KORKUT AKIN yazdı: “Yanımda oturan izleyici, hüngür hüngür ağladı, insanlar öldürülürken… ‘Bekliyordum’ dedi, ‘gerillalarla rehineler aralarında gelişen o bağ, oluşan o duyguyla güzel bir şeyler ummuştum.’ Bu gözyaşıyla sulanan sözler insanların duygusu… Hepimiz barış istiyoruz. Hepimiz özgürlük istiyoruz. Hepimiz yaşamak istiyoruz.”
KORKUT AKIN
Tanıtım yazısında, “Japon endüstri devi Bay Hosokawa’nın (Ken Watanabe) düzenlediği özel bir partide konser vermek üzere Güney Amerika’ya seyahat eden ünlü soprano Roxanne Coss’un (Julianne Moore) dramatik aşk hikâyesini anlatıyor” cümlesiyle anlatılan Tutsak (Bel Canto), aslında tam bir yaşamı ve devleti tanıma öyküsü.
Ann Patchett’in çok satan (Bel Canto) romanından uyarlanan filmde, diplomat ve politikacılardan oluşan seçkin kalabalık bir araya geldikten sonra partinin verildiği malikânenin, tutuklu arkadaşlarının salıverilmesini isteyen bir grup gerilla tarafından ele geçirilişiyle her şey değişiyor.
Herkes tutsak orada…
Alabildiğine gergin, herkesin diken üstünde, ölüm kalım savaşı içerisinde bulunduğu mekanda, Kızılhaç görevlisinin çabalarıyla meraklı bir bekleyiş başlıyor. Bir tarafta arkadaşlarının salıverilmesini isteyen gerillalar, bir tarafta devlet… ikisi arasında kalmış tutsaklarla Kızılhaç görevlisi. Her iki taraf da güven duymuyor görevliye, ama o kararlı duruşu ile uzun süren pazarlıkları başarıyla yürütüyor.
Pazarlıklar süresince rehinelerle gerillalar arasında bir yakınlaşma başlıyor. Ünlü soprano, sesi güzel olan ve müzikle içli dışlı gerillaya şan dersleri verirken, bir kadın gerilla ile genç ve anlayışlı rehine arasında gönül bağı kuruluyor.
Güçlüden yana…
Bırakın rehine/tutsak olmayı, aynı mekanda yaşayan bir topluluk haline geliyorlar ve hatta bahçede birlikte top oynamaya başlıyorlar… silahları bırakıp, kaçmayı düşünmeden. Kızılhaç görevlisinin devlet güçleriyle ne konuştuğunu, ne gibi tavizler verip neleri kazandığını bilmiyoruz. Gerilla liderinin, “sen güçlüden yanasın” diye suçladığı görevli, “burada siz güçlüsünüz” diyor. Anlıyoruz ki, Kızılhaç görevlisi, devlet güçleriyle de kora kor, dişe diş bir pazarlık sürdürüyor.
Devlet, hemen her yerde olduğu gibi, pazarlıklar sürerken bir operasyon yapmayı ve gerillaları öldürmeyi kararlaştırmış.
Bilindik bir öykü…
Devletin hemen dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi kendi çıkarları doğrultusunda kendi doğrularıyla hareket ettiğini biliyoruz, yaşıyoruz da… Devletin gözünde hiçbir değeri olmayan gerillaların, öldürülmesinde beis yok. Onları da bekleyenler olabilir, onların da sevdikleri vardır… Hatta onlar da teslim olurlar, aman dilerler… Başlıkta da yer aldığı gibi devlet sadece öldürür.
Yanımda oturan izleyici, hüngür hüngür ağladı, insanlar öldürülürken… “Bekliyordum” dedi, “gerillalarla rehineler aralarında gelişen o bağ, oluşan o duyguyla güzel bir şeyler ummuştum.” Bu gözyaşıyla sulanan sözler insanların duygusu…
Hepimiz barış istiyoruz. Hepimiz özgürlük istiyoruz. Hepimiz yaşamak istiyoruz.
Tutsak -Bel Canto- yönetmen: Paul Weitz, oyuncular: Julianne Moore, Ken Watanabe, Christopher Lambert… 2 Kasım'dan başlayarak gösterimde…