’de 300 bin kişinin öldürülmesine susacaksın, sonra Kobane için konuşacaksın. Halbuki Kobane’de kimse yok. Kobane’den 200 bin Kürt bizim ülkemizde.”
Erdoğan’ın her biri ayrı bir skandal olan açıklamalarından satır başları ise şöyle:
“Bazı siyasi partiler taraftarlarını Kobane’ye karşı sokağa çağırdılar. Basın açıklaması yapmak, protesto yapmak elbette demokratik haktır ama ne oldu birkaç gün içinde 42 insan gösterilerde hayatını kaybetti. Binlerce işyeri yakıldı, yıkıldı. Kamu ve sivile ait bina ve araçlar yakıldı. Bingöl’de 2 polisimiz şehit edildi. Şimdi biz bunlara demokratik hak mı diyeceğiz. Bu vandallığa gösteri hakkı mı diyeceğiz. Dünyanın neresinde böyle bir hak var? Ben Batı’yı iyi bilen birisiyim. Bizi kıyasıya eleştiren o uluslararası medyaya soruyorum: Kendi ülkelerinde böyle bir vandallığa özgürlük diyebilirler mi?
Eylül’de BM Genel Kurulu’ndaydım. Özel bir toplantı yapıldı. Toplantıda IŞİD denilen bu terör örgütünün attığı adımların değerlendirmesi yapılırken interneti, Twitter’ı çok iyi kullandığı dile getirildi ve buna karşı bazı tedbirlerin alınması gerektiği gündeme geldi. Sosyal medyada bunu değerlendirirken bunu tek taraflı görmek yanlış. Bir katilin elinde bıçak var. Bir de doktorun elinde neşter var. Doktorun elindeki neşter hayat kurtarır, katilin elindeki bıçak öldürür. Bunu ayırmamız lazım. Neşter mi yoksa bıçaktan yana mıyız.
Twitter’da tehdit mesajı yayınlayanların, bomba ihbarı yapanların başka ülkelerde nasıl sınır dışı edildiğini görmemiz lazım. Ama Türkiye’de şu bakanın ev adresi şu, gidelim basalım deyince bu örgütlü bir karalama kampanyasına dönüşebiliyor
Türkiye’de bazı siyasiler, dışarda medya Türkiye’de basın özgürlüğü yok denilerek acımasızca eleştiriyorlar. Ama Gazze saldırıları karşısında işinden atılan gazeteciler hiç konu olmuyor.”
‘Berkin Elvan maşaydı’
“Geçen yıl Gezi olayları sırasında hayatını kaybeden bir çocuğun ölü bedeni üzerinden her türlü aşağılık saldırıya maruz kaldık. Taaa okyanus ötesinden ölen çocuğun mezhebine de vurgu yaparak timsah gözyaşlarıyla taziyeler yayınladılar. Ancak bu gösteriler sırasında silahla öldürülen Burak kimsenin dikkatini çekmedi. İstanbul’da talihsiz ölen çocuk sahte ifadelerle ‘ekmek almaya gidiyor’, halbuki hiç alakası yok, maşa olmuştu. Böyle ifadeler tasarladılar. O reklamcılar nerede.
O çocuğu siyasi istismar aracı yapanlar nerede ?”
‘Kobani’de kimse yok’
“Suriye’de 300 bin kişinin öldürülmesine susacaksın, sonra Kobani için konuşacaksın. Halbuki Kobani’de kimse yok. Kobani’den 200 bin Kürt bizim ülkemizde. ABD’nin hava operasyonu IŞİD’in oradaki kuşatmasıyla ilgili bir konu. Kobani stratejikse bizim için, ABD için değil. Benim için neticesi ölüm olan her şey suçtur. Şu anda Meclis yeni güvenlik tedbirlerini yasalaştırmak için çalışıyor. O malum koro yine işbaşında bakıyorsunuz. Yüzüne maske takıp, sivillere saldıran bir anlayış dünyanın hiçbir yerinde demokratik hak kavramının arkasına saklanamaz.”