“Üniversiteyi savunma ve teslim etmeme şiarıyla yaratmayı hedeflediğimiz kitlesel bir öğrenci hareketini birleşik gençlik mücadelesi ile örme görevi önümüzde durmaktadır.”
NİLGÜN YILMAZ
Kaotik ve hareketli bir sürecin içinden geçmekteyiz. Hem toplumsal olarak hem de sistem açısından yaşanan karmaşanın, açığa çıkan ve belirginleşen “huzursuzluk, güvensizlik” atmosferinin daha da ağırlaşacağı açıktır. 7 Haziran’da aldığı geçici yenilgiden sonra siyasi iktidar “hızlandırılmış” katliamlarla, Kürtlere karşı başlatılan savaşla, tutuklamalarla saldırıya geçmiştir. AKP Suruç katliamıyla başlayan ve 10 Ekim Ankara katliamıyla devam eden süreçle birlikte; Kürt halkıyla Türkiye’nin batısındaki toplumsal muhalefetin ittifakına saldırmış, savaşı körüklemiştir.
Erdoğan ve AKP; iktidarda kalabilmek için baskı, şiddet ve sindirmeye dayalı bir rejim kurma çabası içinde, tüm muhalif sesleri kısmaya, her toplumsal gücü ezmeye çalışmaktadır.
Üniversiteler iktidarın hedefinde
Üniversiteler de siyasi iktidarın bu saldırılardan payını almaktadır. Akademisyenlerden öğrencilere bütün olarak üniversiteler bu saldırıların en önemli hedeflerindendir.
Üniversiteler, AKP aracılığıyla hem sermayenin, hem de siyasal İslam’ın birlikte saldırılarıyla yeniden şekillendiriliyor. İktidar, İslam-Türk-erkek sentezli politikasıyla adım adım toplumu tek tipleştirmeye, kendi muhafazakar kodlarını kabul ettirmeye çalışırken üniversiteleri de hem bunun hedefi hem de aracı haline getirmek istemektedir. Bunun için bir yandan üniversitelere karşı farklı baskı ve şiddet aygıtlarını (YÖK, Polis) kullanmakta, diğer yandan da siyasal İslam’ın ideoloji ve politikasıyla öğretim üyelerinden öğrencilere kadar üniversite bileşenleri üzerinde hegemonya kurmayı ve pasifize etmeyi amaçlamaktadır. Hedefi, üniversitenin bütün kürsülerine hakim olmaktır. Üniversite kurumu sermayenin yeni faşist rejiminin temel dayanaklarından biri haline getirilmek isteniyor.
Buna karşı sosyalist, devrimci ve demokrat gençler olarak Türkiye’de yaklaşan ve artık iyice belirginleşen faşizm tehdidine üniversiteden doğru set çekmenin yol ve yöntemlerini tanımlamak zorundayız. Gelecek dönem boyunca AKP üniversiteyi teslim almanın yollarını arayacak; bizler ise savunmanın ve teslim etmemenin. Bu mücadeleyi verirken ortaya koyacağımız pratiklerin kitleler ile aramızdaki ilişkiye hangi zeminde katkı sunacağı ve geliştirdiğimiz bu iradenin kitlelerde nasıl karşılık bulacağı sorusu önümüzde durmaktadır.
Kitlelerle buluşmanın yaratıcı yöntemlerini bulmalıyız
Elbette üniversiteyi teslim etmeme ve bir adım öteye geçerek bu alanın kendi özgün hareketini yaratma noktasında; bilimi, eşitliği ve özgürlüğü egemen kılacak mücadele hattını büyütmek asıl maksadımız. Fakat bu konuda ortaya koyacağımız iradenin özellikle bu yeni saldırı dalgası altında mevcut alışkanlıklarla, dilimizle ve meseleye yaklaşımımızla başarılı olması mümkün değildir. Bugüne kadarki yaklaşımımızla kitlelerle bağ kuramadığımız açıktır. Yaşam ve siyasi faaliyetimizin bugünkü rutinini kırmak, kitlelerle buluşmak için yeni ve yaratıcı araçlar, yeni davranış biçimleri bulmak zorundayız.
Bu yeni saldırı hamlelerine karşı siyasal İslam’la uzlaşmayacak, insanların dini inançlarını sömüren ve politik bir araç olarak kullananlara karşı mücadeleyi demokrasi ve laikliği savunma temelinde sürdüreceğiz. Ama bu mücadeleyi de bireylerin dini pratikleriyle savaşma zeminine çekmeden yapmanın gerekliliği ortadadır. Öbür türlü egemenlerin zihniyetinin söylem alanını genişletmekten öteye geçemeyiz, argümanlarını mahkum edemeyiz ve ilişki kurmak, örgütlemek istediğimiz kitleyle aramıza duvar örülmesine izin vermiş oluruz.
AKP/Erdoğan iktidarı üniversitelerde sermayenin politikalarını her zamankinden daha güçlü biçimde uygulamak ve buna karşı oluşacak muhalefeti de kökünden çürütmek adına öğrenci hareketinin politikalarını inşa ettiği zeminlere saldırıp altını boşaltmak ve marjinalize etmek peşindedir. Bu dönemde öğrenci muhalefeti bir sınavdan geçecektir: Ya AKP ve sermaye üniversitelere tamamen hakim olacak, ya da kurduğumuz direniş hattıyla yaşam alanımızı koruyacağız. Sonuç olarak, üniversiteyi savunma ve teslim etmeme şiarıyla yaratmayı hedeflediğimiz kitlesel bir öğrenci hareketini birleşik gençlik mücadelesi ile örme görevi önümüzde durmaktadır.