GÜLFER AKKAYA yazdı: “Toplumu sırça köşkünde ancak anketlerle takip edebilen iktidar, erkeklerin kadın cinayetleri işlemesine karşı çıkıp tepki vereceğine, sorunu çözmek için kolları sıvayacağına, kadın cinayetlerini haber yapan medyayı susturmaya çalışmakta.”
GÜLFER AKKAYA
İstanbul Taksim’de bir kadına saldıran, biri tutuklu 2’si firari 3 erkeğin yargılandığı davanın duruşmasında baro tarafından görevlendirilen sanık avukatı Deniz Kepenek, “Cinsel istismar ve kadına şiddet davalarında sadece mağdur tarafın avukatlığını yapıyorum” diyerek davadan çekilmiş.
Avukat Deniz Kepenek, “Bana bu davanın cinsel istismar davası olduğu söylenmedi. Sonradan öğrendim. Cinsel istismar ve kadına şiddet davalarında sadece mağdur tarafın avukatlığını yapıyorum. Sanık tarafın avukatlığını yapmıyorum. Sanığın avukatlığından istifa ediyorum” açıklamasını yaparak mahkemeye davadan çekilme dilekçesi vermiş.
Kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel suçların hiç olmazsa azalması için bize böyle onurlu, cinsel içerikli saldırı davalarında mağdurlardan yana olan avukatlar gerek.
Herkesin savunma hakkı var, hukuk herkes için gerekli, bir avukat böyle yaparak mesleğine zarar verir, savunma hakkına saygı duymamış olur demek boş. Çünkü ülkede artan erkek şiddetine ve o artışa destek veren hukuksal boyuta bakınca Kepenek gibi avukatların sayısının artmasının hem hukuksal hem de politik anlamını kavramak zor değil.
Erkekler kadınları vahşice katlediyor. Çünkü şöyle düşünüyor. Nasılsa birkaç yıl yatar çıkarım.
Öyle ki kadın ve çocukları taciz eden, tecavüz eden, her türlü şiddet uygulayan erkekler adeta hukuk tarafından korunuyor. Kadın kaçırıp tecavüz edenler, bir şey olmamış gibi mahkemelerde serbest bırakılıyor.
Akli dengesi bozuk genç bir kadın yıllarca, onlarca erkeğin, yüzlerce kez tecavüzüne uğruyor. Mahkeme bunu biliyor ve bu adamlar için tutuklama kararı vermiyor. Tecavüzcüler dışarda dolaşıyor. Herkes biliyor bu tecavüzleri oysa. Tecavüzcüler sürüsü bir de aileyi tehdit edip şikâyetten vazgeçiriyor. Erkek adalet de tüm bunları görüp bilirken her şeye göz yumuyor.
Öyle davalar var ki erkekleri koruyup kollayan… Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın taraf olduğu davalarda bile mahkeme suçlu erkekleri haklı çıkartıp, beraat ya da tutuksuz yargılama kararı verebiliyor.
Ülke öyle bir halde ki hukuksal açıdan kimse, hiçbir konuda hukuka güvenemiyor.
Bu tür davaları kadın kurumları takip etmese, kimi olaylar basında yer alıp halkta bir tür infiale yol açmasa, kamusal baskı olmasa mahkemeler her davayı erkekler lehine sonuçlandıracak.
Medyanın takip etmesi ile suçluların, yeterli ya da yeterli olmasa da ceza almasına neden olan az sayıda dava belli ki erkek iktidarı rahatsız etmiş.
2017 yılında resmi rakamlara göre 409 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 387 çocuk cinsel istismara uğradı. 20 çocuk öldürüldü ve 20 çocuğun 10 tanesini babası öldürdü. Erkekler sadece kadınları değil, çocukları da öldürüp, cinsel saldırılarda bulunuyor, tecavüz ediyor.
Yine resmi rakamlara göre 2018 yılı Şubat ayında erkekler 47 kadın öldürdü!
Kadınların öldürülmesinde sayı her geçen gün artarak devam ediyor. Düşmüyor.
Evliyse boşanmak isteyen, sevgiliyse ayrılmak isteyen, erkeklerin sevgililik teklifini kabul etmeyen kadınlara karşı erkekler artık ilk olarak öldürmeyi düşünüyor ve ne yazık ki bunu yapıyor.
Erkekleri bu kadar pervasızlaştıran, kadın katili yapan şey nedir?
Cezasızlık ve iktidarın açıktan erkeklere destek çıkması.
Kadınların öldürülmesinin basına yansıması ve bu haberleri okuyan kamuoyunun tepki duyması belli ki iktidarın anket araştırmalarına yansımış. Toplumu sırça köşkünde ancak anketlerle takip edebilen iktidar, erkeklerin kadın cinayetleri işlemesine karşı çıkıp tepki vereceğine, sorunu çözmek için kolları sıvayacağına, kadın cinayetlerini haber yapan medyayı susturmaya çalışmakta.
AKP grup toplantısında Erdoğan konuşmasının 8 Mart içerikli kısmında “Medyaya da sesleniyorum; lütfen bu yayınlarınızı şöyle kesintiye uğratın yoksa milleti çileden çıkartacaksınız” dedi.
Milletin çileden çıkması… Çileden çıkan milleti kontrol etmek kolay olmayacak. Dahası millet belli ki kadın ve çocukların uğradığı cinsel saldırılardan iktidarı uyaracak kadar rahatsız oluyor. Ona oy vermeyecek kadar.
Millet haklı.
O kadar çok çocuk tecavüze uğradı, o kadar çocuk cinsel istismara uğradı ki… Hem de evlerde, ailede, okullarda, yurtlarda, okul araçlarında, kuran kurslarında, dini cemaatlerin yönettiği yurtlarda…
Tacizci, tecavüzcü öğretmenin olmadığı okul neredeyse yok gibi. Ensest almış başını gidiyor.
Kocalar, babalar, erkek kardeşler, oğullar, amcalar, dayılar, kayınpederler desen… Kadınları öldürenlerin, tecavüz edenlerin, taciz edenlerin başını bu erkek akrabalar çekiyor.
Kadınlara ve çocuklara karşı, aileyi, erkekliği öven, onlara yatırım yapan, sırtını dayayan iktidar desteklediklerinin vahşeti görünmesin diye bu kez medyayı uyardı: Haber yapmayın!
Zaten her konuda yandaş olan medya korkusundan bu haberleri de vermeyecek.
Oysa iktidar partisinin görevi topumdaki sorunları görmek ve çözmek. Yanında medya, muhatabı olduğu kadın kurumları, sivil toplum kurumları ve hatta diğer siyasi partilerle işbirliği içine girerek.
AKP ve Saray ne yapıyor?
Katil erkeklere destek çıkıyor. Sorunu çözmek yerine gizlemek istiyor.
Çünkü sadece erkekler değil, iktidar da kadınlara şiddet uyguluyor. AKP ülkede erkekliğin güçlendirildiği parti.
Daha geçtiğimiz pazar günü Ankara 8 Mart eylemine iktidarın kolluk görevlileri saldırıp kadınları darp etmedi mi? Cezaevleri kadın tutuklularla dolu değil mi? Bu tutukluların bir kısmı kucağında, bir kısmı karnında doğurmak üzere olduğu bebekleri ile suçsuz yere cezaevinde yatmıyor mu?
Bu kadınlar Erdoğan’ın grup konuşmasında söylediği “Ayaklarının altı öpülesi anneler” değil mi?
Ama işte kadınları annelikle kandırıp idare edeceğini sananlar yanılıyor. Kadınlar her şeyin farkında.
8 Mart gelirken kadınlar bir kez daha erkeklere, erkekliğe ve AKP iktidarına karşı her yerde sokaklara çıkacak, erkeklerin, devletin ve iktidarın saldırılarına karşı sözlerini söyleyecek, itaat etmiyoruz diyecekler.
Medyayı, milletinizi susturabilirsiniz. Kadınları susturamazsınız.
Yaşasın 8 Mart. Yaşasın feminist mücadelemiz.