“Ülkede milyonlarca insan yoksulluk çekiyor, şanslı sayılan milyonlarca işçi 1,300 lira asgari ücretle evini geçindirmeye çalışıyor, iç tasarruf hacminin % 13’ün altına düşmesi nedeniyle ülke yüksek faiz karşılığında gelen yabancı kaynağa tam olarak bağımlı hale getirilmiş durumda”
Karikatür: (Escaping Tax Regimes, (Paresh Nath, Cagle Cartoons, The Khaleej Times, UAE, http://www.truthdig.com, Apr 11, 2016)
MUSTAFA DURMUŞ
“Panama Belgeleri” açıklandığından bu yana özellikle ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batı dünyasında “vergi cennetleri” ve buralarda şirket kuran, servetlerini tutan, operasyonlarını yöneten şirketler, servet zenginleri ve bankalar masaya yatırılmaya başladılar. Bazı ülkelerde hali hazırda bu konu ile ilgili soruşturma komisyonları kuruldu.
7 Mayıs’tan itibaren şirketlerin sahipleri birer birer açıklandığında 700’e yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının da bu cennetlerde konuşlandığı ortaya çıktı. Bunlar arasında Koç, Sabancı, Anadolu Grubu gibi Türkiye’nin çok eski, köklü sermaye grupları kadar; Tamince, Çalık ve Cengiz gibi son 15 yıldır palazlanan sermaye grupları da var.
Bir kapitalist, servet zengini neden bu cennetlerde şirket kurar ve servetini buralarda tutar?
Bunun ilk nedeni adına “transfer fiyatlaması” da denilen operasyonları yapmak, böylece kârını gizleyerek vergi ödememek ya da asgari düzeyde vergi ödemektir. Zira bu adalarda vergi ya sıfır ya da sıfıra çok yakındır, ayrıca çok ciddi bir gizlilik hüküm sürmekte, kimseye bilgi verilmemektedir.
İkinci neden, bu zenginler spekülatif uluslar arası finans piyasalarında, nakitlerini bu cennetler aracılığıyla hızlıca büyütebilmekte, yani paradan çok hızlı bir biçimde daha fazla para kazanabilmektedirler.
Üçüncü olarak, bazı politikacılara, bürokratlara ya da devlet görevlilerine bazı özel (!) hizmetlerinin karşılığını buralarda ödemek çok daha kolay ve güvenilir olmaktadır. Yani bu cennetler, rüşvet ve yolsuzluklar için de kullanılmaktadır. Ayrıca politikacılar, devlet adamları, üst düzey bürokratlar ya da mafya babaları kaynağını açıklayamadıkları servetlerini buralarda gizlerler ve büyütürler. Ayrıca, Suudi Arabistan Kralı Salman’ın İsrail Başbakanı Netenyahu’ya verdiği 80 milyon dolarlık seçim kampanyası desteği örneğinde görüldüğü gibi, devlet politikalarını etkilemek için de bu yola başvururlar.
Bütün bunların sonucu; kara para aklama, rüşvet, yolsuzluklar, bunlarla beslenen servet ve çok büyük çaptaki vergi kayıplarıdır. Nitekim Belgelere göre, buralarda tutulan servetin değeri 8-22 trilyon dolar civarında. Başka bazı kaynaklara göre 32 trilyon doları buluyor.
Gelelim T.C. vatandaşlarının bu cennetlerde tuttukları servetlerine. Zamanın birinde bir maliye bakanı ‘Varlık Barışı Yasası’nı savunurken yurt dışındaki Türklerin servetlerinin değerinin 200 milyar dolar civarında olduğunu belirtmişti. Geçen yıl ortaya çıkartılan HSBC İsviçre skandalı sayesinde, 3,105 Türk’ün bu bankanın sadece İsviçre kolunda “sırdaş hesap” adı altında tuttukları servetin 3,5 milyar doları bulduğunu görmüştük.
Bir başka veriyi ise Global Financial Integrity (GFI) adlı bir uluslar arası kuruluş sunuyor. Bu kuruluşun 2015 Aralık raporuna göre Türkiye’den 2004-2013 döneminde dışarı çıkan yasal olmayan para miktarı yılda ortalama 15,5 milyar dolar ve toplamda 154,5 milyar dolar oldu. Bu miktar şu an Türkiye milli gelirinin yaklaşık beşte-altıda birine denk düşüyor. Bu miktar dış borç anapara ya da faiz ödemelerini içeren bir miktar değil. Sadece 2006 ve kriz yılı olan 2009 yılında çıkan para miktarı azalma gösteriyor. Bu yılların dışında her yıl çıkan miktar artıyor, öyle ki sadece 2013 yılında bu tutar 26 milyar doları aşıyor.
Bu paralar, aralarında kamu bankalarının da bulunduğu, bankacılık sistemi aracılığıyla dış ticarete faturalama sahtekârlığı yoluyla (misinvoicing) çıkartılıyor. Kaba bir hesapla bu şekilde doğan vergi kaybı 35-40 milyar doları, yani yaklaşık 120 milyar lirayı buluyor.
Bu durum öncelikle içinde yaşadığımız kapitalist sistemin nasıl spekülatif, asalak ve bir o kadar da etik açıdan çürümüş bir noktaya geldiğinin en somut kanıtlarından biridir.
Çünkü;
(-) Ülkede milyonlarca insan yoksulluk çekiyor, şanslı sayılan milyonlarca işçi 1,300 lira asgari ücretle evini geçindirmeye çalışıyor, iç tasarruf hacminin % 13’ün altına düşmesi nedeniyle ülke yüksek faiz karşılığında gelen yabancı kaynağa tam olarak bağımlı hale getirilmiş durumda, ama az sayıda zengin bu ülkede oluşturduğu parasal zenginliklerini dışarıya götürüyor ve orada tutuyor.
(-) Dışarıya kaçırılan bu para, dışarıdan gelen kredilerin ya da sıcak paranın da bir kısmını oluşturuyor. Vergi ödemeyen bu kesim bu şekilde büyüttüğü servetini Türkiye’de borsaya, hazine bonosuna ya da mevduatlara yatırıyor (yabancı kaynak adı altında). Buralardan elde ettiği gelirlerden, örneğin borsa gelirlerinden % 0, hazine bonolarından sadece % 10 ve mevduatlardan % 13-15 vergi ödüyor.
(-) Ve daha da önemlisi, şu anda Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan bir tasarı ile Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu birleştiriliyor. Bu kanunla, “sadelik sağlamak” ve “yatırımları teşvik etmek” gerekçesiyle, sermeyenin, servet zenginlerinin vergi matrahları küçültülerek daha da az vergi vermeleri sağlanacak. Bu tür düzenlemelerin en temel gerekçesi de sermayenin yatırım yapması, istihdam yaratması için teşvike ihtiyacı olduğu yalanı. Panama Belgeleri ve diğer pek çok gerçek vergi indirimlerinin sadece zenginin daha da zenginleşmesine yaradığını, ortaya nitelikli bir istihdam çıkmadığını, yeni reel yatırımların yapılmadığını gösteriyor. Bu tür vergi indirimleri sermayenin nakde daha fazla yönelmesine ve spekülatif kazançlar elde etmesine yardımcı oluyor.
Bu noktada TBMM’de temsil edilen muhalefet partilerinin yapması gereken bir şey var. Aşağıdaki soruları içeren bir soru önergesi verebilirler.
1. ‘Panama Belgeleri’nde adı geçen kişi ve şirketlerle ilgili olarak, vergi mükellefiyeti pozisyonlarını da dikkate alarak, bir inceleme başlatacak mısınız?
2.Bu kişi ya da şirketlerin bu vergi cennetlerinde tuttukları servetlerinin değeri nedir?
3. Ülkede bu denli yoksulluk, tasarruf açığı ve cari açık mevcutken, bu kişilerin servetlerini vergi cennetlerinde tutmaları etik midir?
4. Bu gelişmeler karşılığında Komisyondaki tasarıyı geri çekecek misiniz ya düzeltmeler yapacak mısınız?