Bugünkü siyasal iletişim ve örgütlenme tarzı ile HDK ve HDP, insanın çeşitliliği ve birliği ile örtüşen bir toplumsal örgütlenme arayışının Türkiye’de cisimleşmiş politik düşünce/eyleme arayışıdır. HDK/HDP, emekçilerin ve tüm ezilenlerin, doğaya sorumluluğu da içerecek biçimde, yerinden-doğrudan demokrasi mücadelesini içeren henüz “tamamlanmamış” politik bir çizgidir. HDK/HDP’nin teori ve pratiği, sermayenin bitmeyen krizinin tüm dünya emekçilerini kitle halinde işsizliğe, yoksulluğa, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına; yeryüzünü ağır bir ekolojik krize sürüklediği bir evrede, “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” diyen Komünist Manifesto’nun ufku ile hareket eden sosyalistler açısından da değerlidir. Değerini ve güncelliğini koruyan HDK/HDP, somut koşulların somut çözümlemesine dayanarak kendini “yeniden kuracak”tır.
BDP’nin adımı anlamlı ve değerli
Yerel seçimlerin ardından, yapının en güçlü politik öznesi olan Kürt hareketinin ivmelemesiyle, HDK/HDP’nin yeniden kuruluşu meselesi gündeme geldi. BDP milletvekilleri HDP’ye geçti ve BDP, politik gücünün önemli bir kısmını HDP’ye aktarmaya yönelik kongre hazırlıklarına başladı.
Türkiye’nin Kürt illerinde Demokratik Bölgeler Partisi’nin kuruluşu konuşulmaya başlandı. Kürt hareketinin, “Türkiyelileşme” yolunda kısmen yol almış, demokrat, liberal, sol/sosyalist güçlerle yakın ölçekte güç biriktirmiş ve bu nedenle kamuoyunda algılanmış ve varlığı görünür bir HDP ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve genel seçimlere, gitme arzusu, bu yeniden yapılanma ihtiyacını doğurmuş görünmektedir. BDP’nin, sol/sosyalist bileşenlerle, kendi tabanındaki kimi rahatsızlıkları göze alarak, organik bir parti olarak birlikte yürümek talebi, anlamlı ve değerlidir. Ne var ki bu talep ve önermelerin bireyler ve bileşen kurumlarla yeterince tartışılmamış olması sorunludur.
İtirazlar, kaygılar
Örgütsel ve politik olarak çoğulcu bir parti, yeni bir örgütlenme ile hedeflerine yönelmeden önce “yerinden doğrudan demokrasi” ve “hukuka bağlanmış azınlık-çoğunluk ilişkileri” konularını tartışmış ve olgunlaştırmış olmalıdır. Böyle olmadığında burjuva siyaset anlayışının dillendirdiği “siyasetin doğası budur, güç dengeleri işte!” algısı yeniden üretilmiş olur.
Hukuka bağlanmamış bireysel ve bileşen kurumlar arası ilişkiler, çeşitli itirazları gündeme taşır. Sosyalistler ve diğer demokrasi güçleri için itirazlar birkaç noktada toplanabilir: Birincisi, “HDP’nin BDP’leşmesiyle Türkiye’lileşmenin başarılamayacağı” tezidir. İkincisi, var olan HDP hukuku dikkate alındığında BDP’nin tüm gövdesiyle HDP’ye geçişi durumunda, azınlıkta kalan bireyler ve bileşen kurumların iradelerinin açığa çıkamayacağına ilişkin iddiadır.
Üçüncüsü, yaşamı örgütlemenin HDK gibi parti olmayan örgütlenmelerle de mümkün olduğu; lider odaklı, dikey/hiyerarşik ve yabancılaştırıcı nitelikler taşıyan burjuva yasallık zemininde örgütlenmiş bir HDP’nin bir üçüncü çizgi olamayacağı endişesidir.
Küçük bir azınlığın siyasetinden halkların siyasallaşmasına, lider odaklı siyasal anlayıştan demokratik/kolektif
liderliğe, dikey ve hiyerarşik yapılanmalardan yatay ve hiyerarşiyi zayıflatan örgütlenmelere, birey ve bileşenler arası rekabetten, tek tip örgütlenmeden çeşitliliğe, kaynakların ortak kullanımı ve dayanışmaya yönelik bir perspektifin inşasında, HDK ve HDP ayrı ayrı hangi işlevleri üstlenebilir?
HDK önemlidir
HDK, yerel seçimlerde ve seçim sonrası süreçte HDP’ye göre çekim gücünü yitirmiş görünmekle birlikte, önümüzdeki dönemde yeni işlevlerle yoluna devam edebilir. Çünkü 21. yüzyıl devrimlerinde, örgütsel ve politik çoğulculuk temel bir nitelik olarak karşımızda durmaktadır: Çoğulculuk; sınıfsal ve sınıf içi ifadeler zenginliği, kapsanan anti-kapitalist dinamikler zemini, kimlik yelpazesi, yerel ve ülkesel toplumsal muhalefet odakları, örgütsel ve politik praksis zenginliği
olarak kendini göstermektedir.
HDK, toplumsal olanı siyasal olana akıtacak bir köprü olarak kurgulanmalıdır. Yeni bir kuruluş hukuku oluşmadığı sürece, HDP içinde yer almak istemeyen bireyler ve kurumlar arası işbirliği ve eşgüdüm yeridir HDK. Ayrıca bu toplumsal alan, HDK ve HDP’nin dışında kalan emek ve demokrasi güçleri için çağrı, yan yana geliş ve ortaklaşa etkinlik alanı olarak da işlevlenir. HDK, “Türkiyelileşme” perspektifinde, Demokratik ve Sosyal Cumhuriyete yönelen bir bilincin oluşumunda, kitle iletişimi ve bilimle ve sanatla, kitle eğitimi alanı olarak değerlendirilebilir.
HDP’nin organik bir parti olması için, üzerinde uzlaşılmış bir program, ortaklaşılmış örgütlenme anlayışı ve ortak stratejik hedeflerin belirlenmesi gerekir. Bunu gerçekleştirmek için, çok çeşitli konularda, parti tabanının da dahil olduğu tartışmaların gerçekleştirilmesi zorunludur. Bu yapılamadığında, bileşenlerinin kendi özgün programları halen meşru olacağından, Türkiye’de üçüncü bir siyaset çizgisini inşa etme perspektifi zarar görür.
Sonuç olarak HDP’nin konfederatif örgütlenme ile yoluna devam etmesi ve HDP’ye ilişkin düşünce ve eylem tartışmalarının sürdürülmesi güncel bir görev olarak karşımızda durmaktadır.
Bu yazı ilk olarak Sosyalist Yeniden Kuruluş İçin Siyaset Dergisi’nde yayınlanmıştır.