KORKUT AKIN Cemalettin Efe’nin Kaset adıyla yayımlanan yeni kitabı üzerine yazdı: “Cemalettin Efe, kendi yaşadıklarını, başından geçenleri, çevresinden duyduklarını, anlatılanları harmanlayarak öyküleştirmiş. “Kaset”, yeniden köy edebiyatının parıldayan ışığı olacak.”Ö
KORKUT AKIN
Bir dönem köy edebiyatı vardı ve hemen herkesin beğenisini kazanmıştı. Kentli olma hevesiyle, özellikle gecekondu ve bağlı olarak işçi konulu edebiyat arttı. Köy edebiyatı giderek azaldı, filmleri çekilmez oldu (yerini ağa ve konaklı filmler aldı). Ama yine de o naif, naif olduğu kadar içten, içten olduğu kadar gerçekçi, gerçekçi olduğu kadar ilgi çekici, ilgi çekici olduğu kadar merak uyandırıcı köy edebiyatını aramayı unutmadı okurlar.
Cemalettin Efe, köy edebiyatına göçü de katarak, o süreci aynı naiflikle seriyor gözlerimiz önüne. Dersim’in köylerinden Almanya’nın, Avusturya’nın en gelişkin kentlerine, arada bir geçiş dönemi yaşamadan düşen(!) insanları anlatıyor. O bilinmezliğin içine düşen insanların o tedirginliğini, o şaşkınlığını, o ezikliğini hissettiriyor.
Eşek arısı…
Cemalettin Efe, güçlü betimlemeleriyle da sarıp sarmalıyor okuru. “Eşek arısı büyüklüğündeki kar taneleri” sıcacık odanızda bile sizi ürpertiyor. Yazar, o durumu deneyimlemenin rahatlığında besbelli. Eşek arısının verdiği korkuyla o büyüklükteki kar tanesinin insanı üşütmesi arasında bir fark olmasa gerektir.
Yazarın ayrıntıları iyi yakalamasıyla içten anlatımı okuru da taşıyor anlatılan yerlere. Köydeki sorunlara, kentteki sıkıntılara, gurbetteki yalnızlığa ve özellikle de ayrımcılığa. Açıkça yer almasa da ırkçı, ayrımcı bakış açısının köyden kente, kentten metropole ne denli artarak yansıdığını iliklerinizde hissediyorsunuz. Bu, köyde açlık ve yoksullukken kentte işsizlik olarak gösteriyor kendini, yaban ellerdeyse adlı adınca ırkçılık haline dönüşüyor.
Devletin katkısı…
Tüm bunlara devletin katkısı yok demek, edebi körlük anlamına gelir. Devlet, her hâlükârda, insan için değil, kendisinin varlığı için insanı kullanan bir aygıt. Köy edebiyatı sürseydi, devlet aygıtının nasıl kıyıcı olduğunu çok daha iyi anlayacak ve anlatacaktık aslında. Devlet, gücünü Alevi-Sünni ayrımcılığını körükleyerek, ağa-köylü arasında hep ağayı destekleyerek, meraların suyunu bile çevirip taşıtarak, itiraz edenleri suçlayıp tutuklayarak, mahkemelerde bile adaletsiz davranarak gösteriyor. Kentte de oluyor bunlar, ama köy edebiyatında çok daha kolay anlatılabiliyor, dilin rahatlığıyla…
Ayrımcılığın her boyutu…
Sahi, bir de cinsiyet ayrımcılığı var “Kaset”te. Şairin şiirce dillendirdiği “sofrada yeri öküzümüzden sonra gelen” dediği kadınların gözlerinde okunan o güçlü ve kararlı tavır da var. Tabii, gurbette ikinci, üçüncü kuşak gençlerin okumanın da verdiği bilinçlilikle yükselen itirazları da.
Cemalettin Efe, kendi yaşadıklarını, başından geçenleri, çevresinden duyduklarını, anlatılanları harmanlayarak öyküleştirmiş. “Kaset”, yeniden köy edebiyatının parıldayan ışığı olacak.
Kaset, Cemalettin Efe, Öyküler, Pencere Yayınları, Mart 2017, 256 s.