Ayşe Sandıkçı yazdı
AYŞE SANDIKÇI – Diğer Yazıları
Bu seçimlerde Türkiye siyasal hayatının gerçekten de en politize belediye seçimlerine şahit olduk. Gezi eylemleriyle başlayan ve AKP iktidarının bitmek bilmeyen otoriter tutumu üzerinden süreklileşen bir hareketlilik ve gerginlik ortamı bir de 17 Aralık yolsuzluklarıyla birleşince bu seçimler gerçek değerinden daha fazla bir şey haline geldi. Türkiye solunun bir kısmı başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP karşıtlığı üzerinden bu süreci karşılarken bir diğer kısmı meselenin yalnızca AKP karşıtlığı meselesi olamayacak kadar köklü bir mesele olduğu bilincini terk etmedi. HDP bileşenleri ve tüm bu seçim sürecinde HDP’yi destekleyerek devrimci – dayanışmacı bir tutum sergileyen sosyalist hareketler işte bu ikinci kesimi oluşturmaktadır. Süreci yalnızca Erdoğan karşıtlığına indirgeyen kesim içinse üzülerek söylüyorum ki onlar için durum çok vahim. Durumları an itibariyle cemaat, CHP ve hatta MHP ittifakı noktasına gerilemiş bulunmaktadır.
Soru aslında çok net. Bir üçüncü alternatif olarak Kürt siyasal hareketi ve Türkiye sosyalistlerinin oluşturduğu HDP gibi bir blok varken, bu camia neden bulunduğu yerlerde CHP – MHP – Cemaat blokuna destek vermiştir? Cevaplarını hepimiz biliyoruz, hem de yıllardır. AKP’yi geriletmek. Bu cevabı yıllardır biliyoruz çünkü CHP varoluşundan bu yana laiklik ve cumhuriyet elden gidiyor korkusunu yayarak bu günlere kadar gelebilmiş bir partidir. Aslında bunu yapmak zorundadır da. CHP kendi içinde tutarlıdır, çünkü o burjuva bir merkez partidir ve kitleleri elinde tutacak her türlü argümanı kullanabilir o da bunu kullanmaktadır. Ama asıl mesele bir sosyalistin burada alacağı tavırdır ve gayet de nettir. MHP karşısında nasıl tavır alıyorsan, AKP karşısında nasıl tavır alıyorsan, Büyük Birlik Partisi karşısında nasıl tavır alıyorsan CHP de onlardan birisidir bizim için. Ama eğer hala içinde bir yerlerde Kemalist ideolojiyi besliyorsan ve belki de farkına bile varmadan tüm söylemlerini sarıveren ulusalcı – milliyetçi tuzaklardan arınmadıysan, kapitalizme karşı her geçen gün biraz daha sınıfsal perspektiften uzaklaşarak bakmaya başladıysan bir gün kendini çaresiz bir şekilde elinde oy pusulası ve karşında CHP’ye evet mührüyle bulabilirsin. Sonra bir bayram havasında geçirdiğin seçim günü akşamı geldiğinde halkın aslında senden ne kadar farklı olduğunu gördüğünde onları aptallıkla suçlayıp kendine de gidecek bir ülke aramaya varacak kadar depresif bir atmosfere kapılırsın.
Peki HDP için durum nasıl? HDP henüz yeni bir parti ama yeni olmasına rağmen hızla tüm şehirlere yayılan ve kendisini ifade edebilmek için gece gündüz demeden çalışan insanlarla dolu bir parti. Öncelikle HDP’ye oy veren birisi olarak seçim çalışmalarındaki tüm arkadaşların emeğine sağlık diyorum. Ayrıca HDP içerisinde yer almasa da seçim dönemi boyunca uğradığı her saldırıda HDP’nin yanında olan ve devrimci dayanışmayı, dostluğu esirgemeyen diğer tüm sosyalistlere de. Bir defa HDP muhafazakar / laik kıskacına sıkışmış bir siyaseti yerle bir edebilecek şu an için yegane alternatiftir. Olup olamayacağını, HDP için durumun nereye evrileceğini hep birlikte göreceğiz. Ama şu anki durumda dahi HDP’nin bu seçimleri büyük bir başarıyla geçirdiğini söyleyebiliriz. Bu iddiayı İstanbul’un ilçelerine bakarak tartışabiliriz.
Şöyle ki; HDP İstanbul ilçeleri incelendiğinde oylarını işçi ve emekçi kitlelerin ve Kürt muhalefetinin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde yoğunlaştırmış. Arnavutköy, Bağcılar, Bahçelievler, Başakşehir, Esenler, Esenyurt, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Sancaktepe, Sultangazi, Sultanbeyli, Zeytinburnu yoğun olarak fabrikaların ve organize sanayi bölgelerinin bulunduğu ilçelerdir . Bu ilçelerin hepsinde HDP %5’in üzerinde oy almıştır ve dikkat edilirse bu bölgelerde HDP CHP’ye değil AKP’ ye bir set oluşturmuştur. Söz konusu tüm ilçelerdeki CHP’nin oylarına bakılırsa AKP’nin zaten çok gerisindedir. Buradan çıkan sonuç çok net bir şekilde CHP’nin işçi sınıfıyla bağı olmadığı ve HDP’nin hedefi doğru belirlemiş olduğudur. CHP’nin İstanbul genelinde açık ara farkla oy aldığı yalnızca iki ilçe vardır ki bunlar Kadıköy ve Beşiktaş. İki ilçenin de profili incelendiğinde kendini net olarak CHP’li ve Kemalist olarak niteleyen bir orta sınıfla birlikte ulusal solun yoğun etkisi altında olan küçük burjuva bir kitle göze çarpmaktadır. Hatta seçim öncesinde ortaya çıkan “tatava yapma Sarıgül’e bas geç” gibi kampanyalar da genel olarak bu ilçelerde ikamet eden ya da yüzünü yalnızca bu ilçelere dönen bir zihniyetin ürünüdür. CHP için Kartal da önemli bir bölgedir. Zira Anadolu yakasında işçi sınıfının yoğunlukta olduğu bir ilçe olan Kartal’da oylar yılar itibariyle CHP(2014), AKP(2004), Fazilet Partisi(1999), Refah Partisi (1994), SHP(1989) arasında el değiştirmiştir. Görüldüğü gibi darbe sonrasında sosyal demokrat olduğu inancıyla oylarını SHP’ye veren kitleler 1994’den bu yana muhafazakar partilere kaymış, son seçimlerde de CHP ancak %2’lik bir payla AKP’nin önüne geçebilmiştir. Bu da göstermektedir ki CHP Anadolu yakasında da işçi sınıfından kopuktur ve elitist orta sınıf programıyla işçi ve emekçileri, milliyetçi politikalarıyla da Kürtleri ve diğer halkları kapsayamamaktadır. Kapsadığı ve politikalarının pürüzsüz bir şekilde onay aldığı yalnızca iki ilçe vardır o da biraz önce bahsettiğimiz orta sınıf ve küçük burjuvazinin yoğun olarak yaşadığı Kadıköy ve Beşiktaş.
Peki bu manzara içerisinde kim kaybetti kim kazandı? CHP ve tatava yapılmamasını isteyenler açık ara farkla kaybettiler. Küçük bir sosyal medya turu yapın. Halkın %60’ını aptal bulan ve nasıl olur da onca yolsuzluğa ve faşizmine rağmen AKP’nin bunca oy aldığına anlam veremeyip gidecek ülke arayan küçük bir kitleyle karşılaşacaksınız. Sanki halka “AKP’ye oy verme” demekten başka bir çözüm yolu göstermişler gibi. HDP ise girdiği ilk seçim maratonunda hiç de fena değildi. Bu maratonda Urla’da, Dikili’de, Fethiye’de, Aksaray’da, Karadeniz’de linç girişimleriyle saldırılara uğrarken yardıma ilk koşan söz konusu bölgelerin devrimci ve sosyalistleri oldu, HDP devrimci dayanışmayı canlandırarak kazandı. Greif işçileriyle birlikteydi, gücü yettiğince tüm emek hareketlerinin içinde yer almaya çalıştı, gittiği her yerde sosyalist propaganda araçlarını sonuna kadar kullandı. Evet Kürt siyasi hareketiyle birlikte yola çıktı. Sosyalistlerin enternasyonal bilincinin sorgulanabileceği en önemli kriterdir bugün bu ülkede Kürt siyasal hareketiyle omuz omuza verebilmek. Bu konuda da samimiyetini başından beri korumuş ve CHP ulusalcılığıyla ittifak içine girmektense ezilen halkların mücadelesiyle ittifak kurmayı ilkesel bir perspektif olarak önüne koymuştur. HDP İstanbul genelinde TC’nin yıllardır hem sınıfsal hem de etnik olarak ezdiği Kürtlere ve diğer halklara, kentin dışına iterek ucuz işçi ve taşeron olarak çalıştırdığı emekçilere, kapitalist patriyarka altında ezilen kadınlara, LGBTİ bireylere seslenmiş ve onlara yaşam tarzı savunusundan daha fazlasını isteyebileceklerini fısıldadığı için üçüncü parti olmuştur. Ertuğrul Kürkçü’nün de söylediği gibi HDP görünür hale gelmiştir.