MEHMET ZENCİR yazdı: Kriz ortamları sağlıklı var olma olanaklarında gerilemeye yol açıyor: İşsizlik, yoksulluk, sosyal güvencesizlik, çalışma yaşamında derin sömürü, kötü beslenme, barınma, ulaşım ve iletişim sorunları, uygunsuz yaşam ortamı, toplumsallığın yitimi, şiddet vb. Bunlar sağlık sorunlarının artmasına neden oluyor.
MEHMET ZENCİR*
Kriz ve sağlık üzerine yazmak oldukça zor. Zorluk, krizi ve sağlığı nasıl anlamlandırdığımızda saklı. Yoksa geleneksel Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaklaşımı ile hızla alt alta sıralayacağımız başlıklar var. Bunları da yok sayarak bir yazı yazmak başka sıkıntılara yol açıyor. Bu ve takip eden yazılarda her iki yaklaşıma yer vermeye çalışacağım.
Kriz, çoğunlukla ekonomik kriz olarak ele alınıyor. Ve gelir azalmasına bağlı doğrudan ve dolaylı sağlık ve sağlık hizmetlerine etkileri bu çerçevede sunuluyor. DSÖ’nün bu yaklaşımına göre krizin sağlığa etkilerine yönelik şu çerçeve çiziliyor:
Sağlıklı var olma olanakları açısından krizlerde en sık tartışılan, işgüvencesizliği. Bu çok çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor: İşten atmalar, İşsizlik, Ucuz emek, Kayıt dışılık, Çocuk emeği, Kadın emeği, Emekli ve yaşlıların çalışmaya başlaması vb. Kendi geçimlik ücretini sağlamak için emek gücünü satmada zorluk yaşayan birey ve aileler, her türlü güvencesiz çalıştırma istemlerine rıza göstermek zorunda kalıyorlar. İstihdamın geçicileşmesi ve düzensizleşmesi, bu dönemlerde daha da yaygınlaşıyor. Sosyal yaşamla uyuşmayan vardiyalar, çağrı üzerine çalışma, zorunlu kısmi süreli çalışma ve günlük çalışma öne çıkıyor.
İşgüvencesizliği doğrudan çalışma yaşamında güvencesizliğin yaygınlaşmasına yol açıyor. Ücretlerde (düşük ücretler, kesintilerde artış, düzensiz ödeme, hatta ödememe), çalışma saatlerinde, çalışma koşullarında, tatil ve dinlenme sürelerinde, örgütlenmede ve hak kullanımında güvencesizlik gibi birçok sorunu da birlikte getiriyor. Çalışma sürelerinde artış ve emek yoğunluğunun artması, sömürünün derinleşmesine yol açıyor. Yedek sanayi ordusu da her geçen gün büyüyerek çalışma rejiminin daha despotik, militarist bir şekle dönüşmesine yol açıyor. Örgütlenme ile ilgili sorunlar, dayanışma duygularının azalması, bireyselliğin ve şoven eğilimlerin ön plana çıkması da sorunların derinleşmesine yol açıyor. İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili hizmetler ve önlemler, işverenlerin ilk vazgeçtikleri maliyet kalemleri arasında yer alıyor.
Yedek sanayi ordusunun her geçen gün büyümesi, en kötü koşullarda çalışmayı kabul edecek kitle, emek rejiminin daha despotik ve militarist bir hal almasına da hizmet ediyor. Toplumsal yaşamın tümüne yayılan otoriterleşme, çalışma rejiminde de kendini gösteriyor.
Çalışma yaşamında krizin etkisi ile sömürünün artması, işçi ve ailesinin gelirlerinde azalma olarak kendini gösteriyor. Buna her geçen gün medyadan duyduğumuz temel yaşam gereksinimlerine gelen zamlarla pahalılığı da eklediğimizde yoksulluk yaygınlaşıyor. Kriz dönemlerinde patronlara dönük vergi affı ve teşvikler, bütçe içinde işçilerin ve emekçilerin vergi payının artması yoksulluğu derinleştirmektedir. Kamu hizmetleri için yapılan cepten ödemelerdeki artış da yoksulluğun daha da artması şeklinde karşımıza çıkıyor.
İşsizlik ve gelirin azalması sosyal yardımlarla yaşayanların sayısının artmasına yol açıyor, bu durum bir yandan yedek sanayi ordusunun sürekliğinin sağlanması, diğer yandan toplumun bağımlı hale getirilmesi ile biat (itaat) kültürünün de sağlanmasına aracılık etmektedir. Vergilerin büyük oranda emekçilerden toplandığını düşündüğümüzde, işini koruyan işçi sınıfının, işsiz hale gelenlerin sosyal yardımlarını da üstlendiğini bir yerlere not etmeliyiz.
Sağlıklı var olma olanakları için sıraladıklarımızın tümünü açıklamak mümkün, bununla birlikte okurların kolaylıkla bunlarla ilgili çıkarsamalar yapacağını belirterek, tüm bu yetersizliklerin-olanaksızlıkların sağlık üzerine etkisine geçmek istiyorum.
Artan sağlık sorunları, ilk söylenmesi gereken olsa gerek. Yaşanan tüm sorunlara yer vermeden önce birkaç önemli başlıkla bu kısma açıklık getirmeye çalışacağım. Sadece sağlık değil, tüm toplumdaki eşitsizlikler hakkında bize önemli bilgiler sunan Bebek Ölüm Hızı (BÖH) krizin etkisini çok net olarak ortaya koyan toplumsal bir sağlık göstergesidir. Kriz yaşayan en güncel ülke olan Venezüella üzerinden BÖH’e baktığımızda, krizin başladığı 2007 yılı itibarıyla artışın başladığını ve 2016 yılına gelindiğinde ölen bebeklerin sayısının iki katına çıktığını görüyoruz. Aynı yükseliş anne ölümleri için de geçerlidir. 1
Bebek ölümleri sağlıklı var olma koşullarındaki (gelir, iş, barınma, beslenme, vb.) gerilemenin ve kötüleşen sağlık hizmetlerinin (doğum kontrolü ile ilgili kontraseptiflere erişimde sorunlar, tıbbi malzeme yetersizliği, adolesan gebelikler vb.) yansıması olarak okunmalıdır. Venezüella’da görülen bebek ölümlerindeki artış, daha önceki yıllarda örneğin Latin Amerika ülkeleri (Meksika, Peru) krizlerinde de görülmüştü. 2,3
Yetişkin ölümlerinde de artış kriz dönemlerinde karşımıza çıkıyor. SSCB ve Doğu Bloku’nun dağılması sonrası yaşanan kriz Rusya, Doğu Almanya ve Polanya’da yetişkin erkek ölümlerinde artışa neden olmuştur.4,5 Rusya’da 1992-2001 yılları arasında beklenenden 2,5-3 milyon daha fazla yetişkin erkek ölümü gerçekleşmiştir. Bu ölümler beklenen yaşam süresinde azalmaya da (özellikle erkeklerde) yol açmıştır. Erkeklerdeki ölümlerin kalp-damar hastalıkları (kalp krizi ve beyin kanaması), cinayet, intihar, alkolizm, zatürre, tüberküloz kaynaklı olduğu bilinmektedir.4 Kadınların krize karşı daha dirençli olduğu, daha çok hayatta kaldıkları ve aile bireylerini hayatta tutmaya çalıştıkları da kriz-sağlık yazınında sıklıkla vurgulanıyor.
İngiltere’de 2008-2010 yılları arasındaki ekonomik durgunluk, işsiz erkeklerde intihara bağlı ölümlerde yüzde 10’luk bir artışa neden olmuştur.6
Yaşlı ölümleri de krizlerde artış gösteriyor. Meksika krizinde 60 yaş ve üzerindeki nüfusta kriz öncesi mortalite, eğilimlere göre beklenenden % 5-6 daha fazla (20 bin ek yaşlı ölümü) gerçekleşmiştir.2
Son olarak kansere bağlı ölümlerdeki artış ile ilgili de bir veri paylaşalım. Yine ekonomik kriz nedeniyle 500 bin ekstra kanser ölümü olduğunu Lancet, 2016 yılında çıkan bir makalede paylaşmıştır. İşsizlik ve sağlık hizmetlerindeki kesinti nedeniyle tedaviye erişememe, ölümlerin nedeni olarak gösterilmiştir. Bu makalede 1990-2010 yılları arası sağlık harcamasındaki her yüzde birlik azalmanın kanser ölümlerini yüzbinde 0.37 ve tüm ölümleri yüzbinde 0.0053 arttırdığı ortaya konmuştur.7
Krizlerde yetişkin ölümlerindeki artışının nedenleri olarak şunlara yer verilmiştir: Aile gelirlerinin azalması ve pahalılık (beslenme, barınma, ısınma koşullarının kötüleşmesi); Kadının çalışmak zorunda kalması (çocuk ve yaşlı bakımına ayrılan zamanın azalması); Olumsuz sağlık davranışlarında artış (alkol, uyuşturucu vb.) ve Artan stres (iş ve yaşam ortamında), sosyal izolasyon.4,5
Ölümler dışında krize bağlı artan sağlık sorunlarına ilişkin ayrıntıya girmeden birkaç örnek ile ilk yazıyı tamamlamış olalım.
Kore’de krizden önce morbidite (hastalık) hızı %39.4 iken, kriz sonrası %66.6’ya yükselmiştir. Morbiditeyi etkilemesi olası değişkenlerin kontrol edilerek yapılan hesaplamalarda morbidite hızının kriz öncesine göre 2.79 kat arttığı gösterilmiştir. Bu artış akut hastalıklarda 2.24 kat iken kronik hastalıklarda 1.91 kattır.8
Endonezya’daki krizin başlangıcında ruh sağlığı ile ilgili bozuklukların görülme sıklığı dramatik bir artış gerçekleşmiştir. 1993 yılı ile karşılaştırıldığında stres sıklığı iki kat artmıştır. Stres göstergelerinden birisi hariç (uyku bozuklukları) tümünde %50 artış söz konusudur. Son bir ay içinde üzüntü hissetme erkelerde %12’den %30’a, kadınlarda %16’dan %41’e yükselmiştir. En büyük artış anksiyetedir (3-4 kat). 1993’de her beş kişiden birisi uyku bozukluğu çekerken, 1998’de her üç kişiden birisi uyku bozukluğuna sahip hale gelmiştir. Ruh sağlığı açısından önemli bir bulgu da kriz sonrası, ekonomik durumun iyileşmesine karşın belirtilerdeki yüksek sıklığın devam etmesidir.9
Ölümlerde ve hastalıklardaki artışta önemli bir neden de sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlardır. Yazının ikinci kısmında, krizin sağlık hizmetlerine etkisine yer vereceğim.
Kaynaklar:
1. https://www.as-coa.org/articles/weekly-chart-venezuelas-infant-and-maternal-health-crisis
2. Cutler D.J., Kanaul F, Lazono R, Mendez 0, Zurita B. (2002) Financial Crisis, Health Outcomes and Ageining: Mexico in The 1980s and 1980s, Journal of Public Economics, 84:279-303.
3. Paxson C (2004) Child Health and the 1988-1992 Economic Crisis in Peru, World Bank Policy Resaerch Working Paper 3260.
4. Men T, Brennan P, Boffetta P, Zaridze D. (2003) Russian mortality trends for 1991-2001: analysis by cause and region. BMJ, 327:964.
5. Nolte E, Shkolnikov V, McKee M (2000) Changing mortality patterns in East and West Germany and Poland. II: Short-term trends during transition and in the 1990s, J Epidemiol Community Health 2000;54:899–906
6. Barr B, Scott A. Suicides associated with the 2008-10 economic recession in England: time trend analysis. BMJ 2012;345:e5142
7. https://www.telegraph.co.uk/news/2016/05/25/financial-crisis-caused-500000-extra-cancer-death-according-to-l/
8. Kim H, Chung WJ, Song YJ, Kang DR, Yi JJ, Nam CM. (2003) Changes in morbidity and medical care utilization after the recent economic crisis in the Republic of Korea. Bulletin of the World Health Organization 2003;81:567-572.
9. Jed F, Duncan T. (2007) Psychological Health Before, During, and After an Economic Crisis: Results from Indonesia, 1993 – 2000. The World Bank Development Research Group Poverty Team.
*Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu
Sonraki yazı: