Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’e konuşan Kadir İnanır, son dönemde yaşanan olayları değerlendirdi. Çamlıbel’in “Kadir İnanır: 6-7 Ekim’i HDP’lilerin yaptığına inanmıyorum” başlığıyla yayımlanan söyleşisi şöyle:
Hükümetin çözüm sürecinin kamuoyundaki algısına katkı için oluşturduğu Akil İnsanlar Heyeti’nin en meşhur birkaç yüzünden biriydi kuşkusuz. Akdeniz Bölgesi heyetinin üyesi olarak çalışmalara katıldı. O günden pek çok hakarete, eleştiriye, hatta ölüm tehditlerine maruz kalsa da polemiklere girmekten kaçındı. Heyet işlevini tamamladı ama onun durmaya niyeti yok. Kendi ifadesiyle ‘barış elçisi’ olarak Türkiye’yi dolaşmayı sürdürmeye kararlı. 6-7 Ekim olaylarının ve sonrasında yaşanan sürecin HDP’yi yıpratmaya dönük bir provokasyon olduğunu düşünüyor. Türkiye’nin geleceğinin Iraklı ve Suriyeli Kürtlerle yapacağı ittifakta yattığına inanıyor. Hem ona göre egemen güçler zaten anlaştı ve bu bölgedekilere diyor ki; ‘Barışacaksınız, hiç şansınız yok’. Gizlemediği siyasi duruşuna, hükümete getirdiği ağır eleştirilere ve Ortadoğu analizlerine şaşıracaksınız!
MASKELİLERİ AÇIĞA ÇIKARIN SUÇLAMALARA ASLA İNANMIYORUM
– 6-7 Ekim’de sokak şiddetinin arkasında kimler ya da ne vardı sizce?
Maskeliler, maskesizler kim? Açığa çıkmalı. Türkiye’de 7 bölgede kriminal laboratuvarlar var. ‘Böyle gitmez’ programını yaparken ben bir tanesini Adana’da gördüm. Maskeli bir adamın görüntüsünü bilgisayarda özel programla açtılar, adamın yüzü kabak gibi ortaya çıktı. Bu yüzü örtülü herkes deşifre edilip kamuoyuna açıklanabilir. Büyük bir provokasyon var. Bunun içinde içte ve dışta kimler varsa onu açığa çıkaracak teknoloji ve istihbarat gücümüz var. Suçlamalar ondan sonra yapılacak.
– Şunu mu söylüyorsunuz; kanıtlanmadan 6-7 Ekim olaylarında şiddeti HDP çizgisindeki gençlerin yaptığına inanmıyorum.
Asla inanmıyorum. Kanıtlanması lazım. Yayın yasağı ne demek? Eğer bu açıklama uluslararası ilişkileri zedeleyecek bir boyut taşıyorsa, o zaman gene de bunu açıklamanın kendi içimizde bazı yolları olabilir. Ama böyle at gözlüğüyle ‘Vurdular, kırdılar’ demek! Tarih bunu bir gün yazar.
– HDP’nin sokağa çıkma çağrısı bazılarının savunduğu gibi yangına körükle gitmek miydi?
Yapabilir, demokratik hakkıdır, herkesi sokağa tepki göstermeye davet edebilir. O çağrıda ‘Vurun, kırın’ diye herhangi bir cümle var mı? Mesele orada sıkışıp kalmış insanların canlarının kurtarılmasıydı. Kurtuluş yolu istediler. Açamadınız. Uluslararası ilişkiler yönünden açamadınız, kendi pozisyonunuz gereği açamadınız, bölgedeki stratejik durumdan dolayı açamadınız. Biz bunları bilmiyor değiliz. Ama göz göre göre de bir katliam vardı. Ben burada bu katliamdan etkilenirken, orada akrabaları olan insanların etkilenmesi doğal değil mi?
2015 SEÇİMİ ÖNCESİNDE MUHALAFETİN GÜCÜNÜ KIRMAK İÇİN OYUN OYNANIYOR
– Siz bunu Akil Heyet’le yaptığı toplantıda bu netlikte Başbakan Davutoğlu’na söylediniz mi? Her şey bu netlikte konuşuldu mu?
Henüz bu boyuta gelmemişti. Ama provokasyonun açığa çıkarılması gerektiğini söyledik. Detaylı ben sana açıyorum şimdi. Ben bütün bu olayların temelinde 2015 yılındaki seçimler olduğuna inanıyorum. Taraflar kendi tabanlarına seçim yatırımı yapıyorlar. Bu söylemleri kendi kitlelerini kenetlenmek için kullanıyorlar. Biliyorsunuz, seçimlerin erkene çekilmesi gündemde, hatta baskın seçim halinde şubata bile alınabilir. İktidar partisinin Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu yakalama emeli var. Ama şu anda öylesine gergin bir ortam var ki seçimlerden koalisyon bile çıkabilir. Muhalefet partilerinin performanslarını kırmak için bir takım oyunlar oynanması gayet doğal.
BU ÜLKEDE UMUT VEREN TEK SİYASETÇİ VAR; SELAHATTİN DEMİRTAŞ
– HDP’ye çok eleştiri var. Onların bu süreci doğru yönetebildiklerini düşünüyor musunuz?
HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde koyduğu performans alkış aldı bu ülkede. Peki ya bunu genel seçimlerde daha da yükseltirse nasıl olur? Bunu kırmak lazım. Bu ülkenin yetiştirdiği pırıl pırıl, umut veren tek bir siyasetçi var; Selahattin Demirtaş. O da ‘Gidin, kırın’ diye bir şey söylemedi. Üzüldüğünü de söyledi sonra. HDP seçimle gelmiş, çok genç bir siyasi parti. Elli yıllık partiler onlarca hata yaparken, HDP’ye bu kadar saldırmak vicdansızlıktır. Selahattin Demirtaş’a bütün Türkiye halkı sahip çıkmak zorunda. Öyle siyasetçi yetişmiyor, gerçekten yetişmiyor.
SMOKİNLİ SAVAŞ LORDU KOBANİ’DEKİ HER BOMBANIN PARASINI GERİ ALACAK
– Uzun bir diplomatik gerilimin ardından Türkiye Irak Kürdistanı’ndan Peşmergelerin Kobani’ye geçişine izin verdi. Bunun büyük bir taviz olduğunu düşünen milliyetçi kesime ne diyeceksiniz?
Peşmerge’nin oraya gelişi kimseye ters gelmesin. Bizim geleceğimizin kaynağı orada. 150 yıllık petrol var burnumuzun dibinde. O petrol dünya sıralamasında kalite olarak üçüncü sırada ve iki yerden dünyaya açılabilir; birisi İskenderun, diğeri Mersin Limanı. Yılda 60 milyar dolar enerji gideri olan bir ülke için bu Tanrı’nın bir nimetidir. Emperyalist güçler diyor ki; ‘Sen istesen de istemesen de bu savaş bitecek’. Kuzey Irak’ın başkenti Erbil’i Türkler yapıyor biliyorsun. Yarın Kobani’yi de onlar yapacak.
– Gidişat böyleyse, Ankara’nın bugün Suriye Kürtlerinin olası özerkliğine karşı çıkmasının arkasında ne var?
O konjonktür değişir, çünkü burası seçilmiş bir bölge. Eğer petrol olmasaydı egemen güçlerin hiçbirisi buralardan geçmezdi. Ortadoğu’da petrol olmasaydı, o bombaların hiçbiri atılmayacaktı. Kobani’de atılan her bomba bence Kuzey Irak muhasebesine tek tek yazılıyor smokinli bir savaş lordu tarafından. Yarın o petrol pazarlanırken, o bombaların paralarını tek tek geri alacak. IŞİD’miş, Kürt’müş tanımaz.
‘BİJİ SEROK OBAMA’ SLOGANI İRONİDİR
– Peşmerge geçişi sırasında Nusaybin’de duyduğumuz ‘Biji Serok Obama’ sloganı kendi içinde çok derin çelişkileri barındırmıyor mu?
Tabii, çok. Bunun için uğraşıyor zaten birileri. Ama o kadar kanlı ve eşitsiz bir savaş ki, sınırın karşı tarafındaki akrabalarının acısı ortadayken, yardım yapan kim olursa olsun alkışlar o halk. Ama ‘Biji Serok Obama’ sloganı bir ironidir. Bütün Kürt halkının bunu genelleştirip böyle bir slogan atacağını asla düşünmüyorum.
KAFANA GÖRE ÇATAPAT YAPACAK OL HEMEN DÜDÜĞÜ ÇALARLAR
– Ankara Batı’dan IŞİD ve Esad’la aynı şekilde mücadele edileceğinin garantisini almaya çalışıyor. Ancak onlar başka telden çalıyor. ABD, Esad’ı devirmekten vaz mı geçti sizce?
İsteseler ne olacak, Rusya müsaade etmiyor ki. Rusya, BM içindeki vetosunu koydu mu sen Esad’ı oradan deviremezsin. O zaman niye Esad’ı devireceğim diye uğraşıyorsun kardeşim? Son noktada büyük devletler kendi aralarında paylaşırlar, anlaşırlar. Artık üniter devlet diye bir şey yok. Dünya egemen devletler tarafından yönetiliyor. Siz şimdi kafanız atarsa Yunanistan’a saldırın bakalım. Bir çatapat yaparsın, hemen düdüğü çalarlar.
İLK GÜNÜMÜZ SAVAŞ SAHNESİ GİBİYDİ
– ‘Kadir İnanır solcu kimliğiyle tanıdığımız bir sanatçı, ne işi vardı AK Parti’nin projesinde’ diyenlere ne yanıt verdiniz?
AKP’nin barış projesi değil bu. HDP’nin de barış projesi. İki saattir ne anlatıyorum, egemen güçler diyor ki; ‘Bu bölgedekiler, barışacaksınız, hiç şansınız yok’. Ayrıca ben ilk günden beri ‘akil insan’ tanımını reddettim. Ama şu var; gittiğiniz yerde toplumu etkileyebilmelisiniz. Tanınır yanınız olmalı. Bizim 9 kişilik grupta ancak 3 kişiyle anlaşabilirdim, geri kalan 6 kişiyle anlaşmam mümkün değildi. Ama öyle bir mühendislik yapmışlar ki gittiğimiz yerlerde 9’umuzun da bir karşılığı vardı. Bir de Akdeniz Bölgesi’nde genelde sürece karşı bir toplum vardı. Sürece karşı çıkan kafatasçı tiplerin televizyonlardaki yaylım ateşinden çok etkilenmişlerdi. Neredeyse televizyondaki cümlelerin hepsini kelimesi kelimesine duyduk gittiğimiz yerlerde. İlk günü hatırlıyorum, korkunç bir savaş sahnesi gibiydi. Ama zaman geçtikçe, ölümler gelmeyince hava değişti. Toplumda sürece katkı başladı.
HİÇBİR SİYASİ OLUŞUM BENİ KENDİ ADINA KULLANAMAZ
– O yaşadıklarınıza bakınca ‘keşke kabul etmeseydim’ dediğiniz ya da kullanıldığınızı düşündüğünüz oluyor mu?
Hep söyledim; ben AKP’li değilim. Bu ülkenin hiçbir siyasi oluşumu beni kendi adına kullanamaz. Ben bu süreç boyunca her türlü riski alarak çalışmalarımı sürdürdüm. Barışı istemeyenlerden ağır hakaretler gördüm. Durum böyle diye asla gerilemem. Bir barış elçisi olarak çalışmalarımı sürdüreceğim. Zaman her şeyin ilacıdır. İşler öyle bir gelişir ki ikna edersiniz, anlayışla eller birleşir. Bu süreçler dünyada da hep böyle uzun olmuştur. Bizde de olumlu sonuç alınacak, hiçbir endişem yok. Ama biz sabretmek yerine iki yılda bitsin istiyoruz.
İSTANBUL’DAKİ 3 MİLYON KÜRT BOĞAZ’I BIRAKIP DAĞLARA GİTMEZ
– Toplumdaki kutuplaşma sizi yıprattı mı?
Beni yıpratmadı. Hiç hak etmediğim o saldırıları halk yapmadı, halkı yönlendirenler yaptı. O kafatasçı milliyetçiler ve ulusalcılar yaptı. Bakın şimdi sesleri çıkmıyor. Nerede Doğu Perinçek’in adamları? Barış kaçınılmaz. Bugün tıkarsın, yarın önü yine açılır. Başka şansın yok. Ben şu anda hiçbir Kürt’ün ne Türkiye’den ayrılmak istediğini duydum ne de aklımın ucundan geçirecek bir sebep var. İstanbul’da yaşayan net 3 milyon Kürt Şu Boğaz’ı bırakıp da o dağlara gitmez. Bu insanlar diyor ki; ben de bu ülkenin vatandaşı olarak eşit hak istiyorum. Bizde durumu iyi olanlar o eşitliği istemiyor işte, mesele bu.
SANATÇI MUHALİFTİR KÜÇÜCÜK MENFAAT İÇİN KENDİNİ SATMAMALI
– Sanatçı illa ki muhalif mi olmalı?
Tabii, sanatçı doğası gereği muhaliftir. En iyisini buluncaya kadar… Yaşadığı toplumun çağın gerilerinde kalmış yapısını ortadan kaldırmak için verilen mücadelede sanatçı en önde savaşan insan olmalıdır. Düşünür, tepki gösterir ve elbette bunun bedellerini de öder. Türkiye’de bunun örnekleri çoktur. Omurgalı, ilkeli, sağlam bir duruş sergilemeyen sanatçı bence sanatçı değildir. Küçücük menfaatler için kendini satmamalıdır.
– Yeni Türkiye’de böyle bir sanatçı tanımına tahammül var mı?
Yeni Türkiye’yi kim yaratacak? İnsanlar kendileri yaratacak.
İNSANLARI KİŞİLİKSİZ YIĞIN HALİNE GETİRİNCE DÜZEN KURMAK KOLAY
– Siz detaya girmeden önce şunu sorayım; ‘yeni Türkiye’ diye bir kavramsallaştırmaya ihtiyaç var mı?
Var tabii ki. 12 Eylül katliamını bilerek yaptılar, böyle kolay yönetilebilen bir toplum olsun diye. 12 Eylül Anayasası değişecek. Ama insanları kutuplaştırarak, gergin bir ortam yaratan bir anlayışsa, bu kabul edilemez. Yeni Türkiye aydınlığa yüzünü açarsa yeni olur. Çağ dışı kalmış yasaları, insan onurunu yücelten yasalara dönüştürürse yeni olur. İnsan hakları ve eşitlik temelli bir adalet sistemi kurarsa yeni olur. Milli eğitim tedrisatını bugün öyle bir hale getirdiler ki okulu bitiren bir genç aydınlık bir ülkenin savunucusu nasıl olacak? İnsanları eğitimsiz bırakıp, tüketim toplumu haline getirip, kişiliksiz bir yığın haline getirdiğiniz zaman istediğiniz düzeni kurmak kolaylaşıyor.
BARIŞ SÜRECİNİ MHP YAPSAYDI DA GİDERDİM
– Akil Heyet çalışmalarına devam ederken, hükümete bugünkü kadar ağır eleştiriler yönettiğinizi hatırlamıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne benim kadar eleştiri getiren ikinci bir adam bulamazsınız. Ama kafada bir idefiks var. Yav, bu işi MHP yapsaydı ben yine giderdim. Ben 45 yıllık kariyerim boyunca o bölgeyle ilgili çok film çektim, onların bütün sorunlarını ben biliyorum. Kim gidecekti başka? Bizi ölümle tehdit edenler de, alkışlayanlar da oldu. Şimdi akil çalışması bitti beni oturuyor mu sanıyorsunuz?
TOPLUM FİLMLERİMDEKİ KARAKTERİ SEVSE DE SİYASETÇİNİN DİLİ BU OLMAMALI
– Geçen yıl Gezi’nin hemen sonrasında Akil Heyet’in o zaman başbakan olan Tayyip Erdoğan ile yaptığı toplantıda, kendisine sert üslubuyla ilgili bir soru sormuştunuz diye hatırlıyorum.
‘Acaba dilinizi biraz sakinleştiremez misiniz’ dedim, o da şöyle cevap verdi: ‘Kadir Abi sen nasıl Kadir İnanır oldun?’ Toplum benim filmlerimdeki tarzımdan benim canlandırdığım karakterlerden hoşlansa da bir siyasetçinin dili bu olmamalıydı. O da öyle götürdü ama, seviyorlar.
DAVUTOĞLU’NUN MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂR İDEOLOJİDEN SAPMAYACAK
– Yeni Başbakan Davutoğlu’nun tarzını nasıl buluyorsunuz?
Davutoğlu bir akademisyen. Çok donanımlı ama milliyetçi muhafazakâr bir partinin ideolojisinden asla sapmayacağı açık.
– Eğer bu tespitiniz doğruysa, muhafazakâr milliyetçi çizgiden sapmadan nasıl müzakere aşamasına geçip finale götürecekler süreci?
E yapacak, çünkü ülkenin durumu ortada. Türkiye halklarının talepleri var. ‘Ben eşit muamele görmüyorsam, bu savaş devam eder’ diyorlar. En doğal da hakları bence. Türkiye’nin her tarafında, turizm ve sanayi bölgelerinde en altlarda çalışanlar Kürtler. Bir de sen bunlara ‘kara kafa’ muamelesi yaparsan olmaz. Adam ‘Bana yapılan hakaretlerin faturasını çıkarın, bunlar artık olmasın’ diyor.
CHP KÜRTLERLE EL ELE VERMEK ZORUNDA
– Hiç dolandırmadan sorayım; CHP nasıl kurtulur?
CHP doğal yandaşı olması gereken 34 milyon aktif/pasif emekçiye kucak açıp sahip çıkmalıdır. İdeolojisinin ne olduğuna karar vermelidir. Sosyal demokrat ya da demokratik sol bir parti olacaksa emekçilere ve bunların ideolojik aydınlarına sahip çıkmalıdır. Bir sosyal demokrat, Türkiye’nin en yakıcı sorununun çözümü için oluşmuş ve bugüne kadar benzeri görülmemiş bir toplumsal iradenin karşısında yer almamalıdır. CHP son seçimlerden sonra gerçekleri gördü ve Kürt sorununa sahip çıkmaya başladı. CHP’nin belediyeleri eğer seçildikten sonra o bölge halkıyla sıcak diyaloğa girerse, genel seçimlere yansımasını görürsünüz. Şunu gayet iyi biliyorum ki Kürtler onlara her dönemde gittiler. Şimdi Kürtlerle el ele vermek zorundalar.
– Siz artık HDP seçmeni misiniz?
Ben HDP’nin bir siyasi organizasyonuna üye değilim. Ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ı desteklediğimi deklare ettim. Türkiye’nin özlemini o kadar güzel anlattı ki, onu desteklememek bizim kimliğimize, kişiliğimize yakışmazdı.
İMAM-I AZAM’IN BİR DEVRİMCİ OLDUĞUNU KAÇ KİŞİ BİLİYOR?
– İnançlı bir insan mısınız?
Ben inançlı bir insanım ama din çok derin bir konu olduğu için tartışmaya girmek istemiyorum. Ancak bir yandan bilgilenmek de istiyorum. Yaşar Nuri Öztürk’ün ‘İmam-ı Azam’ kitabını herkes okusun. Niye biliyor musunuz? Bugüne kadar mezhebim sorulduğunda hep ‘İmam-ı Azam Ebu Hanife’ dedim ama bu yaşıma geldim, onun kim olduğunu yeni öğrendim. Şu ülkedeki bütün Sünnilere soralım İmam-ı Azam Ebu Hanife hakkında ne biliyorlar diye. Kaç kişi biliyor acaba! İmam-ı Azam bir devrimci, bir kahraman, bir bilimadamı. Adamın kim olduğunu bildikten sonra mezhebine daha fazla saygı duyuyorsun.
JÜLİDE İLE SABAHLARA KADAR GÜNDEM ÜZERİNE KAVGA EDİYORUZ
– Bütün bunlarla ilgilenirken bir yandan da yeni bir sinema projesi var mı gündeminizde?
Var, ama ben şu anda film falan çekemem. Ben bütün Türkiye’yi dolaşıyorum. Biz evde bile sabaha kadar Jülide (Kural) ile kavga ediyoruz. Hep ülke gündemiyle meşgulüz. Jülide çok radikal, ben sosyal demokratım. O daha radikal bakıyor, ben daha ılıman. Büyük bir aktivist. Kobani’ye gitmeye hazırlanıyorlar.
– ‘Şu barış süreci bir nihayete ersin de ben bir Öcalan filmi çekeyim’ diyor musunuz?
Zaten kaçınılmaz bir gerçek. Ayrıca ben Öcalan filmini çektim, merak ediyorsan aç interneti bak ‘İsyan’ filmi. Süreç bittikten en az bir yıl sonra gerçekleri asla sansüre uğratmadan vicdan filmleri çekmeyi öneriyorum. Ha, ‘Bunu devlet yaptırmaz’ diyebilirsin. Ama başarı istiyorsa yaptırmak zorunda. En büyük silahtır sinema. Halka dokunmak lazım.
SORUMLULAR MASUM DURUMA DÜŞTÜ! ÇIK ‘İSTİFA EDERİM’ DE
Birkaç ay önce bir madende 300 kişi ölmüş, teknik aksaklıklar ortada. Bugün yenisi olmuş, bir masumiyet duygusu içindeler. Sorumlular masum duruma düştü! Suçlu kim kardeşim? Suçlu orada çalışanlar ve aileleri mi yahu? Almanya’da 40 yıldır madeni devlet çıkarıyor. Ben özelleştirmeye karşı değilim ama bu kritik alanları özelleştirmeyeceksin. Adam devlete ödediği komisyonu kapatmak için orada her türlü sömürüyü yapıyor, görmüyor musun? Sen bir de masum duruma düşme ya! Çık de ki ‘Gerekirse istifa ederim, burada hatalıyız’ de ‘ama toparlıyoruz’ de. Bir şey söyle yahu.
ŞUNLARIN ADINI AÇIK AÇIK YAZIN YAHU!
PYD, ÖSO, IŞİD diye yazıp geçiyorsunuz. Ben bile okurken yoruluyorum yahu, sekiz-on tane ayrı şey. Hem televizyonda hem gazetede böyle söylenenlerden halkın yüzde 90’ı hiçbir şey anlamıyor. Sonuçta körler sağırlar birbirini ağırlar durumu çıkıyor. Anadolu’ya gidelim, soralım isterseniz.