Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken memleketin manzarası trajikomik bir hal almış vaziyette. Partiler için ibretlik bir durum söz konusu.
Ama hepsinden önemlisi kendisini cumhuriyetin biricik sahibi gören, ali kıran baş kesen edalarla yaklaşık 90 yıl bu toprakları devrimcilere, demokratlara, kadınlara, alevilere, Müslümanlık dışındaki inançlara cehenneme çeviren Kemalistlerin hali.
Diyeceksiniz ki bu listede Müslümanlar neden yok. Tabii ki Müslümanların bir kısmı da Kemalistlerden çekti, çekmedi değil ama onlar devletin dini islam olan bir “laik cumhuriyetin” evlatları olarak hep devletçe beslendiler. Diyanet başkanlığı somutluğunda “laik” devletin iktidarıyla ortaklaştılar. Çok küçük bir azınlık bunun dışında kaldı.
Tıpkı AKP’nin IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi çeteleri beslemesi, güçlendirmesi gibi, Kemalist devlet de siyasal islamı besleyip büyütmüş, kendi pis işlerinde kullanmıştır. Yeşil kuşak projesi, Türkiye’de yükselen sosyalist harekete karşı kullanılan eli silahlı çeteler, devlet içine yerleştirilip beslenen cemaatler hep buralardan ve yanı sıra Türk milliyetçisi çevrelerden oluşturuldu.
Atatürk’ten Menderes’e, Demirel ve Özal’dan Erdoğan’a dek bu gelenek değişmedi. Hangi devrimci güç yükselişe geçtiyse bunlar o kesimin boğazına sarılmak için sokağa salındılar. Sosyalistlerin, Kürtlerin, aydınların katillerine bakın, hepsi aynı kaynağın imalatları.
Bu tesadüf değil, devletin bizzat yürüttüğü politikanın ta kendisi.
Özellikle 12 Eylül darbesi sonrası ve Özal hükümetiyle beraber cemaatlerle ilişki açık açık geliştirilmiş, devletin üst kurumlarında bunlar ağırlanmış, sırtları sıvazlanmıştır.
Erbakan’dan Gülen’e, oradan Erdoğan’a dek bu strateji yürütüldü. Zaten Erdoğan da yine CHP’nin yani Atatürk’ün partisinin Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kıyağı ile önce vekil seçildi, sonra başbakan oldu.
Baykal, ABD ve Türkiye sermayesinin birlikte yaptığı çarşıdaki hesap evde tutmayınca, boynuz kulağı geçti.
Boynuz kulağı geçmekle kalmadı Baykal kaset skandalıyla tahtından indirildi. Elleriyle büyüttüğü canavar sonunda Baykal’ı yedi.
Şimdi gelinen “yeni durumla” Atatürk’ün partisi olan islami laik CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerine ılımlı bir İslamcı adayın gösterilmesi oldu.
Şaşırtıcı mı, ilk elden evet ama üzerinde düşününce değil. CHP zaten islam diniyle hiç sorun yaşamadı ki. Zaten aday olarak gösterdiği kişi de ılımlı islamı savunuyor. ABD ve sermaye ile iç içe geçmiş bir ömrü var. Huyu suyu aynı CHP.
CHP’nin adayı Türkeş’in de yakını, danışmanı falanmış. Bu da şaşırtmıyor, zira CHP kurulduğundan bu yana faşistti.
Bence ortada o kadar da yeni bir durum yok. Yeni olan, CHP’nin ilk kez laiklik, özgürlükçülük takiyesi yapmadan, açıkça kendi kimliğini ortaya koyması oldu.
Tabii bu durumda kendisini dini konumlanışa göre ilerici, modern gören Kemalistler sudan çıkmış balığa döndüler. 20 milletvekilleri yok ki, alıştıkları tarzda yollarına devam etsinler.
Sahnede yine Deniz Baykal olmasına rağmen.
90 yıla yakın süre devletin sahibi olmuş, işçilere, emekçilere, kadınlara, Müslüman olmayanlara, Kürtler başta olmak üzere halklara, Alevilere, sosyalistlere tarifsiz zulümler yapmış Kemalistler şimdilerde ortada, yetim kaldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday dahi çıkartamıyorlar. Oysa nasıl bir forsları vardı hepimiz hatırlıyoruz değil mi cumhurbaşkanı seçilirken. Burunlarından kıl aldırmazlardı. Hoş genel olarak hep fors atarlardı ya, neyse.
Yarattıkları canavarın karnında, karın ağrısına bile neden olamayacak kadar çaresizler. İlk kez iktidarı elden kaçırdılar, eziliyorlar, hırpalanıyorlar, hor görülüyorlar. Oysa onlar hep başkalarına bunu yaparlardı.
Gülfer Akkaya
19.06.2014
İktidara kim gelse ilk olarak saldırıya uğrayan birkaç toplumsal grubun üyesi olarak birkaç gündür bunları düşünmekteyim. Çaresizliklerini, öfkelerini tahmin ediyorum. Ama işte ne ekersen onu biçersin.
Kemalistlerden çok çekmiş bir Kürt, kadın, Kızılbaş ve komünist olarak sormak istiyorum:
Kemalistler nasılsınız?