HDP Mardin Milletvekili Erol Dora mecliste üniversite rektörü seçimlerinin kaldırılmasıyla ilgili konuştu. Dora “Gaz fişeği ithal etmekten vazgeçip üniversiteler için çaba sarf etmeliyiz” dedi.
Konuşmasına, İstanbul’da gerçekleşen saldırıyı kınayarak başlayan Dora, üniversite rektör seçimlerinin kaldırılarak Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına yönelik eleştirilerini ifade etti. "Avrupa’da rektörleri doğrudan atayarak belirleyen ve rektör seçimi olmayan tek ülke unvanını kazandık. Bu unvan ülkemize, bilime ve insanlığa nasıl bir katkı sunacaktır?” şeklinde konuşan Dora şunları ifade etti:
Üniversite denilince üzerinde durmamız gereken temel anahtar kavram; “akademik özgürlük”tür. Akademik özgürlük, akademisyenin veya bilim insanının çalışmalarında ve düşüncelerini ifade etmesinde sahip olduğu serbestliğin temel göstergesidir. Öğretim üyeleri, işlerini kaybetme ve keyfi biçimlerde cezalandırılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaksızın, sorgulama, eleştirme, yeni önermeler, doktrinler geliştirebilme, egemen anlayışlarla çelişkili olabilecek görüşlere sahip olma hakkına sahip olabildikleri ölçüde özgürdürler.
Burada en önemli sorunlardan birisi, evrensel nitelikli, insan hakları ve ifade özgürlüğü temelli birçok sözleşmeye ülke olarak imza koymamıza karşın, bu imzaların gereklerini neden yerine getirmediğimiz meselesidir. Elbette bu hantallığımız ve tembelliğimiz bizi çağdaş dünyadan, evrensel ilkelerden her geçen gün biraz daha uzaklaştırmakta. –
Rektör seçimi olmayan tek ülkeyiz
Dünyanın ilk 500 üniversitesi içerisinde Türkiye’nin 5 üniversitesi ancak yer bulabilmektedir. Bunlardan birisi de Boğaziçi Üniversitesi'dir. Yüzlerce örnekten sadece birisi olarak belirtmek istiyorum: Boğaziçi Üniversitesinde, rektör seçimlerine dahi katılmayan bir kişi, Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atandı. Ardından daha vahim bir uygulama gerçekleşti ve Rektör seçimleri tüm üniversiteleri kapsayacak biçimde kökten kaldırıldı.
Hükümete sormak istiyorum; “Avrupa’da rektörleri doğrudan atayarak belirleyen ve rektör seçimi olmayan tek ülke unvanını kazandık. Bu unvan ülkemize, bilime ve insanlığa nasıl bir katkı sunacaktır?” –
Gaz fişeği ithal etmekten vazgeçip üniversiteler için çaba sarf etmeliyiz
AKP Hükümetinin üniversite bütçesinden anladığı, sadece üniversite binası inşa etmektir. Üniversite binalarının içi ise nitelikten yoksundur. Gençlerimize sıkmak için gaz fişeği ithal etmekten vazgeçip, bilimsel bilgi üretebilen, dünya çapında saygınlığı olan üniversiteler için çaba sarf etmeliyiz. Üniversite bitiren gençlerimize iş imkanı sunamıyoruz. İşsizlik rakamlarının geldiği noktayı hepimiz görüyoruz. Oldukça genç, genç olduğu kadar da işsiz bir nüfusumuz var. Ama ne yazık ki buna ilişkin bir programımız ve politikamız bulunmuyor.
Üniversiteler kayyum mantığıyla yönetiliyor
Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’de üniversiteler kayyum mantığıyla yönetilmek istenmektedir. Binlerce akademisyenin işine KHK’lerle son verilmiştir. Binden fazla akademisyen ülkede barış istemekten dolayı suçlu ilan edilmiş, gözaltı ve tutuklamalarla sindirilmek istenmiştir. Yüzlercesi yurt dışına iltica etmek zorunda bırakılmıştır. Akademisyenlerin her türlü iktidar odağına karşı verdiği mücadele, bu açıdan mesleğin özgürlük davasını aşan bir boyuttur. Akademisyenlerin verdiği mücadele bilimin gelişebilmesi adına zorunlu bir tutumdur. Akademik ahlakın gereğidir. Akademisyenin topluma karşı sorumluluğunun bir gereğidir. Bu bakımdan, aslında akademisyenin susma hakkı bulunmamaktadır.
OHAL üniversiteleri itibarsızlaştırıyor
OHAL uygulamalarıyla STK’lerin kapatıldığı, muhalif basının susturulduğu ve özellikle konumuz bağlamında üniversitelerin itibarsızlaştırıldığı, akademisyenlerin işten atıldığı, cezaevine konulduğu, dolayısıyla akademisyenlerin bile anayasa tartışmalarından uzak tutulduğu bir siyasi atmosferde ortaya çıkacak metin, bu ülkenin temel hiçbir sorununa çare üretmeyecektir.