HÜSEYİN ŞENOL yazdı: “Amedspor futbolcusu Deniz Naki, olayın [silahlı saldırı] gerçekleştiği yerde yaptığı açıklamada, bu saldırıyı MİT’in yapmış olabileceğinden şüphelendiğini söyledi. Naki, Garo Paylan’ın kısa süre önce, bazı grupların Avrupa’da suikast planları yaptığına dair açıklamalarını hatırlattı.”
HÜSEYİN ŞENOL
Sadece spor camiasında değil, her alanda haksızlığa karşı duruşun ve cesaretin simgesi olan Amedsporlu futbolcu Deniz Naki’ye yapılan silahlı saldırı büyük nefret uyandırdı ve tüm devrimci-demokrat, ilerici ve yurtsever çevrelerce lanetlendi. Saldırı geçtiğimiz gün (pazarı pazartesiye bağlayan gece) saat 23.15 sularında, Almanya'nın Aachen-Köln istikametindeki A4 otobanında, Deniz Naki arabasıyla seyir halindeyken meydana geldi.
Bu saldırı, bana göre "Suikastler dönemi yine başladı mı?" sorusunu beraberinde getiriyor.
Olay sonrası açıklamada bulunan Naki, Türkiye'de birkaç yıldan bu yana yaşadığı hukuki sorunlara ve linç kampanyasına da dikkat çekerek, HDP Milletvekili Garo Paylan'ın kısa süre önce, bazı grupların Avrupa'da suikast eylem planı yaptığına dair açıklamalarını hatırlattı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Garo Paylan, geçtiğimiz günlerde, Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenlilere yönelik bir ‘suikast listesi’ hazırlandığına dair istihbarat aldığını açıklayarak, şunları söylemişti:
“Başta Almanya olmak üzere Avrupa’da yaşayan Türkiyeli Alevi ve Ermeni toplumları temsilcileri ve AKP iktidarında ülkeyi terk etmek zorunda kalmış gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, kanaat önderlerine yönelik eylem hazırlığı içinde olan grupların, ses getirecek bir eylem için harekete geçtiği bilgisi tarafıma ulaştı.”
Yine Paylan, suikast yapılacak kişiler için "Özellikle sansasyon yaratacak isimler seçilecek" demişti. Dünkü suikast girişiminde büyük ses getirecek bir ismin, futbolcu Deniz Naki'nin hedef alınması, tam da bu tanıma uyuyor.
1989‘da Almanya'nın Düren şehrinde doğan Kürt asıllı ve Dersimli bir Alevi olan Naki, Almanya'nın milli formasını da giydi. Düren takımından sonra, FC St. Pauli, SC Paderborn 07 ve Türkiye'de önce Gençlerbirliği, sonrasında da Amedspor'da forma giydi. Deniz Naki, Amedspor'da da önemli başarılara imza attı. Muhalif çıkışları nedeniyle AKP iktidarının hedef tahtasına oturtulan Naki, "propaganda" yaptığı iddiasıyla 12 maç ceza aldı.
Sadece maç cezası vermekle kalmayan iktidar ve yandaşları, Deniz Naki'ye sosyal medyadaki saldırıların yanı sıra ve sokakta da fiziki linç girişimlerinde bulunmuştu. Futbolcu hakkında, 2016 yılında 5 yıla kadar hapis cezası istenmişti. Yine, geçtiğimiz yılın Ekim ayında Amedsporlu Deniz Naki, daha önce beraat ettiği propaganda davasında 1,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ceza 5 yıl süreyle ertelendi.
Ama nafile, hiçbir ceza ve linç girişimi, barış sevdalısı Deniz Naki'yi yolundan döndüremedi.
Zamanlama manidar
Saldırının, 9 Ocak 2013’te bir suikastle katledilen 3 Kürt kadın siyasetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in ölüm yıldönümüne denk ge(tiri)lmesi de "Suikastler dönemi başladı" tartışmalarını yoğunlaştıracak. Yine, geçtiğimiz haftalarda Antalya'da buluşan Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ve Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, hemen geçtiğimiz gün Almanya'da yine buluşması ve tank fabrikalarının gündeme gelmesi de, yeni pazarlıkların habercisi olarak algılandı.
4 Kasım'da Antalya'da görüşmenin sürdüğü sırada, içinde KCDK-E, AvEG-Kon, ATİK, HDK-A, Yeşil Sol Parti, SYKP gibi 43 Kürdistanlı, Türkiyeli, Asuri-Süryani, Ermeni ve Alman kurumun oluşturduğu platformun Almanya'nın Düsseldorf kentinde yapmak istediği yürüyüş ve miting, polis tarafından provoke edilmiş, her şeye rağmen göstericiler saldırının başlamasından itibaren 8 saat boyunca alanı ve sıkıştırıldığı caddeleri terk etmemişti. Ben de, "Faşizme Geçit Yok!" şiarıyla yapılan mitingdeki polisin insanlık dışı provokasyonuna maruz kalan binlerden biriydim.
Tam da 3 Kürt devrimci kadının katledilişinin 5. yıldönümü nedeniyle 6 Ocak Cumartesi günü gerçekleştirilen ve binlerin katıldığı anma gösterisinden bir gün önce, geçtiğimiz cuma günü, 5 Ocak'ta Fransa'ya gelen ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüşen Erdoğan, milyarlarca dolarlık “savunma anlaşması” için imza attı. Bu görüşme de, kamuoyunda "hayra alamet olmayan bir görüşme" olarak yorumlandı.
Sorumlusu AKP'dir
Darbenin baş mimarı AKP ve onun başındaki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tüm muhalif kesimleri asker, polis ve sivil güçleriyle zapturabt altına almaya çalışmakta, bunu gerçekleştiremeyince her geçen gün daha da hırçınlaşmaktadır. Ne Türkiye'deki devrimci-demokrat muhalefeti, ne de yurt dışındaki Türkiyeli muhalifleri sindirebilmiştir. Avrupa'daki devrimci-demokrat, ilerici, yurtsever kurum ve bireyler Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da süren direnişle dayanışmayı daha da yükselttiler. Bu dayanışma hareketi başarıyla sürmekte, Avrupa kamuoyunun da desteğini alarak büyümektedir. Bu mücadele, kamuoyunun da baskısıyla, Avrupalı devletleri AKP'ye ve başındaki Erdoğan'a karşı tavır almaya zorladı.
İşte, bu yurtdışındaki durdurulamayan muhalefeti de ezmek ve sindirmek için, binlerce muhbirin, imamın, konsolosun, memurun yanı sıra "Almanyalı Osmanlılar" (Osmanen Germania) adındaki çeteyi de kurdular. Çetenin bizzat Erdoğan'ın emriyle kurulduğu ve bakanları aracılığıyla yönetildiği, Alman basını tarafından ortaya çıkarıldı.
Tüm bunlar da muhalefeti ezmeye yetmeyince, devlet bir çirkin yönünü daha aktif hale getirmeye başladı. Suikastçi timleri oluşturuldu.
Suikastler yıllardır gündemde
Garo Paylan'ın açıklamasından önce de, Almanya'da da sık sık gündeme gelen suikast girişimlerinin, başta Kürt Özgürlük Hareketi temsilcileri olmak üzere, genel olarak Türkiyeli devrimci-demokrat muhaliflere yönelik yapılacağı ortaya çıkarılmıştı. Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal, KCDK-E Eşsözcüsü Yüksel Koç ve diğer çok sayıda Kürt siyasetçiye yönelik suikast girişimlerinin gerçekleştirileceği, bizzat ses kayıtlarıyla, el yazılarıyla yazdıkları yazımlarla ve krokilerle gün ışığına çıkarılmıştı. (Bu konuda önümüzdeki dönemde de belgeleriyle yazmaya devam edeceğim.)
Alman devletinin bizzat haberdar olduğu bu durum karşısındaki sessizliği de düşündürücü. Alman Devleti daha neyi beklemektedir? Çok sayıda ajan, muhbir ve suikastçının isimleri de belli olduğu halde, niye bir önlem almamaktadır?
Naki: ‘MİT yapmış olabilir’
Amedspor futbolcusu Deniz Naki, olayın gerçekleştiği yerde yaptığı açıklamada, bu saldırıyı MİT’in yapmış olabileceğinden şüphelendiğini söyledi. Naki, Türkiye'de uzun zamandır yaşadığı hukuki sorunlara ve linç girişimlerine de dikkat çekerek, Garo Paylan'ın kısa süre önce, bazı grupların Avrupa'da suikast planları yaptığına dair açıklamalarını hatırlattı.
9 Ocak 2013’te Paris'te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in suikast sonucu öldürülmelerini de hatırlatan Naki, “Belki de 5 yıl sonra bana suikast düzenlemek istediler. Yapamadılar, yapamayacaklar. Korkum yok, dik duruşluyuz biz” şeklinde konuştu.
Evet, geçtiğimiz gün gerçekleşen Deniz Naki'ye suikast girişimi, tüm detaylarıyla aydınlatılmalı, sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.
Bundan öte, tüm bu muhbir, ajan, grup, çete ve benzeri oluşum üyeleri ile bunları yönlendirenler tutuklanmalı, örgütlenmeleri yasaklanmalıdır.