Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde Antalya Tabip Odası tarafından sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili basın açıklaması yapıldı.
SiyasiHaber
Antalya Tabip Odası sağlıkta şiddet olaylarına dikkat çekmek için Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Sağlık çalışanları için şiddete maruz kalmanın mesleki bir risk olmaktan çıktığına dikkat çekilen açıklamada, bu durumun artık sağlık çalışanlarının hayatını tehdit eden bir noktada olduğu ifade edildi.
21 Aralık günü açıklamanın yapıldığı Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi'nde hayatını kaybeden bir hastanın yakınların sağlık personellerine saldırdığı olayın hatırlatıldığı açıklamada, "Kendine sadece ve sadece görevini yaptığı için her an saldırabilecek hasta ve hasta yakını tarafından ölüme kastedecek derecede şiddet uygulanabileceği psikolojisiyle sağlıklı bir hizmet sunumu beklenemez. Bu hastasını hayata döndürme çabasında olan sağlık çalışanlarının mesleklerini yerine geirmelerini engelleme çabasıdır." dendi.
Sağlıkta şiddet yasasının TTB tarafından hazırlanan "Sağlıkta Şiddet Yasa Önerisi" teklifinde olduğu şekli ile çıkmasıın aciliyet olduğu belirtilirken, hekimlere vesağlık personellerine yöneik şiddetin asla kabul edilemeyeceği, sağlıkta şiddeti durdurana kadar dayanışmanın süreceği ifade edidi.
TTB genel sekreteri Naci İşoğlu'nun okuduğu basın açılamasının tam metni şu şekilde:
Değerli Halkımız, Değerli Meslektaşlarımız, Değerli Sağlık Çalışanı Arkadaşlarımız ve tüm katılımcılar
Hekimler ve tüm sağlık çalışanları açısından şiddete maruz kalmak mesleki bir risk olmaktan çıkmıştır. Bu durum doğrudan hayatımızı tehdit eden daha da ötesi canımızı alabilecek dereceye kadar varmış hatta canlarımızı alan bir noktaya gelmiştir.
Çok uzak değil daha ekim ayında meslektaşımız Dr. Fikret Hacıosman’ ın çalıştığı hastanede, planlı bir şekilde vahşice öldürülmesi, gelinen durumun hekimler, sağlık ortamı ve ülkemiz insanları açısından ne kadar acı ve vahim olduğunu göstermiştir.
Uluslararası platform açısından ise durum hiç de farklı değil hatta utanç vericidir. Dünyanın hiç bir yerinde sağlık çalışanlarına bu derecede şiddet yönlenmemiştir ve yönlendirilmemiştir. Hekimlik mesleğinin kutsallığı anlamını yitirme noktasına gelmiştir ve bilinçli olarak yitirilmeye çalışılmaktadır.
Hekimler ve diğer sağlık çalışanları bu kadar duyarsızlığa, görmemezliğe, işitmemezliğe, tüm fiziksel, sözel saldırılara ve en acı boyutuyla ölümlere rağmen görevlerini yapmaya devam etmektedir. Bizler tüm bunlara rağmen toplumun sağlığı için meslek ilkelerimiz doğrultusunda büyük çaba gösteriyoruz ve göstermeye devam edeceğiz.
Hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet hızını her an arttırarak sürüyor. An geçmiyor ki yeni bir şiddet haberi gelmesin. Hepimizin bildiği gibi 21.12.2018 tarihinde Antalya Eğitim Ve Araştırma Hastanemizde sabaha karşı 5:30 sıralarında hasta yakınları yoğun bakım kapılarını kırarak içeriye girmişlerdir.
Bu esnada görevli olan Asistan Hekim arkadaşımız, görevli hemşireler ve sağlık çalışanları hayati bulguları kötüleşen hastalarına mesleklerinin ona yüklediği sorumluluk gereği gerekli olan tüm müdahaleleri yapıyorlardı. Neden ve nasıl olduğunu anlamadıkları anda kendilerine yönelen fiziksel ve sözel şiddet uygulamasıyla karşı karşıya kalmışlardır. Şiddet uygulanan hemşirelerden bir tanesi saçlarından tutulup neredeyse öldürme kastıyla başı yere vurulmuş, şiddetin etkisiyle bayılmış ve acil müdahale gerekmiştir. Bu şiddet güvenlik görevlileri gelinceye kadar artarak devam etmiştir. Oysa yaptıkları tek şey yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını yitirmekte olan hastalarını yeniden hayata döndürmek için ellerinden geleni ve zorunlu uygulamaları yapmaktı.
Neredeyse yaşamlarına kast edecek düzeydeki saldırıda şiddete karşılık şiddetle karşılık vermeyi bile akıllarından geçirmemişlerdir. Tek hedefleri hastalarını yeniden hayata döndürmektir.
Kendine sadece ve sadece görevini yaptığı için her an saldırabilecek hasta ve hasta yakını tarafından ölüme kastedecek derecede şiddet uygulanabileceği psikolojisiyle sağlıklı bir hizmet sunumu beklenemez. Bu hastasını hayata döndürme çabası içerisinde çaba gösteren sağlık çalışanlarının mesleklerini yerine getirmelerini engelleme çabasıdır.
Ne acıdır ki tüm bu özverileri görmesi gerekenler görmezden gelmektedir. Hatta saldırıları kolaylaştıran, tamamen ülkemizdeki sağlık uygulamalarından ve sistemden kaynaklanan sorunlarda, sorunların sebebi kendileri değilmişçesine; hekim ve sağlık çalışanlarını hedef göstermekten ve çoğu zaman saldırıları haklı bulan tutum ve söylemlerini arttırarak devam ettirmeleriyle karşı karşıyayız.
İnsanlık tarihi boyunca kutsal olarak kabul edilen hekimlik mesleğimizin bu derecede ayaklar altına alındığı dönem olmamıştır. İktidar ülkedeki sağlık sorunlarını nasıl çözerim; hekimlerin şiddete karşı haklı taleplerini, çalışma koşullarının düzeltilmesi, mesleklerinin gereğini tam olarak yerine getirebilecekleri ortam sağlanması ve iş yükünün iyi hekimlik yapmalarını sağlayacak ölçüde azaltılması yönündeki haklı taleplerini nasıl çözerim derdini bırakmıştır. Sorunları çözmek yerine hekimlerin meslek birliğini ve birlikteliğini nasıl ortadan kaldırırım derdine düşmüştür.
Biz hekimiz, biz insanız bizimde annemiz, babamız, kardeşlerimiz, eşimiz, çocuklarımız ve yakınlarımız var. Biz hekimlerinde yeterince beslenmeye, uyumaya, dinlenmeye, sosyal faaliyetlere ihtiyacı var. Biz sizlerden sadece meslek olarak farklıyız. Biz fiziksel ve sözel saldırıya uğramak hatta öldürülmek için mesleğimizi seçmedik ve mesleğimizin andını okumadık.
Bugüne kadar sadece hekimlik mesleğini uyguladıkları ve görevlerini meslek ilkeleri doğrultusunda yapmaya çalıştıkları için katledilen ya da hayatına kıyan Dr. Göksel Kalaycı, Dr. Ali Menekşe, Dr. Ersin Aslan, Dr. Kamil Furtun, Dr. Abdullah Biroğul, Dr. Aynur Dağdemir, Dr. Hüseyin Ağır, Dr. Said Berilgen ve Dr Fikret Hacıosman’ı saygıyla anıyoruz.
Tüm canlarını kaybeden meslektaşlarımız yanında çeşitli şekillerde şiddete uğrayan, sakat kalan meslektaşlarımızın sayısı her geçen gün katlanarak artmaktadır. Yeni hekim ölümlerinin yaşanmaması, şiddetin bugünkünden daha yukarı tırmanmaması için her zamankinden daha fazla TBMM’nin sorumluluk üstlenmesi gereklidir. Bizler bu sorumlulukla bu konularda ısrarcıyız daha da ısrarcı olmamız gerektiğinin farkındayız. Yükselttiğimiz ses şiddetin sesi değil haklı talebin sesidir.
Bugün her zamankinden daha fazla sağlıkta yaşanan şiddete karşı birlikte mücadele etmeye, dayanışmaya ve bir arada durmaya ihtiyacımız olduğu açıktır.
Halkımız bilmelidir ki bu dayanışmada en büyük desteğimiz onlar olmalıdır. Bizler onlarla karşı karşıya değil iyi hekimlik ilkeleri doğrultusunda aynı saftayız ve omuz omuzayız.
Çıkartılan yasa mevcut durumu içinden çıkarılamaz hale getirdiği gibi neredeyse adeta şiddeti önleme yasası değil şiddeti uygulayın biz şiddeti uygulayanları koruruz yasasıdır. Yani iddia ettikleri sağlıkta şiddet yasası fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Toplum ve sağlık çalışanları adeta kandırılmış ve başka emellere alet edilmiştir. Çıkartılan yasa her birimizin yaşam hakkını tehdit eden, şiddeti bırakın ortadan kaldırmayı azaltmak için bile hiçbir yeni düzenleme getirmemiştir.
Bu doğrultuda Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi tarafından sorumluluğu gereği hazırlanan “ Sağlıkta Şiddet Yasa Önerisi” teklifin meslektaşlarımız, sağlık çalışanları ve toplum tarafından sahiplenileceğine olan inancımız tamdır.
Türk Tabipleri Birliği’nin ve tabip odalarımızın aklı ve yüreği halkımızın ve hekimlerin üzerindedir. Hekimlere yönelen şiddet insanlık ve hekimlik değerlerine yönelmiştir. Bunu kesinlikle kabul etmeyeceğiz ve sağlık alanındaki şiddeti durdurana kadar dayanışmaya devam edeceğiz.
Sorunu çözmesi gerekenler Türk Tabipleri Birliği, Tabip Odaları, meslektaşlarımız ve sağlık çalışanlarının haykırışına samimi olarak çözüm noktasında kulak vermelidir. Sorunlar görmezden gelinerek ortadan kaldırılamaz. Hayatın her alanındaki şiddetin ortadan kaldırılması için birinci ve en önemli adımın toplumun eğitimi olduğunun bilincindeyiz. İkincil ve diğer önemli adım ise caydırıcı yasaların çıkartılmasıdır. Yasaların caydırıcılığı sadece hekimlerin ve insanların ölümlerinde olmaz. Yasaların en temel görevi aynı zamanda meydana gelebilecek sorunun gerçekleşmeden önlenmesidir.
Sağlıkta şiddeti uygulayanların tutuklanması ve cezalandırılması için illaki hekim ve sağlık çalışanlarının ölmesi mi gerekiyor? Çalıştığımız sağlık kurumlarında ölümlere kadar varabilen saldırılara hedef olmamızın kabul edilebilir, anlaşılabilir ve haklı gösterilebilir hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Bilinmelidir ki orada saldırıya uğrayan sadece o hekim ve sağlık çalışanı değildir. Ülkedeki tüm hekimler, sağlık çalışanları kendilerini saldırıya uğramış, yaralanmış ve ölmüş gibi hissetmektedirler.
Sağlıkta şiddet yasasının TTB’ nin hazırladığı teklifte sunduğu şekliyle çıkarılması acil duruma gelmiştir. Bununla birlikte hedef göstererek hiçbir alanda sorunu çözemeyeceğiniz gibi sadece sorunları daha da derinleştirirsiniz. Geride sadece mesleğini gereği gibi yaptığı için hayatını kaybeden, yaralanan, sakat kalan ailesi, yakınları ve çalışma arkadaşlarıyla birlikte kalan psikolojik travma kalıntıları olan insanlar kalacaktır. Daha kaçımızın ölmesini bekliyorsunuz? Çıkardığınız göstermelik yasaya kanmayacağız ve oyalanmayacağız.
Artık Yeter! Hayatın her alanında olması gerektiği gibi sağlıkta da şiddet sona ersin. Daha önce yaşanan şiddet olaylarında olduğu gibi bu olayda da sürecin her türlü takipçisiyiz. Sonuna kadar meslektaşlarımızın yanında omuz omuza olduğumuzun bilinmesi gerektiğini kamuoyuna duyuruyoruz.