SEÇTİKLERİMİZ- Tarkan Tufan, Duvar’a yazdı: 10. yüzyılda ortaya çıkan bir toplumsal hareket, İslam dünyasında belki de günümüzden çok daha büyük çatışmalara yol açmıştı. Hareketi ilginç kılan olguysa, özel mülkiyetin ortadan kaldırılarak, komünalist (ortak mülkiyete dayalı) bir toplumsal örgütlenmeyi amaçlamış ve gerçekleştirmiş olmasıydı.
TARKAN TUFAN
3. Hicri yüzyılın sonlarında (Miladi 894 yılında), Ebu Said el Hasan el Cenabi, günümüz Irak’ındaki Küfe şehrinde bulunan ve Mehdi yanlısı İsmaili mezhebine bağlı, isyancı bir hareket olan Karmatilerin başına geçti. El Cenabi günümüzde Bahreyn’in bulunduğu bölgenin başkenti olan Hac kentini ve Karmati devletinin başkenti olarak seçilen el Hasa’yı ele geçirdi. Bölgeyi kontrolü altına aldıktan sonra, ütopik bir toplumsal örgütlenme yaratmaya girişti.
Karmatilerin temel hedefi, akılcı ve eşitlikçi bir toplum inşa etmekti. Eyaletler, kendi aralarında eşit yetkiye sahip altı kişilik bir konsey tarafından idare edilirdi. Toplumun sahip olduğu tüm mülkler, tüm vatandaşlar arasında eşit olarak dağıtıldı. Karmatiler ezoterik bir toplum olarak örgütlenmişti, gizli bir topluluk değil: Faaliyetleri kamuya açıktı; ancak yeni üyeler yedi aşamalı bir başlangıç sürecinden geçmek zorundaydılar. Dünya görüşleri, sonsuzluğun içinde sürekli biçimde biten ve yeniden başlayan, döngüsel bir hayat algısı üzerine kuruluydu.
Onuncu yüzyılın büyük bir bölümünde, Kerkük’ten Basra Körfezi’ne dek Ortadoğu’yu, Umman sahillerini kontrol eden ve Bağdat’taki Abbasi Halifesi’nden ve Kahire’deki rakip Fatımi Halifesi’nden vergi alan güçlü bir toplum haline gelmişlerdi.
Gizemli tarih
Karmati hareketinin tarihi belirsizliklerle doludur. Bununla birlikte, tarihçiler, zamanının genel İsmaili hareketinin bir parçası olarak, Abbasi Halifeliği’nin hüküm sürdüğü sırada, güney Irak’ta ortaya çıktığını kabul etmektedirler. İsmaililer, Şiiliğin İsmail İbn Cafer’den ismini alan bir koludur. Ayrıca, “gizli İmam” hakkındaki görüşleri nedeniyle “Batıniye” ismiyle de adlandırılmışlardır.
Bu grup, altıncı Şii İmam olan Cafer El Sadık’ın, oğlu İsmail’i imam olarak ilân ettiğine inanmaktaydı. Babasından önce vefat eden İsmail’den imametin, hayatının ikinci bölümünü Huzistan’da geçiren oğlu Muhammed el Maktum’a geçtiğine inandılar.
Muhammed el Maktum’un ölümünden sonra, mezhep iki gruba ayrıldı. Bir grup, İsmaililerin imametinin kendisinin ve atalarının hakkı olduğunu iddia eden ve Fatımi Halifeliği’nin kurucusu olan Ubeydullah Mehdi’nin başını çektiği hareketin öncülerinden biri olacaktı. İkinci grupsa, Muhammed el Maktum’un ölümünü kabul etmeyi reddetti. Bu mezhepler, Karmatilerin öncülleri olarak kabul edilir.
Karmatiler, İsmail oğlu Muhammed el Maktum’un yedinci ve son imam olduğuna inanmışlardı. Dünyaya adaleti getirecek Mehdi olarak yeniden ortaya çıkmasını bekliyorlardı. Grubun adı, İsmaili davasına pek çok katkıda bulunmuş ve gizemli bir figür olan Hamdan Karmat adıyla bilinen karizmatik bir İsmaili imamından geliyordu.
Zaman içerisinde, Karmatiler adının genel kullanımı, Kuzey Afrika’dan gelen Fatımi Halifelik kararlarına uymayı reddeden İsmaili gruplarını kapsamaya başladı.
Tarikat devrimci harekete dönüştü
Mezhep, ütopik bir dünya görüşüne sahip, radikal devrimci bir gruptu. Halife el Mamun’un (M.S. 813-833) ölümünden sonra Abbasi Halifeliği’nin gücü düşüş eğilimine girmişti. Kuzey Afrika, Fas ve Arabistan’da bulunan topraklar, Bağdat’tan bağımsızlıklarını ilan etmeye başladılar ve böylece çeşitli yerel hanedanlar ortaya çıktı. Abbasilerin kontrolü çoğunlukla Bağdat ve diğer bölgelerdeki güç merkezlerine kaymıştı.
Karmatilerin yükselişi, Abbasilerin “Zenci İsyanı” adıyla bilinen, çeşitli Siyah Afrikalı köle ayaklanmalarıyla (M.S. 869-883) aynı döneme denk gelmişti. Güney Irak’ta bulunan Basra kentinin yakınlarında gerçekleşen bu ayaklanmalar, 15 yıl boyunca devam etti. Ayaklanmalar, Irak’ta on binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açtığı gibi, birçok ülkenin bağımsızlığını kazanmasına da vesile olmuştu.
Bu esnada hareketin yoğunlaşan faaliyetleri, “Zenci İsyanları” nedeniyle güney Irak üzerindeki kontrolü zayıflayan Abbasilerin gözünden kaçmaktaydı. Karmati liderleri Afrikalı isyancı kölelerle ittifak girişiminde bulunsa da bir sonuca ulaşamadı; ancak, eş zamanlı bir isyana giriştiler ve köle isyanlarının bastırılmasının ardından, Karmatiler yalnızca Basra Körfezi’nin kuzey kıyılarını denetim altına almakla kalmadılar, aynı zamanda Yemen, Suriye ve hatta Bağdat’ın kendisini de etkileri altına aldılar.
Ortaklaşmacı bir toplum
Komünalist (ortaklaşmacı) devletin büyüklüğü, doğu Arabistan’daki Bahreyn’in Hasa ve Hufuf bölgelerini kapsıyor ve Arabistan’daki geniş toprakları içine alıyordu. Hakim oldukları bölge son derece zengindi ve tarihsel olarak köle emeğinin üzerinde inşa edilmişti. Bahreyn’de kurulan Karmati devleti güçlü ve eşitlikçi ilkeler doğrultusunda örgütlenmişti. Halk cumhuriyeti benzeri bir yapıya dönüşmüş ve on birinci yüzyılın son dönemine dek gelişimini sürdürmüştü. Toplum, refahı paylaşan ve eşitlikçi bir anlayışla yaşamını sürdürmekteydi.
Ortak mülkiyet deneyimleri yaşanmaktaydı ve kaynaklar zamanla özel mülkiyetten çıkarılıyordu. Hasa ve Katif çevresinde ekilen topraklar, geniş meyve ve tahıl tarımıyla değerlendiriliyordu. Tahıl ve meyve mülklerinden elde edilen gelir, yerel halk konseyine (Müminun) verilirken, İran Körfezi’nden geçen ve Oval adasından geçen tüm gemilere uygulanan gümrük vergilerinin gelirleri Ebu Said el Cennabi’nin torunları arasında dağıtılıyordu.
Halk tarafından hiçbir vergi ya da harç ödenmiyordu. Yoksul ya da borçlu olanlar, işlerini düzene sokana kadar ortak hazineden kredi alabiliyordu. Kredilere hiçbir faiz uygulanmıyordu. Devlet mülklerinde hububat ücretsiz olarak öğütülürken, özel mülklerin ve tesislerin onarımı devlet yardımıyla gerçekleştiriliyordu.
Tüm bunlar, büyük askeri harcamaları finanse eden ve uzak topraklarda sayısız savaşlara ve askeri eylemlere olanak sağlayan Karmat devletinin ekonomik refahının bir kanıtıydı.
Çöküş dönemi
Ebu Said el Cenabi’nin (Bahreyn’in kurucusu) ölümünden sonra, Karmatiler arasında bölünmeler ve çatışmalar, çevreden gelen düşmanlıklar ve tehditler; Halifelik orduları, Fatimiler ve komşu kabilelerle yapılan savaşlar, birliğin zayıflamasına yol açtı.
Toplumsal örgütlenmedeki başarılarına rağmen, Karmatiler İslam dünyasının “istenmeyen çocuğu” durumundaydı. M.S. 930 yılında, Karmati lideri Ebu Tahir Süleyman, hacıların ve Mekke halkından insanların ölümüne neden olan bir saldırının emrini verdi.
Karmatiler kısa sürede Kabe’yi ele geçirdiler ve Hacer-ül Esved adlı taşı, Kabe’den alarak, Hassa’daki Karmati başkentine taşıdılar ve Abbasi Halifeliği’nin öfkesini üstlerine çektiler. Bu davranışa rağmen, diğer Müslümanlar Arap yarımadasının en güçlü halkı olan Karmatilere saldırmaktan korkmuşlardı.
M.S. 976’da, Karmatiler, Abbasiler Halifeliği’yle yapılan bir dizi savaşı kaybettiler; yenilgiler nedeniyle Abbasilerden aldıkları vergi gelirlerini de yitirmiş oldular. 1058 yılındaysa gümüzün Bahreyn’ini ve kısa bir süre sonra bugünkü Katar’ın bulunduğu bölgenin kontrolünü yitirdiler. 1067 yılında, Hufuf’taki son büyük Karmati kalesi, Abdullah bin Ali Al-Uyuni kuvvetleri tarafından ele geçirilerek, Karmati hareketine son verildi.
(Çeviren: Tarkan Tufan)
Kaynaklar:
http://middleeastpanorama.blogspot.com.tr/2014/03/the-qarmatians-al-qaramita.html
https://ipfs.io/ipfs/QmXoypizjW3WknFiJnKLwHCnL72vedxjQkDDP1mXWo6uco/wiki/Abu_Tahir_al-Jannabi.html
http://www-history.mcs.st-andrews.ac.uk/Biographies/Sinan.html
http://www.liquisearch.com/bahrain_historical_region/history/the_qarmatian_republic