Yerel seçimlere bir ay kaldı. Ortalık kasetlerden, ayakkabı kutularından, ses bantlarından geçilmiyor. Post derdinde olanlar, postu deldirmemeye çalışıyor. Postu ele geçirmeye çalışanlar, yükleniyor. Ortalık toz duman içinde. Seçim sathı mahalline bir türlü girilemiyor.
Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa, Van ve Ordu Aralık 2012’de çıkarılan yasa ile büyükşehir yapıldı. Büyükşehir yapılan bu illerle birlikte büyükşehir belediye sayısı 30’a yükseldi.
Son yasayla kentli nüfus oranı yüzde 91,3’ e çıktı. Küsuratları hesaba katmazsak Yasa öncesinde kent nüfusu toplam nüfusun yüzde 77’si kadardı. Nüfusun yüzde 23’ü kırsal alanda yaşıyordu. Yasadan sonra kent nüfusu yüzde 91’e yükseldi, kır nüfusu yüzde 9’a geriledi. On altı bin köy mahalle yapıldı, şehre bağlandı. Sevinin “aydınlar”, eğlenin liberaller, memleket artık şehirli oldu. Memlekette artık köylü kalmadı. Türkiye bu yasayla medeniyete erişti. Çağdaş uygarlıklar seviyesinin basamaklarını bir gecede tırmandı.
Şimdi mahalle olan köylüler, ilçe ve il belediyeleri için oy kullanacaklar. Yönetenlerini belirleyecekler. Peki, bu yasayla yeni mahalleleri eski köyleri bekleyen ne, bakalım.
Yasayla;
Büyükşehire bağlı ilçelerin sınırları içerisindeki köy ve beldelerin tüzel kişiliği sona erdi(rildi). Köyler, mahalleye dönüştürülerek bağlı olduğu ilçelerin belediyelerine bağlandı.
Belediyeler için mahalleli köylüler oy kullanacaklar ama yerleşim alanlarına yakın alanlarda hayvancılık yapamayacaklar. Köylerdeki ahır, ağıl ve kümesler kaldırılacak. Az sayıda hayvanıyla geçinen köylüler, hayvancılığı terk edecek. Üretim yapmak isteyenler yerleşim alanlarının dışına çıkmak zorundalar.
Köyler, harman yerleri, meralar, sulak alanlar, yaylaklar ve tarlalar iskana açılabilecek.
Orman köylerinin kentsel ranta açılması kolaylaşacak.
Köylerdeki köylü işletmeleri dahil, her türlü esnaf işletmeleri ruhsata tabii olacak.
Köylerde emlak vergisi, belediye vergileri, harç ve katılım payları beş yıl sonra alınmaya başlanacak. Köylü, kendi yaşam alanı üzerindeki tüm yönetim haklarını kaybedecek.
Köy alanlarının rantının belediyelere aktarılmasının yolu açılacak.
Köylüler, köy statüsündeyken ücretsiz eriştiği alt yapı hizmetleri için bedel ödemek zorunda kalacak.
Büyükşehir Yasası’nın belediyelere sağladığı olanak ve yetki, köylülere getirdiği kısıtlar özetle bunlar.
Yasa, valiliklerin köylere yönelik sorumlulukları üzerinden almakla kalmadı, yeni yetkilerle donatıldı. Bir de buna bakalım.
Geçmişte Yol Su Elektrik (YSE) ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü köye hizmet götürme işi bu kuruluşların kapatılmasından sonra ağır aksak da olsa Özel İdareler tarafından yürütülüyordu. Yasa, Özel İdarelerinin tüzel kişiliğini kaldırarak hizmet götürülmesi yükümlülüğünü belediyelere verdi. Jeotermal ve doğal mineralli sular ruhsatına ilişkin yetki ve görevler, maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve çalışma ruhsatına ilişkin yetki ve görevleri, valiliklere verdi.
Yani köyler tam manasıyla yağmaya açıldı. Ne yazık ki Yasayla köylerin içine düşürüldüğü bu durum, seçimler arifesinde konuşulamıyor. Siyasi partilerin ve adaylarının bu konudaki düşünceleri nedir, bilinmiyor. Köylüler böylesi belirsizlikler girdabında oy kullanmak zorunda bırakılıyor.
6063 sayılı Büyükşehir Yasası’nın ne getirdiği, ne götürdüğü yerel seçimler sürecinde tartışılmayacaksa, peki, ne zaman tartışılacak?