Geride bıraktığımız günlerde cumhurbaşkanlığı için aday olduğunu açıklayan son isim Tayyip Erdoğan oldu.
Debdebeli salonlarda konuşarak hem karşısındaki, kendisini alkışlamak için her daim hazır ve nazır olan seçilmiş kalabalıklara hem de canlı yayın yapan TV kanallarının ulaştığı milyonlarca haneye hitap etmeyi seven Erdoğan, danışmanlarınca hazırlandığı belli
olan, “nabza göre şerbet” dolu uzun bir metni okuyarak dosta güven düşmana korku salmaya girişti.
Konuşmanın içeriği, Erdoğan’ın olası cumhurbaşkanlığı döneminin ipuçlarını kısmen veriyordu. Kısmen diyoruz, çünkü sınırlı da olsa yer yer barındırdığı “kapsayıcı” ögelerin, Erdoğan için, seçim süreçlerinde kullanılmasını gerekli gördüğü bir demagoji çeşidi
olduğunu, geçmiş balkon konuşmaları ile bu konuşmalardan sonraki icraatları arasındaki uyumsuzluğu hatırlayarak kestirebiliyoruz.
Geleceğe ışık tutan vurgular ise Erdoğan’ı hasbel kader takip eden kimse için yabancı değil. Erdoğan’ın konuşması, baştan sona dini motiflerle bezeliydi. Dua ile başlayıp, Fatiha suresi ile biten konuşma metninde Milli Görüş yıllarından bugüne restore edilerek sürdürülen İslamcılık; “dava” sözcüğüyle defalarca kodlandı, “davanın sancağı”, “dava partisiyiz” gibi söylemlerle inşa edilen ideolojik vurgu bir an olsun arka plana itilmedi.
Erdoğan, böylece konuşması boyunca hem yeni bir rejimin müjdecisi olduğunu hatırlattı hem de Ekmeleddin İhsanoğlu’nun olsa olsa aslının karşısında işe yaramayacak bir suret olabileceğini seçmenlerine belagati ile kanıtlamaya çalıştı.
Erdoğan, çoğu zamanki gibi gücünün farkında olmakla, kibrin gücüne boyun eğmek arasındaki muğlak alandan konuştu. İki turlu olma ihtimali yüksek bir seçim öncesinde, ısrarla 10 Ağustos vurgusu yaparak, ilk turda yüzde 50 oy oranını elde edeceğine duyduğu inancı açığa vurdu.
Kısacası, Erdoğan’ın seçim vaadi kötü bir dejavu aslında: Eğer seçilirse, ülkede ve bölgede halkları Sünni İslam adına üretilecek mezhepçi politikalar ekseninde kutuplaştırmaya devam edecek, konuşmasında aktardığı anekdotta olduğu gibi emekçi kadınların iki bileziğine talip olurken, tüm emekçileri iş cinayetleri ile pisipisine ölüme yollayacak ve olanca yüzsüzlüğüyle, boğazına kadar yolsuzluğa batmış çocuklarını kameralar karşısında yanına alıp, yeni bir balkon konuşması daha yapacak.