8 Mayıs 1945, Hitler iktidarının yenilgisi ve 2. Dünya Savaşı’nın sonu olarak tarihin kaydettiği bir gün. Üzerinden yarım asıra yakın bir zaman geçmesine rağmen, bu günün anlamı dünya halklarının hala benliğinde.
HÜSEYİN ŞENOL
8 Mayıs 1945, Hitler iktidarının yenilgisi ve 2. Dünya Savaşı’nın sonu olarak tarihin kaydettiği bir gün. Üzerinden yarım asıra yakın bir zaman geçmesine rağmen, bu günün anlamı dünya halklarının hala benliğinde.
Nasıl unutulsun ki!.. İnsanlığın tanık olduğu en korkunç faşist diktatörlüklerden biri olan Hitler Faşizmi, kendi ülkesi içerisindeki tüm muhalefeti, Ortaçağ barbarlığını aratmayacak bir biçimde, herkese/herşeye karşı olma despotluğuyla susturduktan sonra, asıl amacı olan – yayılmacı mantığıyla– sermayenin uşağı olarak dış saldırıya geçti. 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırarak 2. Dünya Savaşı’nın başlamasına yol açtı.
Hitler’in yönetimindeki ‘3. Alman İmparatorluğu’, sadece Polonya’yı işgal edip yakıp yıkmakla kalmayarak, diğer ülkelere de saldırıp işgal etmeye devam etti… Dizginlenemeyen ‘3. Alman İmparatorluğu’, dünyanın üç kıtasına yayılarak halklara kan kusturdu. Avrupa halklarının, Sovyetlerin ve müttefik güçlerin mücadeleleriyle sonuçlandırılıncaya kadar, 65 milyon insanın ölüm, yüzmilyonlarca insanın sakat, evsiz barksız ve tarifsiz acılar içerisinde yıkılmışlıkları, Alman Faşizminin ve savaşın arkasında bıraktığı bilançonun sadece bir kısmıydı.
25 Nisan 1945’te ırkçı Mussolini’nin Faşist İtalyası ezilmiş, yerle bir edilmişti. Bundan iki hafta sonra da ‘3. Alman İmparatorluğu’ yıkıldı. Sovyet işgalindeki doğu bölgesinde Demokratik Alman Cumhuriyeti, müttefiklerin işgalindeki batı bölgesinde Federal Almanya Cumhuriyeti kuruldu. Alman halkı böylelikle ikiye bölünmekle kalmadı, iki ayrı sistemin egemen olduğu bir başkalışa girdi. Doğu Almanya’da, Sovyetler’in zoruyla sosyaldemokratlarla sosyalistler birleştirildi. Batıda ise, müttefiklerin güdümünde yeni bir kapitalist devlet ve ordu yaratıldı. Hitler’in onbinlerce artığıyla bir devletin bürokrasisi oluşturuldu. “Legalleşemeyecek kadar” çirkef olanları, –Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere– diğer ülkelerdeki kurtuluş savaşlarını bastırma ve engellenmede „derin tecrübelerinden“ yararlanılmak üzere, Amerika tarafından himaye altına alındı.
71 yıl sonra bugün 8 Mayıs, her zamankinden daha anlamlı. Yakın geçmişte dünyanın üç kıtasına kan kusturan Hitler Faşizmi ve savaş, ne üç–beş manyağın çılgınlığı ne de bir talihsizlikti. Her ikisi de dizginlenemeyen çıkar şahlanışının sonucuydu.
Faşizmin ayak sesleri
Günümüzde de Avrupa ülkelerindeki aşırı milliyetçi, ırkçı ve faşist akımlar dikkat çekici bir biçimde artmakta. Hem içeride, Avrupa ülkelerinde on yıllardır yaşayan azınlıklara, göçmenlere uygulanan ayrımcılık, hem de nedeni oldukları, milyonlarca insanın mülteciliği üzerinden yürütülen düşmanlık had safhada. Kendilerine sorulmadan, girilen ve yağmalanan ülkelerin insanlarının, sığınma talebi en insanlık dışı engellemelere maruz kalmakta, açlığa, yoksulluğa, ölüme geri gönderilmektedirler.
Almanya’da göçmen düşmanı PEGİDA ve AfD’nin yükselişi, Fransa ve Avusturya’da ırkçı partilerin güçlenmesi ve diğer ülkelerdeki faşist hareketlerin her geçen gün artan eylemlilikleri, genel olarak faşizmin ayak sesleri olarak görülmelidir.
Başta Almanya’nın ve tüm emperyalist güçlerin, bugün güttüğü iç ve dış politika, bu tarzda devam ettiği taktirde Avrupa egemeni “4. Alman İmparatorluğu“ veya -günün koşullarına uygun- “Avrupa İmparatorluğu’nun doğuşunu sağlayabilir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Faşizmi lanetlerken, direnenleri selamlıyor, mücadelede yitirdiğimiz tüm halklardan anti faşistleri saygıyla anıyorum. Ve yazımı Alman papaz Martin Niemöller’in şu ünlü ve herşeyi anlatan sözüyle bitiriyorum:
"Önce komünistleri götürdüler,sesimi çıkarmadım;
-Çünkü komünist değildim.
Sonra sosyalistleri götürdüler,sesimi çıkarmadım;
-Çünkü sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları götürdüler,sesimi çıkarmadım;
-Çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri götürdüler, sesimi çıkarmadım;
-Çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler,
"Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.."