SEÇTİKLERİMİZ – Mustafa Peköz’ün DeltaHaber’deki yazısı: Raqqa’nın Demokratik Suriye Güçleri tarafından kuşatılması ve önemli bir kesimimin özgürleştirilmesiyle savaşın dengesi bütünüyle değişti.
Suriye’de IŞİD ile savaşın dönüm noktası tamamlanmak üzeredir. Raqqa’nın Demokratik Suriye Güçleri tarafından kuşatılması ve önemli bir kesimimin özgürleştirilmesiyle savaşın dengesi bütünüyle değişti. Esad askeri güçlerinin Halep, Hama ve Palmyra üzerinden IŞİD’e karşı kesintisizce devam ettirdiği operasyon savaşın sonuna doğru gelindiğini gösteriyor. ABD-Rusya ve YPG-Esad güçleri arasında yapılan anlaşma gereği, Esad güçleri Raqqa operasyonuna doğrudan müdahil olmayacaklar, YPG güçleri de Deir ez Zor’a yönelik her hangi bir operasyon yapmayacaklar ve bu bölge Esad askeri güçlerine bırakılacaktır. Oluşturulan bu dengenin savaş sonrası ilişkilerin belirlenmesinde de önemli bir etki yaratacağı biliniyor.
IŞİD’e karşı savaşın son hamlelerinin yaşandığı Raqqa ve Deir ez Zor bölgesi iki bakımdan önem arz deriyor. Birincisi, Qamışlı-Raqqa-Deir ez Zor-Palmyra hattı Suriye’nin petrol ve doğal gaz gibi enerji yataklarının bulunduğu alanları oluşturuyor. İkincisi Fırat Nehir’i boyunca başlayan hatta ve özellikle Raqqa-Deir ez Zor-Al Busayrah-Al Mayadin ve Irak sınırını oluşturan Al Qa-im kasabasına kadar bölge, Suriye’nin önemli tarım merkezleridir. Bu bölgeleri kontrol eden güç aynı zamanda ekonomik merkezleri de kontrol edecektir. Savaş sonrası başlayacak olan politik-diplomatik görüşmelerde Esad/YPG güçlerinin kontrol ettiği alanların jeo-ekonomik ve jeo-stratejik konumu son derece önemli olacaktır. Kontrol edilen coğrafyanın yüzölçümünün büyüklüğünden çok, ekonomik-stratejik önemi öncelikli olarak ön plana çıkacaktır. Suriye savaşının iki galibi PYD ve Esad arasında başlayacak olarak politik görüşmelerde alan hâkimiyeti bu bakımdan önemli arz ediyor. Askeri olarak sahada kazanılan savaşı bir bakıma diplomatik görüşmelerde farklı düzeylerde devam edecektir. Savaşın yerini alacak olan politik-diplomatik ilişkilerde alan hâkimiyetinin stratejik önemi etkili olacaktır. Bu bakımdan Rakka-Deir ez Zor dengesi gelecek için oldukça önemlidir.
ABD-Rusya dengesi, savaşın seyrini belirlerken, DSG/Esad güçleri de bölgenin kontrolü için birbiriyle doğrudan savaşmak yerine alanların kontrolü için uzlaşmayı esas aldılar. Böylelikle Raqqa ve çevresinin doğrudan ABD destekli DSG güçleri, Palmyra ve Deir ez Zor bölgesinin de Rusya ve İran destekli Esad güçleri tarafından kontrol edilmesine karar verildi. Rakka’nın DGS tarafından bütünüyle kontrol altına alınması ile Deir ez Zor’dan Irak sınırına kadar olan bölgenin Esad güçlerince denetim altına alınması eş zamanlı olacak gibi görünüyor. Eylül ayı sonu veya Ekim ayının ikinci haftasında askeri operasyonun tamamlanmasıyla IŞİD bütünüyle tasfiye edilmiş olacaktır.
Bölgede stratejik bir yenilgi alan ve toparlanma olasılığı artık pek mümkün olmayan IŞİD ile savaş Deir ez Zor’da yaşanmayacaktır. Hama ve Palmyra bölgesinden gelen Esad askeri birlikleri en geç bir hafta içinde Deir ez Zor kuşatmasını kırıp oradaki birliklerle bütünleşeceklerdir. Ayrıca IŞİD yöneticilerinin Raqqa ve Deir ez Zor bölgesinde olmadıkları önemli bir kesiminin Suriye’yi terk ettiği biliniyor. Sürekli askeri güç kaybına uğrayan IŞİD, Deir ez-Zor çevresinde hızla çekiliyor ve bu bölgenin Esad rejiminin denetimine girmesi sanıldığından çok daha kolay olacaktır. Çatışma, IŞİD’in bir kısım yöneticilerinin toplandığı As Suwar-Al Mayadin-Al Qa’im üçgeninde çok daha fazla yoğunlaşacaktır. Bütün stratejik merkezleri kaybeden IŞİD’in buralarda direnmesi ve tutunması da çok kısa süreli olacağı açıktır.
Suriye’de Esad güçlerinin IŞİD’e karşı savaşta bu düzeyde hızla ilerlemesinin bir başka önemli nedeni de, PYD ile Rusya arasında yapılan anlaşmadır. Bölgedeki ABD askeri güçleri, Demokratik Suriye Güçlerinin Deir ez-Zor bölgesine girme olasılığına yönelik kapsamlı bir hazırlık yapıyordu. Böylesi bir durum, Esad güçlerinin stratejik konumunu önemli oranda zayıflatacaktı. Rusya’nın devreye girmesiyle askeri planlama önemli oranda değişti. Ankara’nın Afrin’e yönelik saldırılarının gündeme gelmesi ve buna yönelik bir kısım adamların atılması özellikle PYD açısında önemli bir sorun oluşturacağı açıktı. Rusya, Türkiye’nin Afrin’e girmesini izin vermeyeceğini ve gerektiğinde askeri olarak müdahalede bulunacağını YPG güçlerine bildirdi. Buna karşılık Deir ez Zor bölgesine yönelik bir askeri harekâtın yapılmaması önerisini sundu. ABD’nin onayıyla YPG-Rusya anlaşması sağlandı. Rusya askeri güçleri Afrin’e konumlanarak Ankara’ya çok açık bir mesaj verdi.
Rusya’ya ait askeri birliklerin Afrin sınır hattında gözlemci olarak konumlanması, AKP iktidarının askeri hamlelerini çok önemli oranda boşa çıkarttı. Afrin’deki tehlikeyi atlatan YPG, Raqqa operasyonu üzerinde çok daha kapsamlı bir şekilde yoğunlaştı. Rusya askeri kuvvetleri de Deir ez Zor’un Esad güçlerinin denetimine girmesinin güvencesi sağlanmış oldu.
Suriye savaşının finalinin çatışma merkezi İdlib olacaktır. IŞİD stratejik olarak yenildi ve askeri gücü tahmin edilenden çok daha fazla dağıldı. İdlib’de ise farklı İslamcı örgütlere mensup 30 binin üzerinde radikal İslamcı militan bulunuyor. Önümüzdeki bir ay içinde IŞİD’in askeri yenilgisi bütünüyle tamamlanacak ve İdlib savaşı gündeme gelecektir. Savaşın galipleri ABD/Rusya- DSG/Esad ittifakı İdlib’de çok daha fazla önem arz ediyor. YPG, bu savaşın temel askeri gücü olarak ciddi bir rol üstlenecektir.
Ankara bütün çabasına rağmen Rakka ve Deir ez Zor savaşlarının dışında kaldı ve hesaba katılmadı. Aynı şekilde Idlib savaşında da denklimin dışında kalacaktır.