KORKUT AKIN yazdı: “Hem zaten değil midir ki, anlamlılıktır yükü Dağlarca’nın… Hem zaten değil midir ki, her sözcüğü bin bir heyecan ve aşk yüklüdür. Öyleyse, ‘Uygarlık ekmekle, suyla, havayla beslenmez. Karşıdüşüncedir uygarlığı doğuran, yaşatan, geliştiren.’ Yoksa ‘karşıdüşünce’, yaşamın ne anlamı kalır ki!”
KORKUT AKIN
“Eskiden kurtulmak kendimizi yenilemektir”
Sözcüklerin fazlasını attığınızda “şiir olur” diyen ve yaşamı boyunca, çocukluğundan başlayarak şiir düşünüp şiir yazan Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1961-1962’de Vatan gazetesinde haftada bir köşe yazmış. Düzyazıya uzak birinin köşesinde yazdıklarının, bir açıdan baktığımızda anlam yüklü olduğunu görüyoruz. Fazıl Hüsnü Dağlarca, gerek siyasi görüşü gerekse düşünceleri bağlamında öne çıkmayı sevmeyen, ama bir o kadar da duyarlı bir şair. Toplumcu düşünce çerçevesinde yaşam koşullarının dizelerine yansıdığını biliyoruz; tabii, en az bir o kadar da birlik ve dayanışma… Dağlarca, sözcükleri kendince yoğuran, kullanan, anlamlar yükleyen bir şair. Dizeler alt alta geldiğinde, siz de ondan yana oluveriyorsunuz bir anda. Ancak o şiiri ile bu şiiri arasında kalabilirsiniz, o da sizinle aynı görüşten olmadığından… ve tabii, yine de “bizden” diyebileceğiniz bir şair.
Güç ve günümüz…
27 Mayıs Darbesinin hemen ardından başlayan demokratik ve özgürlükçü gelişme, doğal olarak sanatın her anında, her alanında yeni yapıtlar verilmesine yol açmış. Daha geniş özgürlüklerle daha geniş kitlelere ulaşma olanağı bulan sanatçılar -örgütlenme de bunların içinde- öncülük gömleğini geçirmişler sırtlarına…
“Yönetmenin gücü olmamalıdır. Olursa bu güç, bu güç yöneteni başına buyruk kılar” (s.51) Dağlarca’nın 1961 Haziran’ında yazdığı bu cümle (aslını sorarsanız, başlı başına bir makale, roman hatta) aradan geçen 60 yıla yakın süreçte nasıl da örtüşüyor günümüzle… Ardından, yine aynı yazıda, “Olmamalıdır, bir sorumluluk duyması için” diyor ve devam ediyor: “Olmamalıdır, çünkü bütün çağlarda, bütün gerçek yönetmenler ‘güçsüzdürler’.” Tamam, tamam… egemen erk bugün çok güçlü, ama içten içe çürüdüğünü de kabul etmeyen var mı aramızda?
Ben’le Biz…
“Evet, Biz güçlüdür. İçinde Ben’ler varsa.” (s. 77) “İki yarın vardır. Biri kişinin yarını, biri toplumun. (…) Kişinin yarını toplumun yarını içinde ‘olursa’ daha büyük bir yaşama ‘varılmıştır’.” (s. 79) Fazıl Hüsnü Dağlarca, her biri aforizma denilebilecek denli güçlü, güzel ve çok geniş bir yelpazede yazılarıyla olağanüstü keyif veriyor okura… Hemen her cümleyi alıntılamak istiyorum neredeyse. Bu mümkün değil tabii. Seçim üzerine Ekim 1961’de yazdıkları, bugünkü seçimlerle birebir örtüşüyor. Çünkü Dağlarca o günkü seçime değil, genel anlamıyla seçime, seçmene, adaya ve/veya partilere yönelmiş.
“Asıl kurtulmak ‘yeni’den kurtulmaktır belki. Bir başka yeni’de, bir daha yeni’de olmaktır” diyor bir diğer yazısında… Sahi, geçmiş eskidiyse kurtulmuşuzdur zaten ondan. …yine de “bir bakıma” diye eklemek gerekir, ne olur ne olmaz.
Karanlık…
İnsanın karanlıkta ilk gördüğünü “ışık” olarak niteleyen Dağlarca, ona inandığını da söylüyor. “Işık, nice küçük ama nice küçük olursa olsun, kocaman ama kocaman karanlığı ‘belli’ eder” diyor. Şu çok önemli: “Gerçek bir toplumumuz olmadığı için yurdumuz karanlık.” Eh, aydınlığı getirmek bizlerin boynunun borcu.
Yaşamak için…
Dağlarca, “tüze” diyor, “Tüze’dir kişinin yüreğini ışıtan. Yıldız değil, ay değil, güneş değil.” Demek ki aydınlıkla birlikte gelecek adalet de…
Dağlarca’nın yazılarını her okuyan kendince yorumlayacak, kendince anlamlandıracaktır. Hem zaten değil mi ki, anlamlılıktır yükü Dağlarca’nın… Hem zaten değil midir ki, her sözcüğü bin bir heyecan ve aşk yüklüdür. Öyleyse, “Uygarlık ekmekle, suyla, havayla beslenmez. Karşıdüşüncedir uygarlığı doğuran, yaşatan, geliştiren.” Yoksa “karşıdüşünce”, yaşamın ne anlamı kalır ki!
Karşıdüşünce, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Vatan Gazetesi Yazıları 1961-1962, Yapı Kredi Yayınları, Ağustos 2018, 133 s.