SEÇTİKLERİMİZ – Rıza Türmen’in t24’teki yazısı: Türkiye’de siyaset artık Meclis dışındaki kamusal alanlara taşınmıştır. Bu kamusal alanlar arasında etkili bir iletişimle meydana getirilen mücadele ağı istibdata, totalitarizme karşı en etkili engeli oluşturacaktır.
Bundan bir yıl önce kurulan Demokrasi için Birlik (DİB) Platformu, geçtiğimiz Pazar günü bir demokrasi forumu düzenledi. Forumun logosu şöyleydi:
“Demokrasi İçin Bir Aradayız. Yılmayacağız.”
DİB bir yıldır Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren en önemli STK’lardan biri. Amacı, Türkiye’deki baskıcı, tahakkümcü, otoriter düzene itirazı olan bütün STK’ların, demokratik kitle örgütlerinin, farklılıklarını koruyarak, hiyerarşisiz, yatay bir örgütlenmeye gitmelerini, ortak hareket etmelerini sağlamak. Bu bir yıl içinde, DİB demokrasi mücadelesi yolunda önemli adımlar attı. Türkiye’nin birçok yerinde örgütlendi. “Hayır Meclisleri” referandumda alınan sonuçta önemli bir rol oynadı.
Pazar günü düzenlenen forumunun amacı, bir yandan DİB’in kan tazelemesi, kendini yenilemesi, öbür yandan 15 Temmuz’dan sonra yürürlüğe giren OHAL rejimiyle yeni bir boyut kazanan baskı rejimi karşısında yeni mücadele alanları açılmasını tartışmaktı.
Toplantıya katılanların listesine bir göz atmak bile, DİB’in çabalarının toplumda karşılık bulunduğunun göstermekte. Liste mahalle temsilcilerinden Hak ve Adalet Platformu’na dek uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamakta. Bunun için Türkiye’nin değişik yerlerinden gelen mahalle, kent temsilcileri, kadın dernekleri, 10 Ekim Derneği, KESK, toplumda tanınmış bağımsız kanaat önderleri var. Ama forumun en güzel yanı, işlerine son verilen cam işçilerinin “iş, aş, adalet” sloganıyla kürsüye gelerek seslerini duyurmalarıydı.
Toplantıda yapılan konuşmaların genel teması, otoriter-totaliterliğin yükselişine karşı nasıl bir direniş ortaya koymak, nasıl bir örgütlenmeye gitmek gerektiğiydi. Bu bağlamda, üstünde en fazla durulan konu yerel platformlarla daha iyi bir eşgüdüm, sürekli bir iletişim ağı kurulması oldu.
Birçok konuşmacı, birlikte olma sıkıntısını aşmak “o varsa ben yokum” culuktan kurtulmak, siyasal partilerin de içinde bulunduğu bir yapı kurmak gerekliliği üzerinde durdu.
Türkiye’nin her yanından gelen yerel platformların temsilcilerini dinledikçe, dipten gelen bir direniş dalgası doğduğunu görülüyor. Toplantının en umut veren yanı buydu.
Toplantıda kabul edilen sonuç bildirisi şunları kapsıyor:
“TBMM’de siyaset yapma olanağının zorlandığı bu dönemde, siyasetin Meclis dışındaki kamusal alanlara taşınmasını bir zorunluluk olarak görüyoruz.
Bunun için eşitlerin birbirine eklemlenmesiyle oluşan, yatay ve hiyerarşisi olmayan bir iletişim ağı kurarak demokratik mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bir koordinasyon yapısı, ortak mücadelede eş zamanlı ve verimli çalışılmasını sağlayacak, internet ve sosyal medya ortamının olanaklarından da yararlanan bilgi, belge paylaşımı ve haberleşme kanallarını geliştirecektir.
Büyük ölçüde birbirinden kopuk yürüyen yerel örgütlenmeler, halk meclisleri, halk forumları, mahalle meclisleri, internet üzerinden kurulan dayanışma ağlarının daha işlevsel hale gelmeleri konusunda katkı sağlanacak, halkın ve itiraz eden çevrelerin bu tür yapılanmalarda biraraya gelmeleri teşvik edilecek, desteklenecektir.
16 Nisan referandumu sonrası iktidar, tüm saldırılarını, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimini kendisi için güvence altına almak üzerine kurgulayarak yeni bir aşamaya taşımıştır. Mücadele için birinci öncelik OHAL’in sona erdirilmesi ve KHK’larla yaratılan toplumsal mağduriyetlerin giderilmesidir. OHAL ve KHK’lere karşı düzenlenecek etkin bir kampanya, demokrasi güçlerinin ve halk muhalefetinin ortak hedefidir.
Mevcut egemen yapıya karşı verilecek mücadele, aynı zamanda yeni bir Türkiye’nin tohumlarını taşıyacaktır. Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediğimizi ortaya koyan yeni bir anayasa bu mücadelenin içinden ortaya çıkacaktır.
Yaşam biçimimize, ortak değerlerimize, özgürlüklerimize yönelik tüm haksız, kuralsız saldırılara karşı ortak direnişi yükselteceğiz, evrensel demokratik değerleri savunacağız.”
Pazar günkü toplantıyla Türkiye’deki demokrasi mücadelesi önemli bir adım attı. Toplantıda şu gerçekler ortaya çıktı:
1. Baskıya, tahakküme boyun eğmeyerek, demokrasi, özgürlük için bir direniş ortaya koymanın tek yolunun birlikte harekete etmekten geçtiği gerçeği artık herkes tarafından kabul ediliyor.
2. Bu direniş toplumsal bağlar kurarak bir ağ şeklinde örgütlenmeyi gerektirir. Bu ağın içindeki küçük, büyük her kuruluş ağın eşit bir düğümünü oluşturur.
3. Bu mücadele ağını siyasal partileri de kapsayacak biçimde yatay, yerel taban örgütlerini kapsayacak biçimde dikey olarak genişletmeliyiz.
Türkiye’de siyaset artık Meclis dışındaki kamusal alanlara taşınmıştır. Bu kamusal alanlar arasında etkili bir iletişimle meydana getirilen mücadele ağı istibdata, totalitarizme karşı en etkili engeli oluşturacaktır. Şiddet ve tahakkümün egemen olduğu, hukukun rafa kaldırıldığı Türkiye’de tek güvencemiz birlikte hareket etmemizi sağlayacak ilişkiler ağıdır. Pazar günkü toplantı bu gerçeğin anlaşılmasına yol açmıştır.