KORKUT AKIN yazdı: “KHK ile işlerinden, aşlarından, huzurlarından alıkonan 15 akademisyen bir araya gelerek, bu yaşanan trajediyi, akıl almaz uygulamayı, baskıyı öyküleştirmiş. Kendilerini anlatmışlar, ama anlatılan sizin de hikayenizdir biraz da…”
KORKUT AKIN
Bir bilimsel kitapta, Dünyanın oluşumu anlatılırken, besbelli daha kolay anlaşılsın diye, Dünyayı kastederek, “bu gezegene dışarıdan bakan biri, hiçbir canlının yaşayabileceği bir ortam oluşacağına ihtimal vermez” deniliyordu mealen.
Bu gün, bizim ülkemize bakıldığında da, bu duruma düşeceğimizi -benim kuşağım başta olmak üzere- kimse düşünmezdi. Siyasi iktidarın bu denli baskıcı olacağı, bu denli yasa ve hukuk dinlemezliği aklımıza gelmezdi. Çocuklar öldürülmesin diyenlerin bile hapsedildiği bir ülkede, doğaldır ki KHK ile insanlar işsiz, aşsız, geleceksiz bırakılacaktır… Buna da bağlı olarak ses çıkaranlar, haklarını almak için direnenler -sayıca- sınırlı kalınca üzülmekten ve ummaktan başka çıkar yol kalmıyor.
Öyle mi olmalı?
Yok, o kadar da değil. Hepimiz biliyor ve istiyoruz, bu hukuksuzluk bitmeli. Önyargısız, artniyetsiz olunmalı, yani barış ve demokrasi ile hoşgörülü bir yaşam başlamalı. Kolay mı? Tabii ki değil. Tabii ki, çok mücadele edilmeli. Tabii ki barış ve demokrasi belgileri kaplamalı tüm yaşamı. Sonrasında da, sonrasında da bir daha böylesi bir baskıcı, zulüm dolu, hukuksuz bir iktidara geçit verilmemeli.
“Söz insanın ruhudur”
Dünyanın en haklı, istisnasız en kabul edilebilir dileğidir barış. Barışla birlikte ekonominin de, sosyal yaşamın da, kültürel ve sanatsal çalışmaların da güçleneceği açıktır. Bunu, resmi tarihler bile kabul ediyor. Siyasal iktidarlar, çıkarları gereği savaşı destekledikleri gibi çıkartırlar da, en olmadık sudan bahanelerle… Kamuoyunu ikna etmek için de sabah akşam propaganda yaparlar ellerindeki olanakları kullanıp. İtiraz edenleriyse susturmak için yapamayacakları hiçbir şey yoktur. “Siyah Toroslar” tehdidini anımsayın, “kanınızla banyo yapacağız” iğrençliğini, o iğrençliği savunanları da…
Barışı, demokrasiyi, hukuku ve adaleti savunanlar bir bildiri imzaladılar. Sonradan birçok meslek grubu, parti, kişi de katıldı bu bildiriye imza vermeye… (Benim de içinde bulunduğum sinemacılar için de soruşturma açıldı.) Metni önyargısız ve artniyetsiz okuduğunuzda apaçık görülüyor ki, insanlar öldürülmesin çığlığı atılıyor: Savaş son bulsun, barış içinde bir arada yaşayalım.
Şiir ve şarkı…
KHK ile işlerinden, aşlarından, huzurlarından alıkonan 15 akademisyen bir araya gelerek, bu yaşanan trajediyi, akıl almaz uygulamayı, baskıyı öyküleştirmiş. Kendilerini anlatmışlar, ama anlatılan sizin de hikayenizdir biraz da… Şu an için, içinde yaşadığınızdan, hatırlıyorsunuz, o acıyı biliyorsunuz. Ancak bu yaşananlar yarına da kalmalı ki, ileride bayrak olsun hepimize… Buna da bağlı olarak unutulmasın, unutturulmasın.
Bu kitapta öyküleriyle yer alan 15 akademisyenin dışında da onlarca, yüzlerce öykü var muhakkak. Onların da kitaplaştırılarak kalıcılığının sağlanması dileğiyle…
Barış hep olsun. Çocuklar öldürülmesin.
Akademisyenlerden KHK Öyküleri, Yayına Hazırlayan Kuvvet Lordoğlu, NotaBene Yayınları, 2. baskı, 2018, 254 s.