GÜLFER AKKAYA yazdı: “Ne demokrasi, ne hukuk, ne eşitlik, ne sömürüye karşı Akşener’in bu ülkede yapabileceği bir tek şey yok. Bir zamanlar AKP’yi hazırlayanlar şimdilerde Akşener’i hazırlıyor.”
GÜLFER AKKAYA
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kâbusu haline dönüşen 2019 seçimlerinde yüzde 51’e ulaşabilmesi için dile getirilen başkan yardımcıları arasında Tansu Çiller’in adını da gördük.
Gerçek mi değil mi bilinmez ama haberin Meral Akşener’e “uyarı” amacı taşıdığı açık.
AKP, dinci, cinsiyetçi, sermaye yanlısı, milliyetçi, militarist bir parti olarak Çiller ile tencere kapak uyumu gösterir ama siyasette yeniden aktif olmak, üstelik birinci kişi olarak değil, epeyce yıpranmış bir siyasinin yanında, meşruluğu sorgulamalı başkanlık sisteminde yardımcı kişi olarak siyasete dönmek Çiller için cazip olur mu? Üstelik durup dururken unutulmuş kirli siyasi maziyi gündemleştirmeye değer mi?
AKP, muhalefet azıcık sesini yükselttiğinde ilk olarak tehdit ve korku operasyonuna başlıyor. Böylece muhalefeti sindirip, geri püskürtmeyi hedefliyor.
MHP ve CHP’de bu yöntem sıklıkla tuttu. Ancak Meral Akşener’de başından beri tutmadı. Akşener, AKP’nin tüm tehditlerini ve somut saldırılarını daha yüksek perdeden karşıladı. Alttan almadı. Üstüne gitti.
Her zaman kendisi ile iktidar partisi arasındaki mesafeye dikkat etti. CHP, AKP ve MHP ile ortak zeminleri olan milliyetçilik konusunda, Kürt düşmanlığında dahi bu partilerden ayrı durarak farklı bir görüntü vermeye özen gösterdi.
Bir süredir ortalarda pek görünmüyor Akşener. Parti kurmakla meşgul. Ortalarda görünmemesinin en önemli nedeni parti kuruluş çalışmaları ise, diğer ve asıl neden yeni bir Meral Akşener kurma çalışmaları. Bir gizli ve uzun el adım adım Akşener’den yeni bir Akşener yaratıyor.
Muhafazakâr, milliyetçi, militarist, faşist, cinsiyetçi ve sermaye yanlısı Akşener’den -ki bu Demirel, Çiller, Ağar çizgisiydi- muhafazakâr, milliyetçi, sermaye yanlısı ve aynı zamanda sosyal adalet ve hukuk devleti kurucusu vizyonlu yeni bir kurtarıcı Akşener çıkartmayı planlamakta.
Öyle ki Akşener son zamanlarda Kürt sorunu konusunda bile daha dikkatli konuşmakta. AKP ve MHP’nin kuru gürültülü ey!! tonunda yükselen çığlıklarıyla açıktan dalga geçen bir üslup kullanmakta. Bu yanıyla daha çok Özal çizgisine öykünmekte. Özal ve ANAP, bu hattın en cesuruydu ve Özal bunu canıyla ödedi.
Akşener’in şimdilerde sadece AKP ve MHP ile değil, kendi geçmişi ile de arasına bir mesafe koyduğu açık. Yeni partide kullanılacak sembollerden söylemlere dek yepyeni bir hatta girdiği görünüyor. Kuracağı parti ne içinden geldiği MHP, ne de önceki partisi DYP’nin uzantısı, doğrusal devamı olarak değerlendirilemez. Adeta Akşener Akşener’e karşı. O, ekonomide liberal, siyasette muhafazakâr yeni partisini kurmakla meşgul.
Ama bu hat Erdoğan/AKP tekelini kırarak sağcıları oy verecek yeni bir adres bulmak konusunda rahatlatsa da tıpkı Menderes, Demirel, Özal, Çiller, Erdoğan gibi Akşener de ülkenin temel, kronik sorunları karşısında çözüm olmaktan çok uzak. Bu hatla daha en baştan Türkiye Cumhuriyeti’nin makus tarihinin tabelasını asmış oluyor boynuna.
Her ne kadar bir zamanlar AKP’ye yapıldığı gibi cilalanıp parlatılsa da aslında doğuşundan rejimin kusurlarıyla malül bir hareket bu da. Açıkça görülüyor ki Türkiye’deki rejim krizi dinamiklerinin hiç birine çözüm perspektifi yok.
Akşener ve partisi ekonomide liberal olsalar da siyasetteki muhafazakârlıkları rejimin temel sorunlarına çözüm üretmekten uzak tutuyor onları. Çok bahsettiği sosyal adalet konusunda sermaye yanlısıyken, başat mevzu Kürt konusunda savaş politikalarını savunan bir milliyetçiyken, Aleviler meselesinde üç maymunken cumhuriyetin kuruluşundan kaynaklanan bu vb. temel sorunları çözebilmesi mümkün değil.
Ancak rejimdeki tıkanıklığı aşmaya çare olamasa da merkez sağda Erdoğan ve AKP dışında bir seçenek yaratabilme ihtimali açısından dahi kayda değer bir girişim.
Erdoğan'ın güç kaybetmesi için şu anda boş duran (ciddi bir seçenek olmamasından dolayı AKP’nin arkasına dizilen) merkez sağda pozisyon tutacak bir partiye ihtiyaç var. Akşener burayı doldurabilirse Erdoğan güç kaybedecek.
Bu, siyasette yeni dengelerin açığa çıkabilmesi açısından önemli ve elbette içine düştüğümüz durumdan çıkışta bize de (sermaye değil, halk güçlerine de) yeni oyunlar kurma imkanı verecek.
Akşener kurmaya çalıştığı yeni siyasette kadın olmayı ve kadınları özellikle öne çıkartıyor. Kendisine yapılan cinsiyetçi saldırılardan yola çıkarak kendisini en iyi kadınların anlayacağından bahsediyor artık. Oysa İçişleri Bakanı olduğu DYP’li yıllarda kadından öte bir şeydi. Şimdilerde nihayet kadınlığını fark etmiş. Bu kendisine de iyi gelmiş, partisine de.
Zira partisinde kadınları yönetim mekanizmalarına getirmekten, parti tüzüğünü buna göre hazırlamaktan bahsediyor. Kamuoyunun gözü üzerlerinde.
Biz kadınlar onun en çok MHP’li muhaliflerin yapacakları kurultay esnasında kocasını azarladığı video görüntüsünü izledik. Akşener orada sert bir şekilde oğluna “Babanı al da git” diyordu. Feminist, sosyalist ya da demokrat camiada yaşansaydı bu olay yine ses getirirdi ama muhafazakâr kesimden bir kadın tarafından söylenince haliyle bambaşka bir etkisi oldu.
Akşener daha sonra bir TV programında o görüntüler üzerine konuşurken durumu yumuşatmaya çalıştıysa da, programda söyledikleri videoda izlediklerimizden az değildi.
Tüm bunlara rağmen yine de biliyoruz ki kadınların daha adil, özgür ve eşit bir hayat sürdürebilmeleri için cinsiyetçi olmayan tüzük ve siyasette yönetim kademelerinde kadınların olması önemli ama dananın kuyruğunun koptuğu bir nokta var. O da ideoloji.
Meral Akşener feminist değil, feministler hakkında ne düşünüyor onu bile bilmiyoruz. Bilakis Akşener göğsünü kabarta kabarta ‘muhafazakârım’ diye övünüyor.
AKP de programında muhafazakâr demokrat olarak kendini ifade etmişti. O zamanların aklı evvelleri bunu alkışlamışlardı. Bizler de aynı zamanda hem muhafazakâr hem demokrat olmaz demiştik. Haklı çıktık.
Şimdi benzer durum Akşener için geçerli. Muhafazakârlık kadınların önünü tıkar, özgürleşmelerini engeller. Akşener ülkedeki tüm kadınları partisinin yönetimlerine getirse bile, kadın karşıtı muhafazakâr ideolojiye dayanarak nasıl kadınlar lehine politika üretebilir? İdeolojisi buna uygun değil. Moda deyimle fıtratında yok.
Muhafazakârların pek bayıldığı annelik, evlilik, aile gibi kurumsallıklardan, kadınların özgürlüğünü kısıtlayan, onları ikinci cins haline getiren geleneklere bağlılıktan vazgeçemezken kadınların eşitliğini, özgürlüğünü, kimliğini, bedenini, eviçi emeğini nasıl savunacak?
Sermaye yanlısı bir partinin başkanıyken kadın istihdamı, kadın olmaktan kaynaklı düşük ücret, eviçi ucuz üretim, güvencesiz çalışma koşullarına karşı kadınların haklarını nasıl savunacak?
Parti programında bu konularda ne diyor, henüz bilmiyoruz.
Ve elbette Akşener kadınlara güzel günler vaat ederken yıllardır sokaklarda kaybedilen çocuklarını arayan kadınları görecek mi? Üstelik kayıpların yoğun yaşandığı yıllarda Akşener İçişleri Bakanıydı. Kendisine yönelik cinsiyetçi saldırıları “Beni en iyi kadınlar anlar” diye göğüslediğini söyleyen aynı Akşener’in kendisinden Cumartesi Annelerini “anlaması” beklenebilir mi? Çünkü bugün dahi yaptıklarına ilişkin pişmanlık duymadığını dile getiriyor!
Ne demokrasi, ne hukuk, ne eşitlik, ne sömürüye karşı Akşener’in bu ülkede yapabileceği bir tek şey yok. Bir zamanlar AKP’yi hazırlayanlar şimdilerde Akşener’i hazırlıyor. Demokrasi, eşitlik ve özgürlük isteyenler bu topraklarda kendi çabaları ile kurdukları partilerin dışında egemenlerin, emperyalistlerin şu ya da bu kesiminin eliyle kurulan proje partilere bakarak daha fazla zaman kaybetmemeliler.
Demokrasiyi, eşitliği ve özgürlüğü ona ihtiyaç duyanlar getirebilir. Hayatı buna bağlı olanlar…