ÇEVİRİ: Michael Roberts’ın Socialist Review dergisinde yayınlanan yazısı: Robotlar ve yapay zekanın yaşamımızı geliştirmesi ve kolaylaştırması gerekirken görünen o ki her ikisi de daha çok iş ve beceri kaybı anlamına geliyor. (Çeviri: Tolga Tören / Avrupa Forum)
MİCHAEL ROBERTS
Robotlar ve yapay zeka gelecekte iş dünyasını ve ekonomiyi ele geçirmeye mi hazırlanıyor ? Ve bu, insanların meslekleri ve yaşam standartları için ne anlama geliyor?
Zamanımızın sosyalist ütopyası anlamına mı (insanın aşırı çalışmasının sonu ve aşırı uyumlu bir toplum) yoksa kapitalist distopya (daha yoğun krizler ve sınıf çatışmaları) anlamına mı gelecek?
Robotların kullanımı hızla artıyor. Son on yıllarda önde gelen kapitalist ülkelerde robotların kullanımı neredeyse iki katına çıktı.
10 bin kişiye düşen 300’den fazla robot ile imalat sanayinde çalışan başına en fazla robota sahip ülkeler olan Japonya ve Kore’yi, 10 bin kişiye 250’den fazla robot düşen Almanya izliyor.
Robot kullanım oranı bu süre zarfında Brezilya’da yüzde 40, Çin’de yüzde 210, Almanya’da yüzde 11, Kore Cumhuriyeti’nde yüzde 57 ve ABD’de yüzde 41 arttı.
Yapay zeka kavramı ile ise sadece öncesinde programlanmış talimatları yerine getiren değil deneyim aracılığıyla ya da yeni durumlar karşısında daha fazla yeni programlar öğrenen makineler kastediliyor. Dolayısıyla, zapay zeka öğrenen ve zekasını geliştiren robotlar anlamına geliyor.
Massachusetts Teknolji Enstitüsü’nden (MIT) meslektaşı Erik Brynjolfsson ile birlike İkinci Makine Çağı’nın (The Second Machine Age) yazarı olan Andrew McAfee, küçük yapay zeka makinelerinin birçok mesleği ortadan kaldıracağ bir “bil-kur ekonomi” (sci-fi economy) tanımının mümkün olduğunu savunanların önde gelenleri arasında.
McAfee böylesi bir dönüşümün sosyal ve ekonomik açıdan önemi olan birçok yarar sağlayacağını; fakat bunun aynı zamanda “düşük emeğe dayalı” (labour-light) bir ekonomi anlamına da gelebileceğini belirtiyor.
Teknolojik
Oxford’dan iki ekonomist, Carl Benedikt Frey ve Michael Osborne, teknolojik değişimin ayak hastalıkları uzmanlığından tur operatörlüğüne, hayvan eğitmenliğinden bireysel finansal danışmanlığa, zemin zımparacılığına kadar geniş bir yelpazeye yayılan 720 meslek açısından muhtemel etkisini incelediler. Elde ettikleri sonuçlar ürkütücüydü:
Tahminlerimize göre, tüm ABD ekonomisinin yaklaşık yüzde 47’si risk altında. Dahası, ücretler ve eğitimsel kazanımların mesleğin muhtemel bilgisayarlı otomasyona geçiş (computerization) ile güçlü bir negatif ilişki sergildiğine dair kanıtlar sunuyoruz. Modelimiz, son yıllarda vaka olduğu üzere, orta gelirli mesleklere olan talebin azalmasından ziyade, bilgisayarlı otomasyonun gelecekte asıl olarak düşük kalifikasyon gerektiren ve düşük ücret ödenen mesleklerin yerini alacağını öngörüyor. Tersine, yüksek beceri ve yüksek ücrete dayalı meslekler bilgisayar sermayesinin en az etkisi altında kalan meslekler.
Ekonomik Performans Merkezi’nden Georg Graetz ve Guy Michaels yeni bir çalışmalarında, Avrupa Bilriği ülkeleri, Avustralya, Güney Kore ve ABD’yi de içeren 17 gelişmiş ülkede (çoğunlukla imalat sanayinde olmakla birlikte, tarım ve kamusal hizmetleri de içeren) 14 sektörü incelediler. Sanayi robotlarının emek verimliliğini, toplam faktör verimliliğini ve ücretleri arttırdığı bulgusunu elde ettiler.
Aynı zamanda sanayide kullanılan robotların, toplam çalışma saatleri üzerinde önemli bir etkiye sahip değilken, düşük kalifikasyon, daha az bir oranda olmakla birlikte orta düzey kalifikasyon gerektiren işlerdeki istihdamı azalttığına dair kanıtlar var.
Bu nedenle robotlar çalışanların çalışma saatlerini azaltmıyorlar, tersine. Fakat kalifikasyon gerektirmeyen ya da düşük kalifikasyon gerektiren işlerde iş kaybına yol açıyorlar.
Bu nedenle, çalışma saatlerinde bir düşme olmaksızın daha fazla işsizlik sözkonusu. Gerçekten de, ABD’de çalışma saatleri 1970’lerden bu yana artıyor.
Kapitalist birikimin esası karları arttırmak ve daha fazla sermaye birikimi. Ve kapitalistler her bir çalışanın üretkenliğini arttırırken, rekabet edilen firmalar karşısında maliyetleri azaltacak makinelelerin kullanımını arttırmak istiyorlar.
Bu kapitalizmin olan üretken güçleri mümkün olduğunca geliştirmedeki büyük devrimci rolünü ifade ediyor.
Çelişki
Fakat burada aynı zamanda bir çelişki de var.
Teknoloji kullanımı aracılığıyla emek üretkenliğini arttırma çabasında, aynı zamanda emekten kısma süreci söz konusu. Yeni teknoloji emeğin yerini alıyor.
Evet, artan üretkenlik artan çıktıya yol açabilir ve istihdam için telafi edici yeni sektörlerin doğmasına yol açabilir.
Fakat zaman içinde, semaye yönelimli (“capital bias”) ya da emekten kısmaya dayalı bu süreç (emeğin değerin birici formu olduğu düşünüldüğünde) yatırılan sermayenin maliyetine kıyasla daha az yeni değer üretimi anlamına gelebilir.
Dolayısıyla üretkenlik arttıkça karlılığın düşmesi eğilimi söz konusu olabilir.
Bu da nihayetinde, üretimde yeni teknoloji kullanımından kaynaklı kazanımları ortadan kaldıran ya da tersine çeviren bir krize yol açar.
Bu durum, yatırım ve üretimin günümüzün modern (kapitalist) üretim tarzında tamamıyla sermayenin karlılığına bağlı olmasından kaynaklanıyor.
Not: Avrupa Froum’da ilk bölümü yayımlanan bu yazı Socialist Review dergisinin Temmuz Ağustos 2016 tarihli 415. Sayısında yayımlanmıştır. Yazının orijinaline şuradan ulaşılabilir: http://socialistreview.org.uk/415/can-robots-usher-socialist-utopia-or-only-capitalist-dystopia. (Yazının ikinci bölümünü de önümüzdeki günlerde yayınlanacak)