Hüseyin Şenol yazdı: Tarık Akan ve ardından
HÜSEYİN ŞENOL
Aslında ölümler karşısında gereğinden fazla kendimi kaybeder, hatta abartırım da biraz. Çoğu “kötü” yönünü unuturum “merhumun” veya aklama gelmez o anda. Tarık Akan için de üzüldüm, hem hastalığına, hem de ölmesine… Ama bu durum kesinlikle eleştirilerin önünü kesmemeli. Özellikle bizim taraftan ve yakından eleştirileri anlamak zor oluyor böyle zamanlarda. Sadece Tarık Akan ve diğer kişiler için değil, bir 23 Nisan, bir 19 Mayıs, bir 10 Kasım, bir 30 Ağustos gibi günlerin öncesinde ve gününde de yaşıyoruz bunları.
Bu durum, Tarık Akan öldüğünde de aynıydı benim için. İlk paylaşımımla kalırdım aslında ama sosyal medyada ve sosyal-şöven, yani özellikle de “Kürtlere” karşı alerjisi olan çevrelerin paylaşımlarından ve bulundukları yerde yazdıklarından sonra, ben de, şu paylaşımlarda bulundum sırasıyla:
1:
Tarık Akan’ı kaybettik!
ünlü sanatçı, yakalandığı karaciğer kanserine yenik düşerek, 66 yaşında hayatını kaybetti… gerçekten çok üzüldüm…
ama yıllardır, ülkemizin kanayan yarası kürt sorununun çözümü konusunda bırakın katkı sunmayı, ulusalcı yaklaşarak ve de karşı durarak bizi çok üzdü…
2:
“BAZI” SANATÇILARDAN SAVAŞA DEVAM GİRİŞİMİ
Mart 2016:
Sanatçılar adına okunan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Bugün burada sanatçılar olarak ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ demek için toplandık. Biz sanatçılar, vatan mücadelesi veren Türk Silahlı Kuvvetlerimizin (TSK) ve Mehmetçiğimizin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz. Bugün tarih, terörle mücadele sorumluluğunu yalnızca TSK’ya değil, sanatçılarımızın, aydınlarımızın ve milletimizin omuzlarına da yüklemiştir. Teröre diz çöktürülmeden, iç çatışma tehdidinin ortadan kalkması olanaksızdır. Emperyalizme karşı vatan savaşı, sanatçının vicdan, onur ve varolma savaşıdır. Bu amaçla binlerce sanatçıyı temsil eden sanat kuruluşları olarak, ülkemizi yangın yerine çeviren bölücü teröre karşı birleşiyoruz. Tüm sanatçı dostlarımızı, yazarlarımızı ve aydınlarımızı Mehmetçik ile omuz omuza olmaya çağırıyoruz.”
Öte yandan, açıklamada, başlatılan imza kampanyası kapsamında 26 Ekim’de Ankara’da sanatçıların katılımıyla ‘Mehmetçik için Cumhuriyet Konseri’ adlı büyük bir konser düzenleneceği duyuruldu.
not: bu girişim içinde, maalesef tarık akan da aktif yer almıştı…
İmzacılar arasında bulunan oyuncu Sevinç Erbulak, metnin sadece başlığından haberdar olduğunu belirterek, bu içeriğe sahip metnin imzacısı olmayacağını ifade ederek, onurlu bir duruş sergileyerek imzasını geri çekmişti…
3:
sosyalist / devrimci arkadaşlar;
lütfen birine saygı gösterecem diye, tüm ilkelerimizden ödün vermeyelim…
artısıyla, eksisiyle yaklaşmak gerekiyor, ölümlere dahi…
ancak bu şekilde yaşarlarken, biraz daha duyarlı olurlar;
belki ölmeden önce, ölenler ve yitirdiklerimiz…
4.sü de bugün payşatığım:
“ölülere saygı gösterelim” ama,
cehennemde de devrimciler var ve
hesap sormaya devam ediyorlar…
kemal’i eleştirme,
nazım’ı eleştirme,
behice’yi eleştirme,
deniz’i eleştirme,
yaşar’ı eleştirme,
tarık’ı eleştirme…
nereye kadar eleştirme?
… ne gariptir ki ve tesadüfün bu kadarı:
tüm bu isimler, ulusal sorunla alakalı eleştirilmişler…
İki örnek vereceğim kendimle ilgili ve özellikle kendimi seçtim ki „herkes kendisinden başlasın“ diye.
90 yıllardı ve en kanlı dönemlerinden birini yaşıyordu memleket. Kardeşim askerdeydi ve acemilik dönemiydi. Babamla muhabbet ederken, acaba biraderin tayini nereye çıkar falan derken, konu yine „Kürt sorununa geldi, Özellikle askerde bir oğlun veya kardeşin varsa gelmemesi imkansız zaten… Nereden açıldıysa yine, faili meçhullere, köy yakmalara ve katliamlara geldi konu ve tartışmanın bir yerinde „En yakınım da olsa, kimseyi öldürememeli, bedeli ne olursa olsun“ dedim ve bunun üzerine babam da şunu dedi: „Askerde olan kardeşin için de mi bu geçerli dedi ve ben de „Evet“ dedim. Hatta sadece onun için değil, benim için de geçerli olduğunu söyledim bu durumun.
İznizizle bir örnek daha vermek istiyorum: Yine bir yerde yazmıştım şunu: Katliamlara, soykırımlara karışan, teşvik eden ve göz yuman kim olursa olsun, hatta babanız, dedeniz de olsa hesap sorun… ve özellikle de araştırın bu durumu, eğer mümkünse hayattayken hesabını sorun. Sorun ki örnek olsun… Sorun ki, gelecek kuşaklara örnek olsun… Sorun ki insanlığı koruyun…
Kim olursa olsun, insanlığa karşı işlediği suçların hesabının sorulacağını bilmeli. Bu durumda da bizlere düşen görev de bunun gerçekleştirmek ve örnek olmaktır.
Halkımızın deyimiyle: „Babam da, kardeşim de olsa“