Temel Karataş’ın yazısı: Hrant görüntüleri “koz” kasasından mı?
TEMEL KARATAŞ
Eğer FETÖ denen hayalet şebekenin bir gizli kasası deşifre edilmediyse Hrant Dink cinayetine ilişkin görüntüler kimdeydi? Kimin üzerinde bulundu? Saklanan yer neresiydi? Saklayan, saklatan kimdi? O kişi başka ne tür bilgiler verdi? Bu soruların yanıtlarının Türkiye'de ortaya çıkması mümkün. Ancak bir on yıl daha beklememiz gerekiyor! Biliyoruz.
Hrant Dink cinayeti, sanki cinayetin kimler tarafından işlendiği bir sırmış gibi “yeni görüntülerle” yeniden pazara sunuluyor. “Yeni görüntüler ortaya çıktı!” Medya belli ki kendisine devlet tarafından servis edilen haberlerin başlığını bile değiştirmediği gibi, görüntülü haberlerin sunum şeklini de aynen koruyor! Çünkü bu başlık, “Kilis'e bomba düştü” başlığı ile aynı. Aslında düşen bir şey olmadığı gibi ortaya çıkan yeni bir görüntü de yok. Doğrusu, “Cinayete ilişkin görüntüler yeni servis edildi” olacak.
Peki nerede saklanıyordu bu görüntüler? Nasıl ortaya çıktı? Zaten devletin elinde değil miydi? Eğer FETÖ denen hayalet çetede ise, önceki kayıtlar nasıl ele geçirilmişti? FETÖ'den alınıp bir kısmı sonra yayınlanmak üzere mi kesilmişti bu görüntülerin? Mesela Ogün Samast'la fotoğraf çekilen emniyet ve jandarma görevlilerinin görüntüleri aynı medya (CD, USB, disk vs) üzerinde değil miydi? Ya da katile eşlik eden subayların görüntüleri…
Bunların bir kısmı zaten ortadaydı. Devamları nasıl ele geçirilmişti? FETÖ'nün bu tür gizli bilgileri sakladığı bir kasa mı ele geçirildi? Eğer öyleyse, biliyoruz ki o kasadan çıkan en “işe yaramaz” belgedir Hrant Dink görüntüleri. Çünkü bu cinayet her bir yanıyla zaten ortadaydı. Peki asıl işe yarayan belgeler nerede? Onlar neden ortaya çıkmıyor? Yoksa böyle bir kasa ele geçirilmedi mi? Eğer FETÖ denen hayalet şebekenin bir gizli kasası deşifre edilmediyse Hrant Dink cinayetine ilişkin görüntüler kimdeydi? Kimin üzerinde bulundu? Saklanan yer neresiydi? Saklayan, saklatan kimdi? O kişi başka ne tür bilgiler verdi? Bu soruların yanıtlarının Türkiye'de ortaya çıkması mümkün. Ancak bir on yıl daha beklememiz gerekiyor! Biliyoruz.
Peki ne anlatıyor bu “yeni görüntüler”?
Katilin aslında falanca değil de filanca olduğunu mu?
Aslında cinayet emrinin X kişi tarafından verildiğini mi?
Bu cinayetin nasıl planlanıp hangi amaçların güdüldüğünü mü?
Hiçbir şey! Bu yeni görüntüler, Dink ailesinin ve arkadaşlarının içini bir kez daha sızlatmaktan başka, katillerin aslında bilindik ve eski bir karanlığın ürünü olduğunu bir kez daha ortaya koymaktan başka neyi ortaya çıkardı bu yeni bilgiler?
Gelinen noktada artık ana akım medyanın eleştirilecek yanı bile kalmadı. Ancak hatırlatalım: Gazetecilik, servis edileni başlığına bile dokunmadan yayınlamak değil, soruların yanıtlarını aramak, çelişkileri fark etmek ve fark ettirmek, soru ve yanıtları topluma aktarmaya çalışmaktır. Gazetecilik pusun artmasına değil, ortadan kalkmasına katkı sağlamaktır. Aksi takdirde bu pus herkesi yutar.