KORKUT AKIN yazdı: “5 Nolu deyince akla Diyarbakır geliyor. 12 Eylül’le birlikte Mamak ve Gayrettepe’de yapılan insanlığa aykırı işkenceleri kat be kat aşan bir cezaevi 5 Nolu. Üzerine ne anlatılırsa anlatılsın, daha hâlâ eksik kalan bir süreçti yaşanan.”
Orda
kadınlar
flu bir fotoğraftı.
Ama en kahramanları yine onlardı.
Çünkü kadınsız cennetin de
cehennemin de
direnişin de
teslimiyetin de
bir anlamı olmazdı.
Onlar…
Orda
kadındı.
KORKUT AKIN
12 Eylül’le başlayan vahşi günlerden çok insan etkilendi kuşkusuz. En çok da kadınlar… Hem içeride hem dışarıda direnmek, umut taşımak, yaşamı savunmak onlara düştü. Onlar ki hiç yüksünmediler bu taşıdıkları yükten. Onurdu, onlar için bu. İşkence gördüler, tacizi tecavüzü yaşadılar, aşağılandılar, hor görüldüler ama başları dik çıktılar bu cehennem günlerinden…
Kolay değil be hey, be hey!
Yaşanmışlıklarımızı bizlerden sonraki kuşaklara anlatmalıyız ki, bu cehennem günleri bir daha yaşanmasın. Sadece biz ve bizim ülkemizdekiler değil, dünyanın hiçbir köşesinde, hiç kimse yaşamasın.
Bırakın anlatmayı, akla getirmek bile ciddi travma nedeni o günler. Kabul edilebilir değil. İşkence edenler bile ürperiyordur, utançlarını gizlemek için kimseye söyleyemiyorlardır… Buna da bağlı olarak biz, daha çok anlatmalıyız yaşadıklarımızı. Muhakkak ki, bütün ayrıntılarını anlatmak zor, kifayetsiz kalır kelimeler. Aradan geçen bunca yıldan sonra bile işkenceye nasıl dayandıklarını anlayamasalar da yürekli bir direnmenin kendilerini ayakta, başı dik ve onurlu tuttuğunu göstermeliyiz.
Hastalıklı ruh
5 Nolu deyince akla Diyarbakır geliyor. 12 Eylül’le birlikte Mamak ve Gayrettepe’de yapılan insanlığa aykırı işkenceleri kat be kat aşan bir cezaevi 5 Nolu. Üzerine ne anlatılırsa anlatılsın, daha hâlâ eksik kalan bir süreçti yaşanan. Anılar anlatıldı, gazetelerde dergilerde yazıldı, romanlar öyküler çıktı, filmleri çekildi, ama yine de anlatılabilmiş değil yaşananlar. Kolay da değil anlatabilmek. Bir bütün olarak yaşamın yok edilmeye, insanların geleceğinin karartılmaya çalışılması… 5 Nolu deyince akla gelen Esat Oktay Yıldıran ve diğerlerinin unutulmaması, yaşananların bir daha yaşanmaması için herkes dili döndüğünce, kalemi yettiğince anlatmalı.
“İnat da bir murattır, dedim kendi kendime” diye başlıyor Rahime Kesici Karakaş, “5 Noluda Kadın Olmak” başlığıyla topladığı anılarına. Küfrün bini bir para, hele Esat Oktay’ın Co adlı köpeği, hele kraldan çok kralcı olan, askerlik yaptığı için orada gardiyan olarak bulunanların gaddarlığı (duyarlı olanlar da var içlerinde az da olsa, onlar da unutulmuyor kuşkusuz), hele susuzluk, hele cehennem sıcağı ve zemheri soğuğu… inat ediyor, direniyor.
Toplumu aydınlatan ışık…
Kadının toplumu aydınlattığını, kadınsız yaşamın kuruyacağını söylüyor Rahime Kesici, satır aralarına değil, harf aralarına gizliyor acısını, hıncını… Siz okurken yaşıyorsunuz o duyguları en tam da. Biliyorsunuz, o cümle ve/veya o sözcük yaşananların büyük bir kısmını gizliyor, örtüyor aslında. Tedirgin oluyorsunuz, tüyleriniz diken diken oluyor, içiniz eziliyor, nefret ediyorsunuz işkencecilerden, daha bir sıkı sarılıyorsunuz, daha bir sahipleniyorsunuz o acıyı yaşayan insanlara… Söz veriyorsunuz kendinize içinizden.
Sineye çekmeyin!
Feodal bir toplumun ikinci sınıf olarak gördüğü kadın, işkencecilerin karşısında farksızdır. Kadın erkek ayrımı yapmadan her türlü kötülük yapılabilir, her türlü işkence denenebilir… Yeni doğan bir bebek bile tutsak edilebilir, çünkü yıldırmaktır amaç, yok etmek için elden gelen her türlü kötülüğü gözünü kırpmadan yapabilir bu caniler. Rahime Kesici ve arkadaşlarının güçlü direnişi, yaşadıklarına karşın boyun eğmemeleri ailelerinin feodal yaklaşımını da kırmış artık sofrada yer bulmaya başlamış kadınlar.
Tutuklamanın kamu davası güvencesi açısından hukuki bir tedbir olduğunu, zanlının yasaya uyularak tutuklanabileceğini, hücreye konulamayacağını, yakınlarıyla görüşebileceğini, savunmasını hazırlamak amacıyla bilgi ve belge toplayabileceğini, avukatıyla görüştürülmesine karşı çıkılamayacağını biliyoruz (Biliyoruz da ne oluyor? Aradan geçen 40 yıla yakın bir süre sonra bile işkencenin de, koşulları uymadığı halde zanlıların tutuklandığının da, hücrelere atılıp zincirlere vurulduğunun da -belki de artarak- devam ettiğini görüyoruz, tüm itirazlara karşın).
Kitapta da yer alan, bence zaman içinde hiç önemini yitirmeyen bir anekdotla tamamlayayım: Kızılderililer, Ay’da akrabaları olduğuna inanırmış. NASA’nın Ay’a insan gönderme projesini duyduklarında, bir mektup göndermek istemişler. Olurdu, olmazdı derken görevliler kabul ettikleri mektubu açtıklarında, sadece bir cümle görmüşler: “Size bir şeyler imzalatmaya kalkarlarsa sakın imzalamayın!” Çünkü kendileri “Beyaz Adam”a inanıp anlaşma imzalamışlar, ama vahşice katledilmişler…
5 Noluda Kadın Olmak, Rahime Kesici Karakaş, Anı, NAS Ajans Yayınları, Mayıs 2017, 203 sayfa