Recep Tayyip Erdoğan ardında çok büyük yolsuzluklar, katliamlar, adaletsizlikler ve nefret suçları bırakarak Cumhurbaşkanı olmayı başardı. Bunun ekonomik, politik, sosyolojik analizini bu yazıda yapacak değiliz. Konumuz başlıkla sınırlı.
RTE Başbakanlığı emanetçi Davutoğlu’na bırakıp, partisin kongresini yemin töreninden önce yaparak oradaki iktidarının Gül ve ekibi tarafından tırtıklanmasını da engelledikten sonra yemin etmek üzere Meclis’e geldi. Kendisinden olmayanlara yaptıklarını bir yana bırakın, sırf kendi partisinden olanlara muamelesine dahi baktığınızda insanın içini büyük bir mide bulantısı ve öfke dolduruyor. Gül’ün önünü kesmek, Arınç’ı etkisizleştirmek, kontrolü elden kaybetmemek için yap(a)mayacağı şey yok RTE’nin. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra kendi partisi içerisinde yaşananlara bakmak dahi yeterli bunu anlamak için.
RTE Cumhurbaşkanlığı seçimi boyunca da toplumda her türlü ayrıştırıcı, ötekileştirici, kin ve nefret yaratıcı seçim politikasını uyguladıktan ve muhtemelen çaldığı oylarla birinci turda Cumhurbaşkanı seçildikten sonra partisinin balkonundan yine hepimizi kucaklamıştı (!) hatırlarsanız. Ama kucaklarken bile döverek, söverek…
Şimdi gelelim konumuza… CHP grubu (kendisinin de büyük katkısı olan) Tayyip Erdoğan’ın bu kirli tarihini ve gayrimeşru Cumhurbaşkanlığını desteklemediğini göstermek için yemin töreni başlamadan Meclis salonunu boşaltma kararı aldı. Eğrisi doğrusu, kendilerince bir tepki koymak istediler ve bunu salonu terk ederek gösterdiler. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın, Anayasa ve içtüzük kitabını Başkanlık Divanı’na fırlatmasını bir kenara bırakırsak eylemlerinde de başarılı oldular sayılır. Tüm toplum -doğru bulur, yanlış bulur- CHP’nin vermeye çalıştığı mesajı gördü, anladı. Kaldı ki iç tüzük kitabının fırlatılması dahi abes değil aslında… Bizim vekillerimiz de başka bir konjonktürde benzer davranışlar içerisinde bulunabilir, anormal addetmemek gerek. Nitekim Hasip Kaplan’ın yere çalıp kırdığı bardak, Sırrı Süreyya’nın Metiner’e “Bırakın gelsin. Gel hele gel…” diyerek üzerine yürümesi, Sabahat Tuncel’in halkın öcünü alırcasına polis müdürüne attığı tokat içimizin yağlarını eriten hareketlerden değil miydi?
HDP grubu da Tayyip Erdoğan’ın nereden bakarsanız bakın kirli Cumhurbaşkanlığı’na bir tepki koymalıydı. Bu illa salondan çıkma biçiminde olmayabilirdi. Salonda kalınır ama alkışlanmazdı. RTE girdiğinde protesto için oturulabilirdi. Döktüğü kanı hatırlatmak için boyunlarına bir kırmızı fular atabilirlerdi. Ağızlarını bantlayabilirlerdi, vs. vs. Evet, her siyasi mecranın kendine göre bir raconu var. Bunu biliyoruz. Ama siyasette nezaket de bir yere kadar olmalı! Kastettiğimiz şu: Tayyip Erdoğan halan devam etmekte olan IŞİD katliamlarından unutturulmaya çalışılan Soma Madencilerine, Gezi şehitlerinden, Roboski’ye, Lice saldırısına tüm halk düşmanı politikaların bizzat planlayıcısı, amiridir. Ve onun Cumhurbaşkanlığını normalleştirecek her tür tutum, isteyerek ya da istemeyerek, karanlık geçmişini aklamaya hizmet edecektir. Bu yüzden, HDP grubu “Erdoğan’ı alkışlamamalıydı, tüm bu kirli geçmişine, ölülerimiz üzerine basa basa yükselişine bir tepki koymalıydı” diyoruz.
Kendimizi eleştirirken bir çift lafı da pusudaki “dostlarımıza (!)” vuralım. Nasıl da hazırmışsınız Demirtaş’a, HDP’ye saldırmaya? Ne kadar çok biriktirmişsiniz içinizde öfkenizi? Daha meclis salonunda alkışlar bitmeden nasıl kurdunuz onca küçümseme, nefret dolu cümleyi? Dostane eleştirileri bir kenara bırakıyorum elbette ancak o ışıklı levhalarda Demirtaş’ı, HDP’yi AKP ve Erdoğan işbirlikçisi ilan eden aklınızı sevsinler! Böyle yaparak mı getireceksiniz özgürlük ve demokrasiyi? Artık yetmez mi, hala yüzleşmeyecek misiniz kendinizle? Kendisi sağa yatmış CHP’den medet umarak, AKP’den kurtulmak için her türlü acı reçeteye razı olarak demokrasi memokrasi gelmez! Bu coğrafyada gerçekten demokrasi, özgürlük, adalet istiyorsanız her fırsatta beline beline vurmaktan vazgeçmediğiniz Kürt Halk Hareketiyle birlikte yürüyüşün yolunu bulmanız gerekir! AKP’yle CHP, MHP ve Cemaatle rezonans arayarak mücadele edilmez! AKP’yle ancak onun ve temsil ettiği sistemin mağdurlarıyla yan yana gelerek mücadele edebilirsiniz. Yani HDK/HDP’den kaçarak değil ona yakınlaşarak çıkabilirsiniz bu karanlıktan aydınlığa. Aklınızı başınıza devşirin a dostlar…
28 Ağustos 2014