SEÇTİKLERİMİZ – AYŞE YILDIRIM ArtıGerçek’e yazdı: “Polisin kolunu ısıran milletvekili Cumhurbaşkanı’ndan havuz medyasına her yerde hedef gösterilir. Ama milletvekilinin bir polis tarafından düşürülmesi ya da coplanması, gazlanması görülmez.”
HDP milletvekilleri açlık grevinde 100. günü geride bırakan Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’e destek için yürümek istiyorlardı. Ancak polis izin vermedi. Bunun üzerine milletvekilleri kaldırıma oturdu. Diyarbakır Milletvekili Saliha Aydeniz, Leyla Güven’in fotoğrafının olduğu pankartı açmak istedi. Polisler izin vermedi, bir polis pankartı almaya çalıştı. Bu sırada Saliha Aydeniz, pankartı almaya çalışan polisin kolunu ısırdı.
Okuduğumuz haberlerden aldığımız bilgiler bunlar. Olay üç gün önce Van’da meydana geldi.
Ardından her yerde aynı haber ve başlıklar:
“Polise saldıran milletvekili.”
“Polisin kolunu ısıran milletvekili”
“Milletvekilinin kolunu ısırdığı polis 10 gün iş göremez raporu aldı.”
Tabii ardından Aydeniz hakkında soruşturma açıldığını da okuduk.
Ve dün. Bu kez yer Diyarbakır. HDP milletvekilleri destek için Leyla Güven’in evine yürümek istedi. Polis yine izin vermedi. Valilik yürüyüşü yasaklamıştı. Kullandığı dil de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun diline uygundu:
“Bölücü terör örgütüne muzahir şahıs ve gruplarca, Güven’in evinin bulunduğu bölgeye doğru yasa dışı yürüyüş yapılacağı…”
İşte bunlar yaşanırken başka bir şey daha oldu Diyarbakır’da.
Bir polisin çelme takmasıyla bir milletvekili yere düştü. Yaralanan milletvekili hastaneye kaldırıldı.
Peki kimdi bu milletvekili dersiniz?
Saliha Aydeniz…
Elbette polisin bilinçli olarak çelme takmadığı söylendi. Polisler, Aydeniz'in "Kimdi beni düşüren" sorusuna "Düşürmediler, polis düştü" diyordu. Yani polis dengesini kaybedip düşmüştü ve bu sırada ayakları istemeden Aydeniz'in ayaklarının altına gelmişti! Hadi diyelim ki öyle oldu. Peki o polisin, milletvekilinin dibinde ne işi vardı, koşarak peşinden niye gitmişti? Korumak için değildi herhalde.
O polise herhangi bir soruşturma filan açılmayacak elbette.
Polisin kolunu ısıran milletvekili Cumhurbaşkanı'ndan havuz medyasına her yerde hedef gösterilir. Ama milletvekilinin bir polis tarafından düşürülmesi ya da polislerce coplanması, gazlanması görülmez.
Bugüne dek yaşananları geçiniz. Van’daki ‘ısırma’ olayının ertesi günü Diyarbakır’da bir polis HDP milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ı copladı, polisin kalkanlarla sıkıştırdığı milletvekillerinden Pero Dündar’ın parmağı yaralandı.
Bunlara ilişkin bir açıklama duydunuz mu iktidar cephesinden ve medyasından.
Elbette hayır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün kürsüden Saliha Aydeniz’i hedef gösteriyordu:
“Terör örgütü mensuplarından olan milletvekili bayan benim polisimin elini ısırıyor. Yok öyle 25 kuruşa simit, bunların hesabını soracağız, bedelini ödeyecekler.”
Elbette İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Cumhurbaşkanı’ndan geri kalmadı. O da HDP milletvekillerini hedef aldı:
“Sen bu milletin milletvekili değilsin, seni bu milletin milletvekili olarak kabul etmiyoruz. Sen Kandil’in milletvekilisin, PKK’nın vekilisin, PKK’nın uşağısın ve oyuncağısın.”
Ülkenin Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı, yasalar çerçevesinde seçime girmiş bir partiyi ve onun halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini “terörist” ilan ediyor, edebiliyor. Bunu da seçimlere çok kısa bir süre kala meydanlardan, kürsülerden yüksek sesle dile getirmekten çekinmiyor.
Anketlerde de, Suriye’de de umduğunu bulamayan iktidar Türkiye’yi gerdikçe geriyor, Kürtleri kışkırtıyor.
Kazanmak için bir gerilime, bir düşmana ihtiyaçları var. “Market terör örgütleri”, “Hal terör örgütleri”, “İlaç terör örgütleri”, “Dış mihraklar” filan yetmiyor artık.
HDP milletvekillerine ceza üstüne ceza geliyor, belediye başkan adayları, partililer gözaltına alınıyor. Cumhurbaşkanı ve onun mahalle kabadayısı İçişleri Bakanı milletvekillerini hedef gösteriyor.
Seçimlere kadar tansiyonu daha da yükseltmeye çalışacakları aşikâr.
Bu koşullarda girilecek bir seçimi belki kazanacaklar ama kaybedilen bir ülke olacak.