Haziran İsyanı’nın ardından Mart 2014 yerel seçimlerine girilip girilmeyeceği tartışması HDK’nin gündemindeki yerini aldı. Seçimlere katılma, bunun içinde ivedilikle partileşmenin tamamlanması kararı alındı. Geçen haftaki bölümde ifade edildiği gibi, hangi ilde hangi yapı örgütlüyse faaliyetler onlar üzerinden yürütüldü. Hiçbir örgütlülüğün olmadığı yerlerde süreç, geriden geldi ya da ertelendi. Bu dönemde, yazılı kararlar alınmış olmasa da HDK’nin pek çok kurulunda ve kurul üyeleri arasında HDP’nin yerel seçimlere katılımı ve BDP’li vekillerin seçim öncesinde mi yoksa sonrasında mı HDP’ye katılacağı, toplu mu ya da bir bölümünün mü katılacağı ile yapıların bağımsız tüzel kişiliklerini ortadan kaldırmamaları ve kongre yapısının (HDK’nin) ısrarla korunması, işlev ve anlamını yitirmemesi konuları paylaşıldı. Ancak bu süreçler tabana yaygınlaştırılamadı. Bu önemli sorunun ortaya çıkış nedenlerinden birisi, eski alışkanlıklardan kaynaklanan tutumlar olmakla birlikte, diğeri ve müdahale edebilme olanağı olmayan ve dayatan takvimin sıkışıklığıydı. Takvim(ler)in dayatıcılığı bir yandan işleyişte pragmatizmi getirdi, yapılar ve organlar arasında yoldaşlık ilişkisini geliştiren süreci önce yavaşlattı, ardından da sekteye uğrattı. Yaşanmakta olan bu durumun fark edildiğini ve sorunun giderilmesi için çaba gösterildiğini biliyoruz. Ancak henüz başarıya ulaşıldığını söyleyebilecek aşamada değiliz.
Yerel seçim sürecinde Hükümetin ve devletin HDP’yi fiili çatışmaların içine çekme çabası başarıyla engellenebilirken, bileşenlerin yerellerde kaynaşmaları sağlanamadı. Seçim sürecini birlikte değil, ortaklıkla yürütebildiler. Her yapı etkin olduğu yerelin belirleyicisi oldu. Yapıların etkinliğinin birbirine benzer olduğu yerellerde ise olumsuzluklar daha da fazlaydı. Hangi yapı olursa olsun seçimin hedef kitlesi olarak. Kürt seçmenler dışında sınırlı sayıda kişiye ulaşıldı. Ancak, yerinden edilmelerden önce batıya göç etmiş Kürtlerle de nitelikli temaslar kurulamadı-kurulmadı. Bu konu çoğu yerelde bir sorun olarak tartışılamadı. Konunun, ertelenenler listesinde olduğundan bile emin olmak çok zor. Büyük bir olasılıkla görmezden gelinen konular arasında yer alıyor. Özetle seçim süreci, 2015 genel seçimlerine hazırlık aşaması için eksikliklerin ve hataların görülmesini sağlayan olumlu bir deneyim olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte, seçim barajı da dahil olmak üzere özellikle yapıların birbirlerini tanıması, yoldaşlık ilişkilerini kurmaları ve geliştirmeleri yönünden ise başarılı olunduğu söylenemez. Ancak, 30 Mart seçimlerinin AKP’nin inisiyatifiyle, yerel seçim ölçeğinden çok genel seçim ölçeğinde gerçekleştiği ve HDP’ninde kuruluşundan yarım yılı bile bulmayan bir süre sonrasında katıldığı bir seçim olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.
Yine takvim sıkışıklığı ile gerekçelendirilebilecek olsa da seçim süreci ve sonuçları laikiyle ve tabandan tavana doğru değerlendirilemedi. Süreç ve sonuçların yalnızca matematiksel olarak değil, sandık sandık, ilçe ilçe sosyolojik, siyasal ve ekonomik değerlendirmelere, her bir farklı grup hedef kitlenin seçmen davranışlarının analizine de halâ gereksinim bulunmaktadır. Bu sefer de dayatan bir takvim olarak 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri önümüzde durmaktadır. Süreçte önemli bir uğraktır. Ancak, yakın dönemdeki en önemli hedefin Haziran 2015 genel seçimleri olduğu unutulmamalı, her türlü hazırlık bu hedef öncelenerek ele alınabilmelidir.
Seçim öncesinde bileşenler arasında müzakere edilmiş olmasına karşın, organlara ve tabana yaygınlaştırılamamış, kamuoyu ile yeterince paylaşılamamış bir konu olarak, BDP’li milletvekillerinin HDP’ye katılımlarının ardından kamuoyuna da yansıyan tartışmaları olabildiğince dikkatle ancak paylaşıldığı kadarıyla-sınırlılığıyla izleyebiliyoruz. Zamanlamanın önceden belirlenmiş olduğunu yineleyip bu konuyu tartışma dışında tutmak gerekiyor. HDK ve HDP’de yer alan yapıların bir kısmı tarafından olumlu, bileşen sayısı olarak daha az kısmı tarafından olumsuz değerlendirmelere tanık oluyoruz. Katkı sunacak tartışmanın, açık, kolektif ve gelişmeyi hedefleyen biçimde yapılanlar olduğunun altını çizerek devam edelim. Öncelikle katılımı olumsuzlayan yapılar tarafından yürütülmekte olan tartışmaların, HDK ve HDP’nin yürütme sürecinde hegemonya değişikliği kaygısından azade olduğunun net bir biçimde ortaya konabilmesi gerekir. Söz konusu beklentinin karşılanabildiğini söyleyebilmek için henüz erken. Yanı sıra,olumlayan yapıların bazılarının hemen hiçbir sorusunun bulunmaması da başka bir problem olarak görülmelidir. Kürt kimliği üzerinden yürütülmekte olan siyaset ve siyasal tutum alışlara bu ve gelecek dönemde gereksinim duyulup duyulmayacağı sorusu sorulabilmeli ve yanıtı irdelenebilmelidir.
Evrensel Gazetesi / [email protected]