SEÇTİKLERİMİZ: Nurhak Yılmaz’ın Gazete Karınca’da yayınlanan yazısı: Amedspor Direniş Taraftar Grubu’na dair konuşulacak çok şey var ama en büyük heyecan ve beklenti yeni sezona dair. Herkes geçtiğimiz sezon hak edilmiş bir şampiyonluğun takımın elinden alındığını düşünüyor.
Son yılların, özellikle geride kalan sezonun en fazla saldırıya uğrayan takımıydı Amedspor. Sözlü, fiziki ırkçı saldırılar nedeniyle futbolcusundan yöneticisine ve taraftarına herkesin futbolu bırakıp “can derdine düştüğü” bir sezon geride kaldı. Şeref tribününden kafa üstü yere atılan kulüp yöneticileri, deplasman maçlarını gözleri morarmış halde terk eden futbolcular kaldı akıllarda. Ancak sezonun başka bir görüntüsü var ki, şahsına münhasır tarzı ve tavrıyla futbolla aramızdaki buzları eritti. Amedspor’un çiçeği burnunda Direniş Taraftar Grubu’ndan söz ediyorum.
Çiçeği burnunda çünkü grup bilinenin aksine bir yaşında bile değil henüz. 2016-2017 sezonunda kuruldu ve hızla büyüdü. Deniz Naki, Kaptan Şehmus ve diğer futbolcularla bizler gözümüzü sahaya çevirirken, onlar takımlarını kendilerinin deyimiyle arkada “aslanlar gibi” destekledi. Bu “hızlı büyümenin” altında yatan da buydu zaten.
Tabi “teröristler dışarı” tezahüratı ile karşılaşan, ismi de dahil, sahada, tribünde ve hatta sosyal medyada verdiği her mesaja ceza yağan bu yoksul takımın taraftarı olmanın diyetini de ödedi Direniş Grubu. Yeri geldi küfür nedeniyle takıma verilen para cezasını mendil satarak karşıladı. Yeri geldi futbolcusuyla birlikte dayak yedi. Yeri geldi günlerce emek harcayarak hazırladığı pankartı hiç sebepsiz içeri alınmadı ama “takım zarar görmesin diye” sustu.
“Bu çatı altına küfür yakışmaz”
37 yıldır futbolla iç içe olan, geçmişin “Azrailler Taraftar Grubu”nun efsane amigosu ve bugün Amedspor Direniş Taraftar Grubu Derneği’nin başkanı Ramazan Tugay ile görüşüyorum dernek binasında. “Bina” dediysem, bir apartmanın bodrum katındaki tek göz depodan söz ediyorum. İçeride Tugay’ı 17-18 yaşlarında bir grup gençle toplantı halinde buluyorum. Dernek yönetim kurulu üyeleri İhsan Çetinkaya ve Yılmaz Akalp de var toplantıda.
Kenarda oturup bekliyorum. Gençler Grup Direniş Lise üyeleri. Biraz kızgınlar. Birinci lige çıkma umuduyla çıkılan ancak bu hayali sonraki sezona erteleyen maçı değerlendiriyorlar. “Zaten hakkımızda rapor tuttular, bari bıraksaydınız içimizi rahat etseydik” diyor içlerinden biri. Tugay ise hem gençleri sakinleştiriyor hem de tane tane anlatıyor. “Direniş’in çatısı altına küfür yakışmaz. Direniş ismi sıradan bir isim değil. Bu isim için ne zorluklar çektik biz. Küfür etmek psikolojik baskı değil. Mesela yerinizde zıplasaydınız, ayaklarınızla ses çıkarsaydınız daha büyük bir baskı olurdu” diyor. Uzun uzun “Direniş’e yakışan tezahürat biçimini” tarif ediyor, herkes saygıyla dinliyor. Ayağa kalkıp gençlerden birinin başını öpüyor ve grubu uğurluyor.
“Grubu 7 kişiyle kurduk”
“38-39 haftalık bir grubuz. Kurulduğumuz gün sayımız 7’diydi. Çay ocaklarında toplantı yapıyorduk. Önce isim çalışması yaptık. Farklı farklı isimler düşündük ama direniş isminde karar kıldık. Açık söyleyeyim, bu ismi koyarken biraz korkuyorduk. Ama direnişi barıştan, kardeşlikten, sevgiden yana koyduk. Zaten logomuzda da bu var. İsimden sonra da logomuzu bulduk” diyor Ramazan Tugay. Derneğin 7 kurucusu arasında bulunan İhsan Çetinkaya ve Yılmaz Akalp, duvarda asılı olan logoyu anlatıyor.
Direniş Grubu logosu, bir elinde güvercin tutan, diğer elinde barış yazılı ve yüzü bandanalı bir gençten oluşuyor. Tugay ve 6 arkadaşını, grubu kurduktan sonra “tribünde kaç kişi olacağız” telaşı sarmış. Çıktıkları ilk ve maç ve sonrasında ise şunlar yaşanmış:
Beynimizin bir kısmında yeni sezonda kaç kişi olacağımız vardı. 7 kişiyle tribüne gidersek insanlar bize bakıp güler diye düşünüyorduk. Kendi evimizde oynadığımız ilk maçta sayımız 15’ti. Haftalar geçtikçe sayı çoğaldı. 30 oldu, 40 oldu ve büyüdü. Geçmişte hepimiz Amedspor taraftarıydık ama statta maestro dediğimiz, tribünü yönetecek bir taraftar grubu yoktu.
“Direniş” taraftarın nabzını tutmayı başardı
Ve Direniş Taraftar Grubu, çok zorlu bir sezonda Tugay’ın sözünü ettiği şekilde “taraftarın nabzını tutmayı” başardı. Kısa süre içerisinde binlerce insan kendisini “Direniş”in parçası görmeye başladı. ODTÜ’den Ankara Üniversitesi’ne, Adıyaman’dan Bingöl’e ve Viranşehir’e Direniş taraftarları ortaya çıktı.
Derneğin kurucuları da hızla artan sorumluluğu karşılayabilmek için gecesini gündüzüne kattı. Fakat bu parlak görüntünün ardında oldukça kısıtlı imkanlar vardı.
Derneği kendi imkanlarımızla kurduk. Evlerimizdeki fazla eşyaları buraya getirdik. Bu gördükleriniz hepsi alın teri ve emek. Ben o dönem iş çevrelerinden birini aradım, dernek kuruyoruz eksiklerimiz var dedim. Hayırlı uğurlu olsun dedi. Amedspor Direniş Grubu ismini duyunca ben sana dönerim dedi. Bir yıldır bana dönüyor. Zaten beni gören selam vermiyordu. Direniş ismine çok şey yapıyorlardı. Fakat biz bu ismin hafif bir isim olmadığını, bu ismin ağırlığına yakışır bir taraftar grubu olmak gerektiğini konuşuyorduk. Zaman zaman gece saat ikilere üçlere kadar bunu tartışırdık, eve gitmezdik. Grubu nasıl dünyanın sayılı gruplarından biri haline getirebiliriz diye konuşuyorduk. Buna gönül vermiştik.
“Dünyaya örnek olmak için yola çıktık”
Taraftar grubu büyüdükçe ilkeleri ve söylemi de ortaya çıktı. İlk hedef “tribünde küfrü engellemekti.” Ardından taş atma gibi taşkınlıkları önlemek için uğraştılar. Bu tür taşkınlıklar “tribünün profilini bozuyor” aynı zamanda Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) takıma ceza yağdırmasına yol açıyordu. Tüm bu çabaların ardından küfür ve taşkınlığa izin vermeyen, son derece barışçıl bir dile sahip Amedspor Direniş Taraftar Grubu doğdu. Grup çatısı altında üniversiteli taraftarın oluşturduğu Üni-Amed Direniş ve Grup Direniş Lise de peşinden geldi.
Sözü İhsan Çetinkaya alıyor. Yönetim kurulundaki Üni-Amed Direniş Sorumlusu Çetinkaya. “Biz dünyaya örnek alınmak için yola çıktık. Örnek aldığımız bir taraftar grubu yok. Hiçbir grubu baz almadık. Başka grupların yaptıklarını yapmadık” diyor.
“Tribün daha çekici geldi”
Burada bir parantez açıp, arkadaşlarının deyimiyle grubun “en genç” ve şüphesiz en ünlü siması Ramazan Tugay’ın hikayesine kulak vermek farz. 1980’li yıllarda Diyarbakırspor için top toplayıcılık yaparak yeşil sahayla tanışmış. 10 yıl bu işi yapmış. Yaklaşık iki yıl futbol da oynamaya çalışmış ama çok erken yaşta sigara içmeye başladığı için “koşamamış.” Ama zaten ruhuna uygun olan da tribündeymiş. Çok emek harcamış, bazen ağır bedeller ödemiş maça gitmek için. Tribünde patlattığı boğazı 2014 yılında ameliyatlık olmuş. Ameliyat sonrası az kalsın narkozun etkisinden kurtulamıyormuş. Ölümden dönmüş. Hikâyenin en dramatik kısmı ise kendisinin dilinden şöyle:
1996 yılında bir deplasman maçıydı. Göztepe-Diyarbakır müsabakasıydı. Çocuğum kemik veremiydi, hastanede yatıyordu. Onu orada bıraktım maça gittim. Deplasmandan döndüğümde vefat etmişti. Aradan 18 yıl geçmiş halen söz açıldığı zaman sen çocuğunu yoğun bakımda bırakıp maça gittin deniliyor.
“Bilbao, Barcelona desem…”
Söz dönüp dolaşıp geride bıraktığımız sezonda yaşananlara geliyor. Kamuoyunun büyük kısmına tanıklık ettiği sezonun detaylarını anlatıyor Başkan Ramazan Tugay:
Amedspor ne kadar dışlanmışsa haksızlığa maruz kalmışsa, inanın ki Direniş grubu da o kadar haksızlığa maruz kalmıştır. Athletic Bilbao da desem, Barcelona da desem veya aklınıza gelebilecek herhangi bir takım Amedspor ve Direniş grubu gibi ırkçılığa maruz kalmamıştır. Sporcular idmana çıkar idmanlarını yaparlar akşam evlerinde olurlar ama dernek ve tribün öyle değil. Diyelim ki bugün bir maç varsa arkadaşlarımız üç gün dört gece boyunca burada yatıyorlardı. Pankart hazırlıyorlardı. Sonra pankartları terziye götürüp diktiriyorsun. Türkiye’ye, taraftara mesaj vermek istiyorsun. Ama maç günü o pankart sebepsiz yere içeri alınmıyor. Mesela ben bugün bir yerde “Tek büyük Fenerbahçe” yazılı pankart gördüm. Biz de “Üç büyük değil tek büyük Amedspor” yazmıştık içeri almadılar. Gittiğimiz deplasmanlarda ağır hakarete uğradık. Hani insanın gırtlağına kadar gelir ya, ama kendini frenliyorsun. “Çocuklar ölmesin maça gelsin” diye pankart açtık suç sayıldı. “Barış olsun anneler ağlamasın” dedik yine suç işliyorsun. Hakikaten şaştık kaldık ne diyeceğimizi. Bütün zorlukları önümüze set olarak bıraktılar. Ama hem taraftar, hem yönetim, hem sporcular aslanlar gibi bu setin üstünden atladı. Ve bence biz şampiyonduk.
“Kürt topçu bile Amedspor’a gelmedi”
Tabi bir de bir türlü hazmedilemeyen ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanmasından sonra değiştirileceği söylenen “ Amedspor” ismiyle ilgili tartışma var. “Takımın isminden dolayı sezon başında istenen birçok topçu gelmedi. Gelen de kaçıyordu. Kimileri kariyerim biter dedi gelmedi. Kürt topçu bile, açık söyliyeyim bu bölgenin çocukları bile Amedspor’a gelmek istemedi” diyor Tugay.
İhsan Çetinkaya’nın geride kalan sezon değerlendirmesi ise şöyle:
Biz olaya pek sportif açıdan bakamadık. Futbolcularımızın deplasmanlarda veya kendi evimizde karşılaştıkları saldırıları görünce, artık sportif açıdan üstlerine gidemedik. Ortada bir sportif başarısızlık var mıdır? Vardır. Ancak genele bakarsak bize göre geçtiğimiz sezonu biz kazandık. Halkımızla bir olmayı, birlikte mücadeleyi kazandık.
“Hiç mi güzel bir maç olmadı koca bir yılda” sorusuna Çetinkaya’nın yanıtı, “22 deplasmana gittik, 16 farklı şehre gittik. Aklımızda kalan tek deplasman Kocaeli Birlik deplasmanıydı. Yasağa rağmen Kocaeli’ne gitmiştik, 150 taraftarımız onların arasındaydı. Orada yeri geldi bizim taraftarlar Amed diye bağırdı, onlar da Kocaeli dedi. Bu bizi çok mutlu etti” şeklinde oluyor.
“Barış sürecinde olsak…”
Amedspor Direniş Taraftar Grubu’na dair konuşulacak çok şey var ama en büyük heyecan ve beklenti yeni sezona dair. Herkes geçtiğimiz sezon hak edilmiş bir şampiyonluğun takımın elinden alındığını düşünüyor. Yılmaz Akalp “Yarım kalan bir mücadelemiz var önümüzdeki sezon bu yarım işi tamamlayacağız. İnanıyoruz başaracağız” diye özetliyor hedeflerini.
İhsan Çetinkaya ise, “Yeni sezonda daha güçlü bir Direniş ve daha güçlü bir Amedspor için halkımızı Direniş saflarına davet ediyoruz. Amedspor çok yeni olmasına rağmen biliyoruz ki çok büyüyecek ve adını tarihe altın harflerle yazdıracak. Bugün bu zor şartlarda bizimle olmayanların yarın iyi şartlarda, güldüğümüz zaman yanımızda olmalarını istemeyiz” diyor.
Son söz ise Direniş Derneği Başkanı Ramazan Tugay’dan:
Barış süreci olsaydı kulüp önünde binlerce insan aday olmak için sıraya girerdi. Şimdi herkes kaçıyor. Herkes gelsin Amedspor’un etrafında birleşsin.