Mezopotamya Özgürlük Partisi (MÖP) Asuri/Süryani/Keldani halkı adına Kuzey Suriye/Rojava Demokratik Federal Sistemini selamladığını ve desteklendiğini açıkladı.
Mezopotamya Özgürlük Partisi (MÖP) Asuri/Süryani/Keldani halkı adına Kuzey Suriye/Rojava Demokratik Federal Sistemini selamladığını ve desteklendiğini açıkladı. MÖP, Kuzey Suriye halkları tarafından ilan edilen sistemin 21. asrın yegane çözümü olduğunu belirtti.
MÖP’ün geniş bir değerlendirmeyi içeren açıklamasında şunlar ifade edildi:
“Suriye kaosu başladığından bu yana, Rojava alanında Kürt halkı, halklar büyük bedeller ödeyerek bu günlere gelmişlerdir. Bu değerli bedeller, Suriye sahası üzerinde yürütülen tüm çirkin, IŞİD, El Nusra vb lanetli yapılanmalara, onları destekleyen Türkiye, Suudi, Katar vb kesimlere kahramanca göğüs germiş, onları ideolojik-politik ve askeri olarak yenilgiye uğratmıştır. En büyük yenilgileri, ilan edilen Rojava, Kuzey Suriye Demokratik Federal sistemidir. Bu yeni demokratik sistemi korumak, her onurluyum diyenin görevidir. Dolayısıyla Ortadoğu bölgesinde, Mezopotamya, Kürdistan ve Anadolu coğrafyalarında tam bir asırdır sağ olarak mezara gömülmüş halklar, ancak böylesi demokratik federal bir sistemle, yeniden yaşama imkanı bulur.
ABD, Avrupa ülkelerine çağrımız, eğer terörden kurtulan demokratik bir Suriye’den yanaysanız, bu IŞİD terör belasını, kendi ülkelerinizde yaşamak istemiyorsanız, onu destekleyen Türk devleti, Erdoğan İslamcı zihniyetine karşı, Rojava Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemini desteklemeniz gerekir. Dünya kamuoyundan talebimiz; emperyalizm, kapitalizm ve Ortadoğu bölgesinde faşist İslamcı zihniyetlerin taşeronu olan IŞİD, El Nusra ve El Kaide barbarlarına karşı kahramanca savaşan Kürt halkının sesini duymalarıdır!
Bizler MÖP olarak Rojava, Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemini, halklar, halkımız, demokrasi ve insanlık açısından, 21. yüzyılın doğru çözümü olarak görüyor, selamlıyor, destekliyor ve içinde olduğumuzu belirtiyoruz!”
Mezopotamya Özgürlük Partisi’nin açıklamasının tam metni şöyle:
Ortadoğu Bölgesine, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyalarına egemen güçlerin eliyle 19 asırdan, günümüze musalat olmuş lenetli sömürgeci, gerici, tekçi, ırkçı, şöven ideoloji-politika ve sistemler neticesinde, insanlığa beşiklik etmiş bu kadim alanlarda yaşayan Asuri/Süryani/Keldani, Ermeni, Rum, Kürd, Alevi, Ezidi, Laz, Çerkez Roman ve Türkmen halklarına Soykırım, Katliam ve sürgünler yapılmış. Ayrıca tam bir asırdır insan aklına gelebilecek her türlü baskıya, asimilasyona, sürgüne ve inkara tabi tutulmuşlar. Dolayısıyla Oratadoğu ceheneme dönüştürülmüş, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyalarında insanlığı ilgilendiren tüm değerler tahrip edilmiş, çöleştirilmiş ve tarihin karanlığına itilmiştir. Bütün bu olumsuz durumlar yaşanırken, Batı’nın egemen politikaları, kendi bencil çıkarları uğruna gözlerini kapatmış, acı çekenlere kulaklarını tıkamıştır. Emperyalizmin, Kapitalizmin ideolojik-politik ve ahlaki adalet anlayışı buydu!
Böylece tekçi zihniyete dayalı İran, Irak, Türkiye ve Suriye halklara kölece bir yaşamı dayattılar. Bu devletlerde hüküm süren anti-demokratik zihniyetler; Irka, Mezhebe, Milliyetçiliğe ve gericiliğe dayalı olması nedeni ile, kendisinden farklı olan; halklara, Kültürlere, Sosyalistlere, Devrimcilere, Demokratlara, Dinlere, Mezheplere ve Dillere karşı poltikaları hep zalimceydi. Bu sömürgeci Devletlerin yaptıkları bunca zülmün yanında, önemli bir rölleri, kendi ortamlarında yaşayan halkları dinler, mezhepler, iannçlar, ırklar, kültürler ve düşünceler üzerinde bir, birine kırdırtma ve onları denetimlerine alma. Dolayısıyla bu sömürgeci zihniyetlerin birincil düşmanları, Hiristiyan, Yahudi, Alevi ve Ezidi inancına mensup halklar, ideolojik olarak Sosyalistlerdi. Daha sonra İslam inancına mensup onların baskıcı zihniyeti ile yürümeyen, onlara karşı isyan edenler, haktan, hukuktan ve insanlıktan söz eden kesimlerdi. Bu zülm tam bir asır söz ettiğimiz kesimlere karşı, en acımasız bir şekilde devam etmiş, hala’da etmektedir.
Dünya gelişmeleri ile birlikte, her açıdan yetersiz kalan, karşısında on yıllarca yaşamın her alanında demokrasi mücadelesi veren kesimler olmasından ötürü, artık tek ulus politikaları işlemez hale gelmiş ve bir iflası yaşamıştır. Bu iflasın ardında duran Dünya egemen güçleri, bu iflası yeni senaryolarla, politikalarla ve sistemlerle kendi lehlerine çevirmeye yöneleceklerdi. Yanlız ortaya çıkan tabloya bakıldığında Mısır, Libya, Tunus, Irak, Suriye, Türkiye, Yemen, Afganistan, Pakistan vb ülkelerde bırakalım sorunların çözülmesi, sorunlar öyle bir duruma gelmiş, sanki buralarda insanlık adına çok şeyler kaybedilmişti: Doğrusu alabildiğine gerici zihniyetlerin tekelinde yaşam felç hale gelmişti. Oysa bu saydığımız ülkelerde halklar, demokratik sosyal yaşam uğrunda, diktatöryal rejimlere karşı isyan etmiş ve bu uğurda insanlar hayatlarını kaybetmiştir. Bu alanlarda ala bildiğine; sosyal, kültürel, tarihsel ve siyasal değerler tahrib edilmiş. Demokrasi meyilli ne varsa, ortadan kaldırılmaya çalışılmış, yerine siyasal İslam getirilmeye önem verilmiştir.
Bu siyasal faşist İslamın gerçek özü; AKP, İhvan Müslımin, El Nusra ve İŞİD karekterlerinde iyice ortaya serilmiştir. Butün bu olumsuzluklardan haberdar olan, yaratılmalarına her türlü desteği sunan Dünya egemen güçleri, bu kaos derinleştikçe kendileri tekrar Mısır örneğinde kurtarıcı olarak kendilerini göstermeye çalışacaktılar. Evet Mursi gitti, gitmeside çok iyi oldu: Peki Mısır halkı’nın beklediği çözüm gelmişmi? Hayır gelmemiş! Çünkü giden ve gelen Emeperyalist, Kapiatalist sistemin labratuvarında yetiştirilmiş. Tabi Mursi, Erdoğan gibi İslam Suni Emperyal hayallere kapılarak, onu yetiştirenlere karşı muhalif olmasından, hemen Askeri Darbe ile indirmişler. Burada ortaya çıkan; ne İslam faşizmi, ne Askeri Darbe yöntemi ve ne de Emperyalist, Kapiatalist sisteme bağımlı politikalar çözümdür. Bu politikalar çözüm gücü olsaydı, Türk Devleti şu an Ortadoğu alanında birincil, herkesin olumlu anlamda konuşacağı bir adres olurdu. Asıl gerçek öyle olmadığı Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Irak ve kendi içinde dayattığı politikalara bakıldığında, bir bataklıkta yüzdüğü ortadadır. Türk Devleti, AKP hükümeti ile, Ortadoğu sahasına toplumların kaldıramyacağı faşist İslamcı bir zihniyeti dayatmış olmasından dolayı, bütün saydığımız ülkelerle çok ciddi sorunlar yaşamktadır. Ayrıca Türk Devleti; ABD, Avrupa ve İran gibi ülkelerle’de pek çok konuda sorunlar yaşamaktadır. Bunlarla sorunları taktiksel sayılır, dönemin çıkarlarına göre değişebilir.
Asıl Türk Devleti’nin sorunu Rojava’da Kürt halkının öncülük ettiği, halklarla birlikte Suriye zemininde yarattıkları Demokratik Kantonlar Förmülüdür. Türk Devleti bu demokratik förmülü yıkmak uğrunda, İŞİD, El Nusra, El Qaida vb birçok insanlık dışı yapılanmalara her türlü desteği sunmuş, hala da sunmaktadır. Bütün bu yönelimlere karşı, Rojava’da halkların ortak mücadelesi kendini kurumlaştırmış, 21. Asrın demokratik çözüm förmülünü, halkların iradesine dayalı yaratmıştır. Bu tarihi gelişmeden ezilmiş uluslar, kesimler, gençler ve kadınlar sevinmiş, bir o kadar Emperyalist, Kapitalist sitemin işbirlikçileri Turkiye, Suudi, Katar vb kesimler sevinmemiş. Doğrusu ilk defa Suriye, Rojava merkezinde, Ortadoğu sahasında halkları, kültürleri, dinleri, inançları ve dilleri eşitçe bir arada yaşatacak förmül, ideolojik-politik olarak, Arap Milliyetçiliğine, İran Molla Rejimine, Türk İslam faşizmine ve Kapitalist sistem yapılanmalarına karşı, üçüncü demokratik alternatif förmülü gelişiyordu. Özellikle Ortadoğu gericiliğinde en çok ezilen kadın cinsi, bu demokratik förmülde yaşamın her alanında, kahramanca emekleriyle eşit koşullarda yerini alıyordu. Bu durum; Ortadoğu sahasında bulunan tüm gerici sistem yapılanmalarına karşı, toplumsal açıdan tarihi nitelikte demokratik bir hamleydi denilebilir.
Ortadoğu sahasında her ne kadar, toplumsal anlamda girişimler varsa, yanlız bunlar kendilerini halkların iradesine dayalı, üçüncü demokratik förmüle dönüştüremediler. Bu durum sadece Rojava Demokratik Kantonları, Turkiye, Kuzey Kürdistan’da verilen demokrasi mücadelesi ile üçüncü demokratik förmülle dönüştü. Tabi bu förmüllün gelişmesinde; Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin ideolojik-politik mantıkta olan kararlılığı, yaşamın her alanında, büyük bir fedekarlıkla verdiği, vermekte olduğu mücadele, Türkiye Devrimci Hareketi’nin yaşamın her alanında verdiği onlarca yıllık emeği ve diğer halk kesimlerinden devrimcilerin örgüt, gurub ve bireylerin rölü olmuştur.
Türkiye’de; Sayın Öcalan’ın başlattığı demokratik, barış ve çözüm süreciyle birlikte HDP bütün bunların toplamı olarak 7 Haziran seçimlerinde büyük bir zaferle Üçüncü Demokratik Alternatifi Meclise taşımıştır. Bu önemli gelişmeden; Rojava Demokratik Kantonları kadar rahatsız olan, faşist İslam zihniyetli Erdoğan Devleti, sivil bir darbe ile seçimleri kabul etmemiş, bu üçüncü demokratik alternatifi ortadan kaldırmaya yönelik, Soykırım zihniyeti ile demokrasi meyilli kesimlere yönelmiştir. 2015 yılının Haziran ayından, günümüze Türk Devleti, Kürt halkının Öz-yönetimlerine karşı, 1915 Soykırımın yüzüncü yılında, aynı zihniyetle, demokartik haklarını savunan Kürt halkına yönelmiştir.
İster Rojava’da, İster Türkiye’de üçüncü demokratik alternatif tüm ezilmişlerin özgürlük platformu, eşit yaşama imkanı ve demokarsi ortamı olmasından, 1915 Seyfo/Soykırımdan geçirilmiş Asuri/Süryani/Keldani halkı olarak, ilk defa halklarla bu yakınlıkta onurlu, samimi, güvenli ve eşit bir buluşma imkanı gördü. Bu anlamlı siyasi imkandan yararlanıp, kendi halk sorunumuzu Dünya gündemine taşıdık. Bu tarihi sorun; İngiltere, ABD, Avrupa, İsrail sağ duyusuyla, Türkiye, Suriye, İran, Irak, Suudi, Katar vb sistemlerin şöven zihniyetleriyle, destekleriyle ve çabalarıyla bu günlere gelmedi..! Mezopotamya coğrafyasında yaşayan halkımızın başına gelen tüm felaketlerin asıl sorumlusu Emperyalist, Kapitalist Batı politikaları, onların Ortadoğu’da bulunan işbirlikçi gerici, ırkçı, milliyetçi ve fanatik sistem yapılanmalarıdır. Bunlar döneme göre adları, förmülleri ve yaklaşımları farklı olabilir, oysa tümü sömürgecidir. Asıl; halkları’da bir, birine karşı güvensiz kılan, kullanan ve öldürten bunlardır. Doğrusu bu sömürgeci politikaların felsefesinde, halk, insan, ahlak, onur veya etik dertleri yoktur. Bazen din adına, bazen mezhep adına ve bazen sınıf adına halklara her türlü zülmü, vahşeti reva görürler.
Bütün bu acıları yaşayan halkımız, yeniden Mezopotamya topraklarında kendi özgür iradesi ile yaşaması için, bu yaşamın doğru yolunu iyi görmeli. Kendi dostunu, düşmanını toplumsal demokrasi zihniyetiyle bir, birinden iyice ayırt etmeli. Halkımızın, Ortadoğu Bölgesinde, Mezopotamya coğrafyasında 18 asırdan, günümüze kadar yaşadığı tüm felaketlere baktığımızda, bu feleketlerde kaybettiği tüm değerleri değerlendirdiğimizde, tek onurlu seçeneği üçüncü demokratik alternatiftir! Ezilen ulusların, tüm toplum kesimlerinin geleceği, insanlığı çağrıştıran toplumsal demokrasi felsefedir..
Eğer yüzyıl sonra; Dünya egemen güçleri, işbirlikçi sistemleri Ortadoğu sorununa, geçmiş yüzyılın mantığıyla yakalşıyorlarsa, halklara, insanlığa ve ahlaka verdikleri değeri gösteriyorlar. Kendileride bilir, Ortadoğu’da halklar gerici, milliyetçi, ırkçı, mezhepçi ve faşist İslamcı zihniyetlerle yönetilemez. Tek ırka dayalı Ulus Devlet zihniyeti çözüm olsaydı, Mısır, Libya, Tunus, Irak, İran, Ürdün, Lübnan, Suriye, Yemen ve Türkiye’de bu kadar kaos, kıyamet, savaş ve acılar yaşanmazdı. O zaman halklar neyin peşinde oldukları nettir: Halklar demokratik, eşit ve özgür yaşam peşindedir. Bu yaşam förmülü Rojava Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemiyle kendini ilan edip Dünya’ya duyurdu. Bu sistem içinde bulunan; Asuri/Süryani/keldani, Ermeni, Kürt, Arap, Türkmen, Çeçen, Ezidi, Yahudi, Alevi vb kesimler ilk defa kendi özgür iradelerine dayalı, demokratik çözüm förmüllerini yaratıyorlar. Aslında bu tabloya bakıldığında, Ortadoğu’da yaşayan tüm halkların gerçekliği ortaya çıkıyor. Ortadoğu gerçeğine uygun, Rojava, Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemine tepki duyan kesimlere bakıldığında, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin öncülük ettiği, Kürt halkının aktör konuma geçtiği Ortadoğu alanında, böylesi tarihi bir förmüllü getirmesi, onların anti-demokratik politikaları hesabına gelmediğinden, illerde hepsinin benzer sorunlarla karşılaşcaklarından dolayı, şimdiden ürkmeye başldılar. Özellikle Türkiye, İran, Suriye vb kesimler hemen tepkilerini gösterdiler. Baas çözüm olsaydı, Suriye bu vahim durumda olmazdı. Türk Devleti, İslamcı faşist AKP hükümeti, Suriye’de İŞİD, El Nusra, ÖSO vb yapılanmaları desteklemekle nasıl bir çözüm istediği ortadadır. Dolayısıyla bu İslamcı faşist politika sonucu, şu an Turkiye, Kürdistan coğrafyalarında; Kürdistan Özgürlük Mücadelesi, Türk Devleti arasında bir iç savaş yaşanıyor. İran faşist Molla Rejimi baskılarla denetimde tutuğu halkları, nereye kadar böyle tutucağını, illerde Kürt halkı ile aynı sorunla karşı, karşıya olduğunu bilmesinden, elinden geldiğince Rojava, Kuzey Suriye Demokratik Sistemini engellemeye çalışacak. Böylesi devletler bazen çirkin tepkilerini, zülmün cenderesinden çıkmamış farklı halklardan bazı zavalılara yaptırmaktalar:
Suriye kaosu başladığından bu yana, Rojava alanında Kürt halkı, halklar büyük bedeller ödeyerek bu günlere gelmişlerdir. Bu değerli bedeller, Suriye sahası üzerinde yürütülen tüm çirkin, IŞİD, El Nusra vb lanetli yapılanmalara, onları destekleyen Türkiye, Suudi, Katar vb kesimlere kahramanca göğüs germiş, onları ideolojik-politik ve askeri olarak yenilgiye uğratmıştır. En büyük yenilgileri, ilan edilen Rojava, Kuzey Suriye Demokratik Federal sistemidir. Bu yeni demokratik sistemi korumak, her onurluyum diyenin görevidir. Dolayısıyla Ortadoğu bölgesinde, Mezopotamya, Kürdistan ve Anadolu coğrafyalarında tam bir asırdır sağ olarak mezara gömülmüş halklar, ancak böylesi demokratik federal bir sistemle, yeniden yaşama imkanı bulur.
ABD, Avrupa ülkelerine çağrımız, eğer terörden kurtulan demokratik bir Suriye’den yanaysanız, bu IŞİD terör belasını, kendi ülkelerinizde yaşamak istemiyorsanız, onu destekleyen Türk devleti, Erdoğan İslamcı zihniyetine karşı, Rojava Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemini desteklemeniz gerekir. Dünya kamuoyundan talebimiz; emperyalizm, kapitalizm ve Ortadoğu bölgesinde faşist İslamcı zihniyetlerin taşeronu olan IŞİD, El Nusra ve El Kaide barbarlarına karşı kahramanca savaşan Kürt halkının sesini duymalarıdır!
Bizler MÖP olarak Rojava, Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistemini, halklar, halkımız, demokrasi ve insanlık açısından, 21. yüzyılın doğru çözümü olarak görüyor, selamlıyor, destekliyor ve içinde olduğumuzu belirtiyoruz!
Mezopotamya Özgürlük Partisi