Adil Okay yazdı: Savaş başladı… TV’lerde canlı yayın yalanlar…
Adil Okay
Türkiye uzun bir aradan sonra yine Suriye'ye girdi.
TV'ler canlı yayın “savaş” gösteriyor.
Sorgulamadan.
Reyting uğruna.
"Barış" diyen yok.
Pardon var ama onlar da Dr. Ayhan Kavak gibi, yazar Seyit Oktay ya da Aslı Erdoğan gibi tutsak.
"Kim kimi öldürüyor, peki neden" diye soran yok.
TSK’nın saldırısı sonucu ilk saatlerde 29 Cerablus’lu sivilin öldüğünü, 3 bin sivilin de Menbiç’e sığındığını anlatan yok.
"Çokbilmiş" uzmanlar da ağızları kulaklarında derin "analizler" yapıyor.
Türk ordusu başkomutan R.T. Erdoğan önderliğinde hem Kürtleri hem de İŞID'ı temizleyecekmiş.
İyi de o kadar uzağa gitmeye gerek yok.
IŞİD içimizde. Antep’te, Hatay’da, Urfa’da, Ankara’da, İstanbul’da…
Kürtler de soykırımlarla tükenmeyecek kadar çok.
Ve bu güne kadar "Güvenlikçi Politikalarla", çizgilerini beğenelim – beğenmeyelim Kürt Özgürlük Hareketi’nin yenilmediği ve yenilmeyeceği ortada.
Kürt sorununun TRT Şeş’le, “Barzani ile dostlukla”, “korucularla”, işbirlikçi üç beş Kürt sanatçıyla, akademisyenle, zindanla, gözaltında kayıplarla çözülemediği ortada.
Peki, neden bu operasyon, FETÖ operasyonlarıyla zaten şamar oğlanı olmuş ordunun Suriye bataklığına sürülmesi?
R. T. Erdoğan, harekâtın nedeni olarak "Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak zorundayız" diyormuş. Ki buna kargalar bile güler. Bu güne kadar parçalamak istediğin bir ülkenin toprak bütünlüğünü korumak sana mı kaldı. “IŞİD’ın Menbiç’te yenilmesinden korktuk” dese daha inandırıcı olmaz mı? İyi de kim soracak kim anlatacak bu gerçekleri?
Yandaş medyada yalandan yüzleri kızarmadan anlatıyor da anlatıyor satılık kalemler.
Üç bilinmeyenli denklemler mi dersiniz, komplo teorileri mi dersiniz.
Gırla gidiyor.
Oysa olay çok açık.
ABD – Rusya iki emperyalist ülke, "tavşana kaç tazıya tut" demekte.
"Kazan- kazan" politikası yani onlar için. Arada AB devletleri de ellerini ovuşturmada.
Her durumda kazanan kapitalist imparatorluklar olacak.
Silah tüccarları olacak.
Ezilen halklar kaybedecek.
Oysa biliyoruz ki:
Yeni Osmanlıcılık hayallerinin nafile denemeleridir bunlar.
Bakınız bu günden itibaren yeniden gündem değişecek, darbe, OHAL, IŞİD, PYD, Suriye, Savaş derken "kanun hükmünde kararnameler" apar topar geçecek.
Tutuklamalar, hapishanelerde işkence vakaları, Hurşit Külter, FETÖ operasyonları adı altında kurunun yanında yakılan ‘yaş’lar, temsili demokraside bile olmaması gereken %10 seçim barajı, YÖK ve diğerleri "şimdi sırası değil" diye konuşulmayacak…
Tabiatı katleden HES’ler, fabrika atıkları, iş cinayetleri, mültecilerin statüsüzlüğü konuşulmayacak.
Kazanan yine sermaye sınıfı olacak.
AKP devleti diktasını korku üzerine inşa etmeye devam edecek.
Ölülerin üzerine basarak.
Çocuk ölülerinin.
Asker ölülerinin.
Gerilla ölülerinin.
Ve bu böyle devam edecek.
Biz sustuğumuz sürece.