TÜLAY HATİMOĞULLARI – Diğer Yazıları …
2011’in Mart’ından beri Suriye’de devam eden savaşa ilişkin, Haziran ayında Cenevre’de yapılacak toplantıyla birlikte önemli gelişmeler olacağı görülüyor.
ABD ve Batılı emperyalist güçlerin Suriye’ye yönelik müdahale politikasının temelinde bölgedeki petrol ve doğalgazın kontrol isteği, yeni pazar alanları yaratma niyeti ve stratejik çıkarlar yatıyordu. Bu süreçteki en yakın somut beklenti de petrol boru hatlarının oluşturulmasıydı: Katar ve Suudi Arabistan’dan Ürdün, Suriye, Akdeniz yolu ile Avrupa’ya; Şii Güney Irak’tan, Suriye ve Akdeniz yolu ile Avrupa’ya. Bu hatların inşasını ve uzun vadede korunmasını garanti altına alma, Suriye denkleminin en önemli öğelerinden biri olarak görülüyor.
Cenevre’den Ne Bekleniyor?
Suriye’deki savaş, gerçekte ABD ve müttefikleri ile karşılarında oluşan yeni küresel güçler blokunun (Rusya, Çin, İran…) savaşıdır. Dolayısıyla Cenevre’de Suriye sathı üzerinde, bu güçlerin hesapları konuşulacaktır. ABD bu bölgedeki emellerini gerçekleştirmeye çalışırken Rusya gerçeğini aşamayacağını gördü. Şimdi her iki taraf bir anlaşma noktası bulma üzerinde yoğunlaşıyor. Yukarıda ifade ettiğimiz enerji boru hattı yapımı büyük olasılıkla kabul görecek. Buna karşılık Rusya Suriye’deki hayati öneme sahip askeri üslerini koruyabilecek. Bu üsler Rusya’ya Akdeniz’in kapılarını açıyor ve bölge politikasında etkili olma olanaklarını sağlıyor.
Hakiki anlaşmanın bu zeminde gerçekleşmesi olasılığına karşılık, bunun kamuoyu ile paylaşılan yüzü ne olabilir? Elbette bu sürecin popüler meseleleri öne çıkarılacaktır. Bunlardan biri Esad’ın iktidarda kalıp kalmayacağı konusudur. Görünen o ki, 2014 seçimlerine kadar Esad iktidarda kalacak. Suriye muhalif güçlerine verilen destek eskisi kadar olmayabilir ama geçiş dönemi sürecinde rejim ve askeri güçlerinin zayıflatılmasına devam edilebilir. Bu da Suriye’deki şiddetin birden kesilmeyeceği anlamına gelir.
ABD’yi Suriye’ye dış müdahale yerine Cenevre’ye yönelten en önemli sebepler, kendi iç meseleleri ve Irak ile Afganistan’da batağa saplanmasıdır. Küresel ekonomik krizin merkezinde yer alan ABD, yeni bir savaş cephesi açmakta zorlanıyor. Ayrıca Afganistan, Irak örneklerinden de görüleceği üzere dış müdahale ile bu ülkeler istenilen düzeyde denetlenemiyor. Kaldı ki Suriye’ye olası bir dış müdahalede sadece Suriye ile değil Rusya, İran ve müttefikleri ile savaşılacaktır. Bu gelişmeler bölgesel savaş anlamına gelir ki, ABD’nin şu an için işine gelmiyor.
ABD-Rusya yakınlaşmasının bir diğer nedeni El Nusra’dır. ÖSO ile ilişkilerini kesen El Nusra, muhalefeti bölen, farklı bir merkez yaratmayı hedefliyor. Aşırı İslamcıların önemli bir savaş gücüne dönüşmesi ABD’nin de Rusya’nın da arzu edeceği bir durum değildir. Afganistan’da yaşananlar emsal olarak değerlendiriliyor.
Ortadoğu’nun Direniş Noktası: Golan Tepeleri
İsrail Suriye topraklarına iki saldırı gerçekleştirdi. Beşşar Esad bu saldırıların akabinde Golan Tepeleri’ni İsrail’e karşı direniş cephesi haline getirme ve burayı bütün anti-siyonist güçlere açma tehdidinde bulunuyor. Ortadoğu’nun kanayan yarası olan Filistin sorunundan dolayı bölgede siyonizme karşı güçlü bir tepki var. Böylesi bir cephenin açılması durumunda Filistin, Ürdün, Lübnan ve birçok ülkeden savaşçı bu cepheye katılabilir.
Hizbullah’ın burada oynayacağı rol çok önemlidir. Nitekim yakın zamanda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın Suriye savaşı ile ilgili demeci, olası olası Golan cephesini de aşan nitelikte. Nasrallah, “Lübnan’ın Sırtı” diye tanımladığı Suriye’de ABD-İsrail cephesine karşı doğrudan savaş açtıklarını ilan etti. Daha önce de Bosna-Hersek’te Sünnileri korumak için savaştıklarını ifade eden Hizbullah lideri, Suriye direnişinin din ve mezhepler ötesi bir mücadele olduğunu özellikle vurguladı.
Türkiye-İran
Bölgedeki gelişmelerin doğrudan aktörü olan iki ülke: Türkiye ve İran. Türkiye başından beri Birleşmiş Milletler’in Suriye’ye müdahale etmesini istiyordu. Bütün çabalarını da buna odakladı. Ancak Türkiye hiçbir planında muvaffak olamadı. Bir savaş uçağını kaybetti ve Reyhanlı patlaması gibi provokasyonlara kapı açtı. Muhaliflere (El-Kaide, cihatçı militanlar) askeri üsler sağladı, sınırlarını onların kullanımına bıraktı. Fırlattığı bütün okları kendisine dönen AKP hükümeti, iktidara geldiği günden bu yana en büyük dış politika yenilgisini yaşıyor. Bölge liderliği hevesiyle, Ortadoğu’nun derinlikli kavrayışından uzak, dengeleri kollayamayan politikalarıyla oynadığı savaş oyununda sürekli kaybediyor. ABD’nin planına çarpan Türkiye dış politikası, Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretinde Cenevre’de tasarlanan çözüm için hizaya getirildi. Ufuk çizgisi fazlasıyla daralmış olan Başbakan, Cenevre planında önemsiz bir role razı olmak zorunda kalacak gibi görünüyor.
Türkiye’nin tersine İran, bölgedeki dengeleri iyi okuyabiliyor ve buna göre konumlanabiliyor. Suriye’nin düşmemesi için her desteği veriyor. Bunu kaba bir siyasetle değil, tarihsel deneyimiyle, ince hesaplarla yapıyor. Cenevre İran’ı görmezden gelemez. Rusya ABD ile masaya otururken İran’ı mutlaka hesaba katacaktır. İran Cenevre’den, bölgedeki gücünü tazeleyerek çıkabilir.