Ekonomik alan, ikiyüzlülüğün en fazla geliştiği alandır. Her alan açısından, her ülke ve toplum açısından demokrasiden söz edilir, ama sıra ekonomik alana geldiğinde demokrasinin sözü edilmez. Ekonomide demokrasiden söz etmemek, verili kapitalist ekonomiyi, hatta ekonomi karşıtı kapitalizmi meşrulaştırmak ve onaylamak anlamına gelmektedir. Kapitalizmin hakim olduğu ülkelerde daha fazla sistem içi iyileştirme anlamına gelen işçilerin ekonomik ve sosyal haklarından söz edilir. Demokratik haklardan kasıt ise, en fazla işçilerin sendikalarda örgütlenmesiyle ilgilidir. Yani yine işçiliğin kabul edildiği bir anlayış, bir ekonomik model meşrulaştırılır.
Halbuki demokrasi en fazla da ekonomik alan için geçerli olmalıdır. Sömürünün olmadığı tarihlerde demokrasi en fazla ekonomik faaliyetlerde görülür. Toplum ekonomik alanın demokratik olmasını ister. Demokrasi varsa ekonomi topluma aittir ve orada adil paylaşım ve bölüşüm vardır. Çünkü demokrasi esas olarak toplumu güç yapmaktır; dolayısıyla ekonomik alanda da toplumun esas güç olmasıdır.
Ekonomide demokrasi, ekonomik değerlerin toplumun elinde olması anlamına gelir. Zaten ekonomik değerler toplumun elindeyse demokrasi vardır. Ekonomi toplumun elinde değil, ama demokrasiden söz ediliyorsa orada demagoji vardır. Demokrasiden söz edenlere sorulacak ilk soru, ekonomik alanda da demokrasiden yana mısın, olmalıdır. Ekonominin topluma ait olmasını, yani bu alanda da ekonominin güç olmasını istiyor musun diye sorulmalıdır. Yoksa her demokrasi söylemi demagojiden, toplumu aldatmaktan başka bir şey değildir. Zaten çoğu zaman demokrasi ekonomik alanda olmayan demokrasiyi gizlemek için dillendirilmektedir.
Gerçek demokrasi, örgütlü toplum ve gücün halka ait olmasıdır. Kuşkusuz güç ancak örgütlü toplum olunduğunda sağlanır. Siyasal ve sosyal alanda demokrasi böyle oluyorsa, ekonomik alanda da demokrasi böyle gerçekleşir. Egemenlerin elindeki siyasi güç böyle alınıyorsa, ekonomik alanda da güç sermayedarların, sömürgecilerin elinden böyle alınır.
Demokrasi, ekonomik alanda da gücün halka ait olmasıysa, o zaman tüm ekonomik değerler toplumun oluşturduğu komünlere ait olmalıdır. Komünal ekonomi olursa orada halkın güç olması vardır, demokrasi vardır. Yoksa gerisi demagojidir.
Demokrat olunacaksa, demokrasiden söz edilecekse ekonominin de halka devredilmesi gerekir. Liberal ekonomi denilen kapitalist ekonomide halka ait ekonomik alan bırakılmamıştır. Halka ait ekonomik alanın en aza indiği ekonomik model liberal ekonomidir. Halka ait olmayan ekonomiye de ekonomi denilmeyeceğine göre, liberal ekonomiye ve onun neo’suna -yenisine- da ekonomi denilemez. Neo-liberal ekonomi, ekonomi açısından en büyük diktatörlüktür. Oligarşik despotluktur. Hiç kimse ekonominin doğrudan halka ait olmadığı sisteme demokrasi diyemez.
Şimdi toplum aldatılmak için neo-liberal ekonomide bazı yumuşamalar yapılmaya çalışılıyor. Post-modernizmin siyasal ve sosyal alanda yaptığı kimi yumuşamalar ekonomik alanda da yapılarak ekonomik alandaki oligarşik diktatörlük sürdürülmek isteniyor. Toplum ve demokrasi güçleri en fazla da bu konuda duyarlı olmalıdır. Ekonominin halka devredilmediği, ekonominin komünal demokratik olarak halka ait olmadığı demokrasiyi kabul etmemelidir.
Birilerinin fabrika sahibi, işyeri sahibi olacağı, diğerlerinin ise işçi olarak çalışacağı ekonomik anlayış bir ideolojik hegemonyadır. Tersine bu durum arızi ve hastalıklı bir durumdur. İnsanlık tarihinin yüzde doksan beşi, hatta daha fazlasında ekonomi topluma aittir. Feodal olarak tanımlanan dönemde de ekonomik yaşamın yüzde doksandan fazlası halka aittir. Özgür köylü komünlerine ve özgür köylüye aittir. Zaten köy yaşamı her zaman esas olarak komünal olmuştur.
Şimdi ise birilerinin patron ve fabrika sahibi olması meşrulaştırılıyor. Bu sistem meşru değildir; gayri meşrudur. Patrona ait olduğu söylenen tüm değerler halka aittir. Toplum kapitalist modernite sisteminde çağdaş kölelik sistemi içine alınmış, emekçilerin ve toplumun ürettiği tüm değerler gasp edilmiştir. Mısır ve Sümer köleci sistemi ne ise kapitalist modernitenin ekonomi sistemi de odur. Özde hiçbir fark yoktur.
Van’te ekonomi konferansı yapılacakmış. Öncesinde Amed’de yapılan çalıştayda ağırlıklı olarak kapitalist modernist sistemi aşmayan, onu kısmen yumuşatan bir eğilim görülmüştür. Komünal demokratik olmayan hiçbir ekonomik model halka ait olamaz; demokratik olamaz. Demokraside samimi olunacaksa, ekonomik alanda da esas güç halk olacak; ekonomik değerler halka ait olacaktır. Bu nedenle ekonomik değerlerin halka, topluma, yani tabana ait olduğu bir ekonomik model geliştirilmelidir. Bu da komünal demokratik ekonomidir, topluluklar ekonomisidir. Ancak o zaman demokrasiden ve demokrat olmaktan söz edilebilir. Ekonominin halka ait olmadığı demokrasi söylemleri külliyen yalan ve demagojidir.
(Özgür Gündem – 19 Eylül 2014 – Hüseyin Ali)