GÜLFER AKKAYA yazdı: “Sendika düşmanlığına karşı, işçilerin insanî şartlarda, insanca ücretlerle çalışabilmesi için, haklarını aradıklarında işten atılmamak için Flormar ve Yves Rocher’e yönelik boykotu yaygınlaştıralım.”
GÜLFER AKKAYA
Geçen gün (14 Temmuz) sendikalı olmak istedikleri için işten çıkartılan Flormar işçileri ile İstanbul Kadıköy’de kadın kurumlarının buluşması oldu. İlk olarak forum yapıldı. Direnişteki işçiler neden sendikalı olmak istediklerini, sendikalı olmak için çalışmalara başladıklarında işyerlerinde yöneticiler tarından nasıl baskılanıp sindirilmeye çalışıldıklarını anlattılar. Ardından Flormar mağazası önüne yüründü; orada Flormar ve Yves Rocher firmaları protesto edildi, boykot çağrısı yinelendi.
Kadın örgütleri ve direnişteki kadın işçiler beraber kadınlara ve herkese çağırıda bulunduk; sendikalı olmak istedikleri için işten atılan işçiler işe alınıncaya dek sermayenin sömürüsüne karşı emeğin örgütlülüğünü savunmak için işçi düşmanı Flormar ve Yves Rocher ürünleri almıyoruz, boykot var dedik.
Bu yazıyı okuduğunuzda (16 Temmuz) Flormar işçilerinin direnişlerinin 64. günü dolmuş olacak.
Flormar işçileri neden 64 gündür direniyor?
İki şey için: Çalışma koşullarının kötü oluşu ve çalışma hayatındaki cinsiyetçiliğe karşı direniyorlar.
Çalıştıkları ortamın sağlıksızlığı başat sorunlardan biri. Makyaj malzemesi ürettikleri için kimyasallarla yüz yüzeler, tam gün aseton kokusu altında çalışıyorlar. İtirazlara rağmen değişen bir şey olmamış.
Sürekli ustabaşlarının baskısı ve mobbingi altındalar.
Çalışanlar, çalışma saatlerinin uygun olmayışından şikâyetçi. Gece vardiyalarından dönerken servisler işçileri sapa yerlerde bırakıyor ve bu duruma karşı patronlar umursamaz davranıyormuş.
Düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Direnişte olan işçilerin arasında 11 yıldır çalışıp kapının önüne konan da var, 8 yıldır çalışıp konan da, 5 ve 1 yıldır çalışanlar da var. İşçiler tazminat haklarını dahi alamadan işten atılmışlar.
Direnişteki işçilerin ücretlerin düzeltilmesine ilişkin talepleri de var. Firma (hep olduğu gibi) maaş politikasında iki yol izliyormuş. İlki genel olarak kadın erkek tüm işçilerin ücretleri çok düşük. İşçiler buna karşı insanca yaşamaya yetecek ücret istiyorlar.
İkincisi, ücretlerin cinsiyete göre düzenlenmesi, yani kadın işçilere daha düşük ücret verilmesi. Kadın işçiler, kadınların tüketimi için ürünler üreten ve kadınların hayatlarını “güzelleştirmek” iddiasında bulunan firmanın ücret politikasının cinsiyetçilik üzerine kurulu oluşuna dikkat çekiyorlar ve bu cinsiyetçiliğe çok kızgınlar. 11 yıldır çalışan kadın işçi de, 8 yıldır çalışan kadın işçi de, 5 yıldır çalışan kadın işçi de hâlâ asgarî ücret üzerinden maaş alıyor. Yeni işe giren işçi ile yıllardır çalışan kadın işçilerin ücretleri aynı, çünkü kadınlara asgarî ücret veriyorlar. Bu durumu kadın işçiler şöyle açıklıyor: “Çünkü bizim çalışmamızı, eve para götürmemizi ek iş olarak görüyorlar. Oysa biz de erkekler gibi çalışıyoruz, hatta kimi durumlarda erkek işçilerden daha çok çalışıyoruz, daha çeşitli işler yapıyoruz. Ve biz de ev geçindiriyoruz.”
“Kadın işçiler hep düşük maaşla çalıştırılıyor, kadınlar zam istediklerinde en fazla yüzde 10 oranında zam yapılıyor. Erkekler zam isteyince onları kenara çekip ‘Susun kadınlar duymasın size şu kadar zam” diyorlar ve erkeklere daha fazla zam yapıyorlar. Oysa bu firmanın çalışanlarının çoğu kadın, bu firmanın ürünlerini kadınlar tüketiyor. O firmayı zengin yapanlar çalışanı ve ürünlerinin tüketicisi ola biz kadınlarız, ama zam erkek işçilere yapılıyor.”
“Patronları çok büyüttük, çok zengin ettik” diyor bir başka kadın işçi. “Biz sadece anayasal hakkımız için mücadele ediyoruz. Kanunlara göre de sendikalı olmak haktır. Engellenemez.”
Başka bir kadın işçi güzel bir hatırlatmada bulunuyor: “Cumhurbaşkanımız iki sendikaya üye olunabilir demişti. Biz bir sendikaya üye olduk başımıza gelmeyen kalmadı, iki sendikaya üye olsaydık ne olurdu acaba?”
Direnişleri boyunca desteklendiklerini, en çok da kadın örgütlerinden destek aldıklarını, bunun kendilerini çok mutlu ettiğini, güçlü kıldığını söylüyorlar. “Bu kadar dayanışmayı beklemiyorduk, en çok da kadınların dayanışması güzel” diyorlar.
Ancak eleştirileri de var: “Milletvekillerimiz bizi görmüyor, bizi görmeliler.”
Direnişi yok sayan, işçilerle masaya oturmamakta direten Flormar firması, molada direnişteki işçilere selam verdiği için içerideki işçilere baskı ve mobbing uygulayıp, yanı sıra işçileri işten atmaya devam ediyor. Son olarak 7 işçi daha işten atıldı.
Tüm bu baskılara rağmen Flormar işçileri çok daha yüksek moralle direnişlerini devam ettiriyor. “Yalnız değiliz biliyoruz, ama daha çok destek istiyoruz” diyorlar. “Direnişimiz tüm işçilerin direnişi” diyorlar. Ve “Direniş her gün daha büyüyor” diye ekliyorlar.
Haklılar. Hem ülke içinde hem ülke dışında direniş her gün daha karşılık buluyor. Yayılıyor. Farklı illerde kadınların Flormar mağazaları önünde eylem yaptıklarına tanıklık ediyoruz. Fransa ve İsviçre’de eylemler yapıldı.
Direnişteki işçilerle daha çok ilde ve daha çok ülkede dayanışmanın örülmesi önünde engel yok. Flormar 82 ülkede binlerce mağazası olan bir firma. Yüzde 51 ortağı olduğu halde Flormar ile bağı olmadığını söyleyen Yves Rocher firması da dünya çapında bir firma.
Sendika düşmanlığına karşı, işçilerin insanî şartlarda, insanca ücretlerle çalışabilmesi için, haklarını aradıklarında işten atılmamak için Flormar ve Yves Rocher’e yönelik boykotu yaygınlaştıralım.
Boykotla beraber direnişi bulunduğumuz şehir ve ülkelere taşıyalım. Patronların sağır kulaklarına duyuralım; Flormar’da direniş, Yves Rcher ve Flormar’a boykot var.