GÜLFER AKKAYA yazdı: “Diğer birçok alanda olduğu gibi Diyanet, imam hatip mezunları ve AKP’liler için iş alanı, kadro yetiştirme, siyasi çalışma yeri. AKP, cami ve imamlar aracılığı ile sokak sokak, mahalle mahalle halka ulaşma fırsatına kavuşuyor. Camiler AKP propaganda merkezlerine dönüşmüş durumda, AKP mahalle birimleri gibi çalışmakta.”
GÜLFER AKKAYA
TBMM’de bütçe görüşmeleri başladı.
Basından öğrendiğimiz kadarıyla bütçeden Saray’a ayrılan pay 2,8 milyar lira. Miktarı anlayabilmek için TBMM’ye ayrılan payı da ekleyeyim: 1,8 milyar lira.
Saray’a ayrılan bütçenin içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın maaşı da var. 2018 yılında 59 bin (yıllık 708 bin) lira maaş alan Erdoğan, 2019 yılında yüzde 24’lük zam oranıyla aylık 74 bin 500 (yıllık 894 bin) lira alacak.
Zam oranı da, maaşın miktarı da dudak uçuklatıyor. Gerçi diğer masrafların yanında bu, muhtemel ki devede kulak.
Ama itibardan tasarruf olmaz elbette!
Bu rakamlarla 2019 yılı bütçesinin en kârlısı Saray oluyor.
Onu takip eden kârlı diğer kurum son yıllarda olduğu gibi yine Diyanet.
Çünkü Diyanet uzun yıllardır AKP’nin mahalle teşkilatları gibi çalışıyor.
Genel Bütçe içindeki payı en çok arttırılan kurumların başında gelen, 12 bakanlığın bütçesinden büyük bütçeye sahip olan Diyanet ne hikmetse buna rağmen sürekli açık veriyor, bütçesini denkleştiremiyor, yılın ikinci yarasında ek bütçe istiyor ve sorgusuz sualsiz alıyor.
Diyanet Başkanı, kurumuna adeta yağdırılan devasa bütçenin “sahibine saygıda kusur” etmiyor. Kendisinden beklendiğinden daha itaatkar davranıyor.
Başkanı olduğu kurum, halkı kutuplaştıracak açıklamalar, inançları asimile edecek teklifler, inananı-inanmayanı rahatsız edecek beyanları peş pese sıralıyor.
Çocuk, kadın demeden her türlü cinsiyetçi açıklamayı yapmaktan geri durmuyor. İmamlar verdikleri vaazlarla cinsiyetçilikten nefret suçlarına dek işlemedik suç bırakmıyor.
Üstelik halka karşı suç işlerken halktan toplanan vergilerden her ay maaşlarını çatır çatır alıyorlar.
İnsanlık dışı koşullarda çalıştırılan ve her gün iş cinayetlerinde öldürülen işçiler, işinden edilen akademisyenler, memurlar, her türlü gelir ve sosyal haktan yoksun milyonlarca kadın açlıkla terbiye edilmeye çalıştırılırken, halka kin ve nefreti öğütleyen, kadın düşmanlığını yükselten, çocuk istismarını teşvik eden binlerce kişi Diyanet bünyesinde “din işleri” yaptığı için maaş alıyor. Diyanet’te en düşük personel maaşı 3 bin liradan başlıyor. Asgari ücretle çalışan emekçilerin neredeyse iki katını alıyorlar.
2019 yılı için yapılan asgari ücret görüşmelerinin sonunda emekçilerin alacağı asgari ücret bile Diyanet kadrosunun 2018 yılında aldığı bu ücretlere yaklaşamayacak. Açlık sınırında çalışan emekçinin parası din istismarcılarına adeta dağıtılıyor.
Diyanet de bu durumu gizlemiyor. Her yıl en çok arttırılan bütçelerden birine sahip olan Diyanet bu durumdan hiç rahatsızlık duymadığı gibi istedikçe istiyor. Bütçe harcamaları hakkındaki açıklaması bütçesinin büyük kısmının personel maaşlarına gittiği yönünde.
Peki Diyanet neden bu kadar çok sayıda kadroya ihtiyaç duyuyor? Memleketin bu kadar çok imama mı ihtiyacı var? Camiye mi?
Diğer birçok alanda olduğu gibi Diyanet, imam hatip mezunları ve AKP’liler için iş alanı, kadro yetiştirme, siyasi çalışma yeri. AKP, cami ve imamlar aracılığı ile sokak sokak, mahalle mahalle halka ulaşma fırsatına kavuşuyor.
Camiler AKP propaganda merkezlerine dönüşmüş durumda. Yıllardır AKP mahalle birimleri gibi çalışmakta.
Böyle büyük iş büyük bütçe ister.
AKP’nin siyasal kolu olarak çalışan Diyanet bu siyasal işlevi nedeniyle en yüksek bütçelerden birini de alır, her yıl bütçesini katlayan kurum da olur. Çünkü ona AKP’nin ihtiyacı var.
2019 yılı bütçesinde TÜBİTAK için 3 milyar liralık bütçe ayrılmış. Diyanet’in bütçesi 10,4 milyar. Yani TÜBİTAK’ın üç katı.
Rakamlar her şeyi söylüyor.