Erdal Kara yazdı
Devrimciyiz… Hafızamız nisyan ile mi malüldür? Meşrebimizde unutkanlık mı var bizim? Belli ki kimi ÖDP’li dostlarımız öyle sanıyor.
Yıl ’96. ÖDP kuruldu. Kurulurken en kritik tartışmalar hangileriydi dersiniz? Hatırlıyoruz… Bir, işçi sınıfının konumu diğer halk sınıflarının karşısında ne olacak? İki, partinin kimliği sosyalist mi yoksa başka bir şey mi olacak? Üç, işçi sınıfı demokrasisi mi yoksa başka türden
bir demokrasi mi savunulacak? Kimi ÖDP’li dostlarımızın yukarıdaki sorulara cevapları neydi peki?
İlk sorunun cevabı yaklaşık şöyleydi: Devir artık değişmişti. Öyle işçi sınıfı devrimciliğiyle falan olmazdı bu işler. Her renk eşit temsil edilmeliydi. Bu bakış açısı Ankara’da gerçekleştirilecek Kuruluş Kongresi’ne çağrı bildirilerine de yansıdı. “Her Yerden Geliyorduk!”… Neredeyse onlarca özne vardı her yerden gelenler arasında, işçiler de hasbelkader onlardan biriydi.
İkinci sorunun cevabı oldukça basitti. Sosyalist kimlik partiyi daraltırdı. Parti zinhar sosyalist kimliğe sahip olmamalıydı.
Üçüncü sorunun cevabı neydi dersiniz? İşçi demokrasisi mi? Sosyalist demokrasi mi? Haşa, asla öyle değildi. Düpedüz, kazık gibi “radikal demokrasiydi”.
Demirel’in talebeleri miyiz biz? Dün dündür, bugün de bugün müdür bizim için? Dün dediğini külliyen unutup, dün bizim dediklerimizi bize anlatmanın alemi ne? Alemi var tabii. HDP yaklaşık yüzde 10 oy aldı çünkü. Hangi söylemle? Dün kimi ÖDP’li dostlarımızın savundukları söylemle. O zaman sorun ne? Sorun şu: Kimi ÖDP’li dostlarımız “her yerden gelenlerle” buluşmak istiyor. Lakin bu
her yerden gelenlerin arasında Kürtler olmasın diyor. Nasıl oluyor bu demeyin, bu basbayağı böyle oluyor. Böyle olunca da dün söylenenler unutulup, neredeyse bizim söylediklerimize benzer şeyler savunulmaya başlanıyor.
Peki biz böyle konuşunca çelişkiye düşmüyor muyuz? Hayır, düşmüyoruz. Çünkü şu ikisi, sosyalist hareketin yeniden yapılanması ile demokratik muhalefetin yeniden yapılanması ayrı kulvarlardır. ÖDP’yi biz sosyalist hareketin yeniden yapılanma kulvarı olarak görüyorduk. Bu nedenle de yukarıdaki sorulara aşağıdaki cevapları veriyorduk. ÖDP, bir; sınıf partisi olmalıydı, iki; sosyalist olmalıydı, üç; sosyalist demokrasi temelinde demokrasi mücadelesi vermeliydi. Demokratik muhalefetin yeniden yapılanması kulvarı için aynı cevapları vermemiz mümkün değildi. Bu kulvarda olan güçlerin mücadelesi belirlerdi bu kulvarın politik rengini. Sosyalistler ne kadar güçlü olurlarsa o kadar fazla verirlerdi bu kulvardaki yeniden yapılanmaya renklerini.
Doğrudur, HDP’nin tartışılacak yanları vardır. Ama HDP’yi sosyalist bir partide olması gereken niteliklere sahip olmadığı için eleştirmeye yeltenmek olacak iş değildir. Bu iş oluyor. Nasıl oluyor? İçinde Kürt hareketi olduğu için oluyor. Yüzde 10’a yakın oy alınıp bir cazibe merkezi oluşuyor, bu cazibe merkezinin çekim gücü belli ki ÖDP tabanını da etkiliyor. Bunu gören kimi ÖDP’li dostlarımız kafası karışan tabanını elde tutabilmek için tahkimat yapmaya başlıyor. HDP, işçi sınıfını temsil etmiyor, diğer halk sınıflarıyla işçi sınıfını eşitliyor, HDP radikal demokrasiyi savunuyor ve ilh. Her yerden gelenlerle buluşmak istiyordunuz? İşte HDP buluşuyor. Tabii sizin söylediğinizden küçük bir farkla… HDP’nin her yerden gelenlerinin içinde Kürtler de var. Bırakın şu Kürtlerden uzak durursak kitleselleşiriz milliyetçi avuntusunu. HDP tersini ispatladı çünkü. Kürtler varken de yüzde 10 barajının eşiğine varmak mümkün çünkü.
Ve şunu bilmekte fayda var. Kürtler hem kadın, hem işçi, hem genç, hem ekolojist, hem LGBTİ… Kürtlerden azade bir “her yerden gelenler” kategorisi yok. Kürtlerin 30 yıldır sürdürdüğü demokrasi mücadelesinden sonra bu mümkün de değil zaten. Bu mücadele “her yerden gelenlerin” her düzeyine sızdı çünkü.
Gelin HDP’ye. Gelirseniz sizinle benzer eleştiriler yapabileceğimizi biliyoruz. Lakin HDP’nin içinde olup yapılan eleştirilerle dışında kalarak yapılan eleştirilerin iki ayrı dünya olduğunu bilmenizi istiyoruz. Biri HDP’yi sola çekmek için yapılan eleştiridir, diğerinden sosyal şovenizmin kesif kokusu yükseliyor.