ADİL OKAY yazdı: “Bu çalışmada başat amacımız, tutsakların hapishanelerde başta kitap olmak üzere, keyfi yasaklara, tecrit içinde tecride, sürgünlere, tene ve tine ezaya rağmen canlı tuttukları düşlerini – ideallerini bir kez daha “sözle, şiirle, fotoğrafla” görünür kılmaktır.”
ADİL OKAY
Hapishaneler kimilerine göre “modern” dünyanın ayıbı, kimilerine göre ise aynasıdır. “Suç ve suçlu” tanımı da “adalet” gibi görecelidir.
Politik tutsaklar kapatıldıkları mekâna, “ceza” kelimesinden türetildiğinden dolayı “cezaevi” demez, daha çok “hapishane” sözcüğünü tercih ederler. Zira “Cezaevi, Islahevi, Ceza İnfaz Kurumu vd” egemenlerin hizmetinde olan “Devlet Adaleti”nin türettiği adlandırmalardır. Devlet, bu mekânlara kapatılan herkesin “suçlu” olduğu ön kabulünü dil’de başlatır. Dile yerleşen bu kavramlar giderek ön yargıya dönüşür. “Suç varsa ceza vardır, bunun doğal sonucu cezaevi olacaktır”. Mantık budur. Kimi zaman hakikatin peşinde koşan, ana akım medya dilinden uzak duran bizler bile bu tuzağa düşeriz. Ama bu egemen dil’i (ideolojiyi) benimsemeyen politik tutsaklar ısrarla “hapishane” kavramını kullanırlar.
Demem o ki, yasalar değişmiş, hapishane adları değişmiş, F Tipleri, E, T, L Tipleri icad edilmiş, yeni yeni, “modern“ hapishaneler yapılmış ama işkence, hak ihlalleri, keyfiyet kimi zaman az, kimi zaman çok devam etmiştir. Ve "rehabilitasyon, topluma kazandırma" vaatleri de her dönem aldatmaca olarak kalmıştır.
Oysa Marks’ın ifadesiyle, “Dünyanın cezayla yılmadığı ve yola gelmediği apaçık ortadadır.”
Ben çeşitli yazılarımda hapishaneler için “Eza Evi” sözcüğünü kullandım. Ve yıllardır Türkiye’nin birçok kentinde açıp sonra Avrupa’ya taşıdığımız “Görülmüştür Mahpus Resimleri – Mektupları” ile “İçeriden Dışarı – Dışarıdan İçeri Fotoğraf Köprüsü” adlı sergilerin açılışlarında yaptığım konuşmalarda, “Eza Evleri”ndeki sol, sosyalist ve yurtsever tutsakların suçlu olmadığının altını kalınca çizdim. Onların bizim için, çocuklarımız için, özgürlük ve eşitlik için, kapitalist yağma nedeniyle kirletilen göllerimiz, nehirlerimiz, denizlerimiz için, yakılan ormanlarımız için velhasıl daha güzel ve adil bir dünya için mücadele ederken esir düşen insanlar olduklarını vurguladım. Ve hiçbir zindanın, hiçbir zindan zebanisinin onların düş gücüne kelepçe vuramayacağını anlatmaya çalıştım.
İşte Görülmüştür Ekibi ile redfotoğraf grubu olarak, inanılmaz engellere rağmen yapmaya çalıştığımız, AKP devletinin adım adım ördüğü faşizm koşullarında, sayıları her geçen gün artan politik tutuklu ve hükümlülere bir selam iletmek, varlıklarını dışarıda yaşayanlara yeniden duyurmaktır.
Redfotoğraf grubu ve Görülmüştür Ekibi’nin ortak basın açıklamasında sergi ve sergi kitabı hakkında şu açıklama yer almıştı: “Projemizin ikinci aşamasında -iki yıl süren meşakkatli bir yolculuktan sonra- 30'a yakın cezaevine yeniden girerek 68 Tutsak ile 60 Fotoğrafçı'nın buluşmasını gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bu buluşmaların birinci amacı "tutsakların düşlerini görünür kılmak"tı, bir diğer amacı da her geçen gün artan politik tutuklu ve hükümlülere bir selam iletmek, varlıklarını dışarıda yaşayanlara yeniden duyurmaktı. İçeriden Dışarıya Fotoğraf – Düşler Tutsak Edilemez" adlı yeni sergimiz yüzlerce insanın, şairin, yazarın, ressamın, fotoğrafçının destek olduğu kolektif bir çalışmanın ürünüdür. Tutsakların düşleri, onların betimlemeleri üzerine fotoğraflara yansımıştır. Sergide (ve kitapta) hem betimlemeleri hem de fotoğrafları görecek, böylelikle tutsakların seslerini duyabileceksiniz."
Sonuç olarak basın açıklamamızda altını çizdiğimiz gibi bu çalışmada başat amacımız, tutsakların hapishanelerde başta kitap olmak üzere, keyfi yasaklara, tecrit içinde tecride, sürgünlere, tene ve tine ezaya rağmen canlı tuttukları düşlerini – ideallerini bir kez daha “sözle, şiirle, fotoğrafla” görünür kılmaktır.
Görülmüştür Ekibi’nin (www.gorulmustur.org) notu:
(redfotoğraf grubu ve Görülmüştür Ekibi’nin ortak projesi olan “İçeriden Dışarı – Dışarıdan İçeri Fotoğraf Köprüsü” ile “Düşler Tutsak Edilemez”adını verdiğimiz iki aşamalı sergi kitaplaştı. Başta politik tutsaklar olmak üzere sergilerde ve kitapların yayınlanmasında hiçbir karşılık beklemeden emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyoruz. Sergilerimiz bu güne kadar onlarca kentte ve üç Avrupa ülkesinde açıldı. Projenin ikinci aşaması olan “Düşler Tutsak Edilemez” sergisi İstanbul’dan sonra 17 Şubat 2018’de Mersin’de, 22 Şubat’ta Urfa’da açılacak. Diğer kentleri dolaşması için takipçilerimizin desteğine – bağlantılara ihtiyacımız var. )