KORKUT AKIN yazdı: “Daha önceki ciltlerin dışında bu kez, anlatıcılar örgüt ve örgütlülük üzerine yaşadıkları sıkıntıları dile getiriyorlar. Bu kitapta, sahada, hayatın içinde olan militanlarla yapılan sözlü tarih çalışmaları yer alıyor. Hayatın içinde oldukları için yaşanmışlıkları daha gerçekçi.”
KORKUT AKIN
THKP/C, THKO gibi 68 kuşağının oluşturduğu örgütlerin 12 Mart’la kesintiye uğrayan yürüyüşü, hapisten çıkanların da katılımıyla yeniden hedefe yöneldi. Sol adına siyasal mücadelenin yükseldiği 70’li yıllarda, birçok görüş ve örgütlülük vardı. Bir kısmının ayrılıklarına kendileri de anlam veremiyor, ama bir araya da gelemiyorlardı. 12 Eylül’ün ardından geçen bunca yıl sonra bile bazı ayrılıkların nedenini bulamıyoruz, bilemiyoruz. Bu (Lenin’in ‘sol’ diye nitelediği) hastalık hâlâ devam ediyor.
Buna da bağlı olarak o dönemin güçlü örgütlülükleri, şimdi geriye dönüp nerede ne hata yaptıklarını bulabilmek/bilebilmek adına sözlü tarih çalışmaları yapıyor. Bunlardan biri de Türkiye sol hareketi içinde, antifaşist, antiemperyalist, antişövenist ilkeleri hayata geçiren Kurtuluş Hareketi.
6 cilt oldu…
Yaklaşık 10 yıl kadar önce başlayan bu çalışma, üç yılda altı ciltle tarihin o dönemine ve örgütlülük sürecine ışık tutuyor. İki ciltlik “Kurucular” başlıklı Kurucu Merkez Komite üyelerinin anlatımlarının ardından iki cilt, öncü lider kadroları, sonraki cilt özellikle Kürtler arasındaki örgütlenmesini anlatıyor. Belli ki SODİD (Sosyal Dayanışma ve İletişim Derneği), bu çalışmasını Kurtuluş Hareketinin örgütlü bulunduğu bütün alanlara yayacak, gerçekten de büyük oylumlu bir sivil tarih sunacak geleceğe…
Daha önceki ciltlerin dışında bu kez, anlatıcılar örgüt ve örgütlülük üzerine yaşadıkları sıkıntıları dile getiriyorlar. Bu kitapta, sahada, hayatın içinde olan militanlarla yapılan sözlü tarih çalışmaları yer alıyor. Hayatın içinde oldukları için yaşanmışlıkları daha gerçekçi. Hayata teorik anlamda bakmıyorlar, hapishane ve ölümle yüz yüze yaşarlarken yukarıdan gelen (veya gelmeyen) maddi manevi desteklere daha ciddi yorumlar getiriyorlar.
…şutladılar!
Nedenini, niyesini bilmeyen, araştırsa da bulamayan bir konuşmacı, örgütten şutlandığını anlatıyor. Üye olmamasına rağmen, 12 Eylül sürecinde, işkencelerde çözülmeyip direnmesine, sonrasında yeniden görev ve sorumluluk almasına rağmen uzaklaştırılmasını anlamak mümkün değil. Sahi, nerede kaldı “demokratik” yapılanma?
O zaman çok sık dile getirilen, ama artık kimsenin duymaya bile tahammülü kalmamış bir “demokratik merkeziyetçilik” vardı… Bütün siyasetlerde olduğu gibi, Kurtuluş’ta da kadroların önünü tıkamış bu mantık. Solcular, bütün zorluklara karşın ölümü bile gülerek karşılarlarken, birileri söylediği için akıllarına yatmayan eylemleri, çalışmaları yapmazlar. Ama o zamanın koşulları bunu dayatmış… Şimdi daha açık, şeffaf ve sorarak, anlayarak katılıyorlar çalışmalara…
Adı da anlatıyor zaten…
Kitaplar arttıkça bir karmaşa doğuracağı, hangisinin ne olduğunun okur tarafından kolayca anlaşılamayacağı için kitapların adları öne çıkarıldı, asıl dizi adı olarak düşünülen “Kurtuluş Kendini Anlatıyor” alt başlık olarak tutulduysa da kitapların adları içeriği çok açık olarak yansıtıyor.
Kurtuluşçular, bir seda ile girdikleri devrimcilik yolunda yangınlarla da mücadele etmiş… Bu “yangın”, polis takibi, sorgusu, 12 Eylül işkenceleri olduğu gibi kişilerin güvensizliklerini körükleyen iç çelişkiler de olmuş.
Türkiye’nin yakın tarihini öğrenmek, oradan yola çıkarak sosyopolitik ve örgütlülük düzeyini tanımak için önemli bir kaynak “Kurtuluş Kendini Anlatıyor” sözlü tarih dizisi… Gelecek kuşaklar için iyi bir belge kaynak… Yazarlar, sinemacılar, tiyatrocular ve akademik araştırma yapacaklar için de…
Sevdaların Yangınından Geçtik, Kurtuluş Kendini Anlatıyor, sözlü tarih dizisi 6, Dipnot Yayınları, Kasım 2018, 421 s.