Vakkas Kılınç yazdı… DİSK, Hükümet’in ve sermayenin saldırılarına meydan okumayı, fiili ve meşru mücadele ile havzalardaki sınıf mücadelelerinin odağına yerleşmeyi gündemleştirmelidir. Ancak böyle bir DİSK işçi havzalarında süren mücadele ile ilişkilenebilir, klasik tarzı aşarak işçiler ile buluşur.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyon (DİSK) 12-13 Şubat’ta, 400 işçi delegenin yanında ulusal ve uluslararası emek-demokrasi güçleri temsilcilerinin de katılacağı Olağan Genel Kurul'una hazırlanıyor.
DİSK son dört yılda olağan ve olağanüstü genel kurullar yaşadı. Kuşkusuz olağanüstü genel kurullara ihtiyaç yaratan durum sendika içi gerilimler olageldi. Bu genel kurullarda öne çıkarılan konular ise örgütlenme, sınıfın kazanımlarını koruma ve geliştirme, sermaye saldırılarına karşı mücadele, sendikal hareket içerisinde DİSK’in çekim gücü olması gibi gündemler oldu. Bu süre zarfında Konfederasyon içindeki örgütsel sıkıntılar yönetime de yansıdı.
Sorunların çalışma ve örgütlenme alanına yansıması, alınan kararların işçilere taşınması ve somutlanması gibi alanlarda ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu durum kendisini, eylemlere kitlesel katılamayış ve örgütsüzlük olarak gösterdi. Bir başka ifadeyle, DİSK, kendi hedeflerinin gerisinde kaldı. Bu yetersizlikler, AKP hükümetinin çıkardığı anti-demokratik yasalar, iktidarın fili saldırıları, sendikalara çektiği operasyonlar karşısında alınan tutumda da görüldü.
DİSK rolünü oynayamadı
2013-2016 yıllar arasında işten atmalar, özelleştirme, taşeronlaştırma, işçi katliamları, asgari ücret ve sendikasızlaştırma saldırıları hız kesmeden sürdü. Buna karşılık, çeşitli işçi havzalarında örgütlü, örgütsüz, kendiliğinden direniş, işgal, iş durdurma vb işçi eylemleri yaygınlık kazandı. DİSK bu eylemliliklerde mücadeleci bir sendika olarak rolünü oynayamadı, kalıcı kolektif faaliyet kuramadı, kendi krizini aşarak fiili mücadeleye yanıt veren bir odak olamadı. Bu örgütsel yapısıyla olamayacağı da görüldü.
Peki DİSK önümüzdeki Genel Kurul'da açmazlarından kurtularak devrimci bir sendikal odak olarak sınıfın çekim merkezi olmanın ideolojik, örgütsel, felsefi silahı ile donanabilecek mi? Bu soru önemli, zira, önümüzdeki yıllar sınıf mücadelesinde zorlu görevlere örgütlü hazırlık bekliyor.
Bununla birlikte DİSK’te karar alma ile uygulama, söz ile eylem arasındaki açı kapanmış değil. Tersine, daha da açılıyor. Örneğin, DİSK bölge temsilcilikleri üzerinden kolektif olarak havza örgütlenme kampanyası gündeme alınsa da, bir iç Başkanlar Kurulu tartışmasının ötesine gidilemedi. Burada da tartışmalar içe büzüldü, kampanya temsilcilerin inisiyatifine bırakıldı ve dolayısıyla hedefe ulaşılamadı. Demek ki işçi eylemleri ve kitleselliği olduğu kadar işkolları arası işçi ilişkileri de havzaları içeren bölge temsilciliği örgütlenmesini, kolektif çalışmayı yeniden gündemleştirmeyi gerektiriyor.
Ülkede emek ve demokrasi mücadelesinde genel grevler ve iş bırakma gibi eylemlerde, iyi bir hazırlıkla kitlesini katmakta örgütsel açmazlarına takılan DİSK, bir kaç şehirde toplanma ve yürüyüşün ötesine geçemedi. Genel Kurul delegasyonu, Gezi ruhuyla siyasal görevleri, grev ve direnişleri, toplumsal mücadeleyi sentezleyerek örgütsel deneyim akışına kapı aralayan, DİSK’i işçi havzalarında yeni örgütsel deneyimlerle tanıştıran bir kurucu faaliyetin kararını almalıdır.
Klasik sendikacılıkla ilerlenemez
Sınıf mücadelesi devam ederken, üretim süreçlerinde, çalışma biçimlerinde önemli değişimler yaşanırken, DİSK’in örgütlenmede tarzı aynı kalamaz. Fordist dönemin çalışma koşullarına göre oluşmuş klasik sendikacılık araçları sınıf mücadelesinin yeni döneminin ihtiyaçlarını karşılayamaz. Yani DİSK, bu tarzı ile emeğin bugünkü parçalanmışlığını aşıp sınıfın ortak mücadelesini örgütleyemez. Sınıf mücadelesinin içinde fiili ve meşru mücadelesi ile işçi havzalarına odaklanamayan bir DİSK, klasik bir sendika olarak kalmaya devam eder.
Sermaye durmaksızın sendikal harekete dönük yıkıcı, daraltıcı, dağıtıcı, vesayetçi hamleler yaparak işçilerin örgütlüğüne darbe vuruyor. AKP, Hak-İş'i vesayet altında tutarak, devlet olanaklarını da kullanarak belli işkollarında örgütledi. Özelleştirme saldırısı ile Türk-İş’i sıkıntıya sokarken, Sendikal Güç Birliği'ne çektiği operasyonla DİSK’e saldırı üssü haline getirdi. Belli ki AKP, DİSK’i geleneksel sendikal sınırlarda tutmak istiyor. Bu sınırı kırmak için ise devrimci yaklaşımlara ihtiyaç var.
Sorun, işçi sınıfının üretim süreçlerinin aldığı yeni forma bağlı olarak yaşadığı parçalanmayı bir bütün olarak kapsayabilecek, bu anlamda geleneksel örgütlenme formlarının ötesine geçebilecek bir sendikal anlayışın yaratılmasıdır.
DİSK'in yeniden inşası
İşçi direnişlerinde kendi işyeri ve işkolu taleplerini yükselten işçiler, devrimci sendikal zemine yönelmemektedir. Bu da, yaygın işçi eylemlerini örgütsüz, dağınık ve kendiliğindenci kalmaya mecbur bırakıyor. Öyleyse yapılması gereken; bölgeler arası işçi dayanışmasının, farklı havzalar ve işkollarındaki işçilerin birbirlerinin eylemini sahiplenerek ülke sathında bir eyleme dönüştürecek bilinç ve örgütlülüğünün yaratılmasıdır.
Dolayısıyla, Genel Kurul delegelerine, sınıf içi politik eğilimlere düşen görev, bunları gören bir yerden, DİSK’i sınıf içinde ileri bir sendikal mevzi olarak, eleştirerek sahiplenmek, devrimci yenilenme perspektifinde yeniden inşa etmektir. İşçi sınıfının deneyimlerinden dersler çıkarılarak DİSK, işçi sınıfının sendikal öncülüğünü kazanmalıdır.
Dün işçiler örgütleniyor, sendikaya yöneliyordu. Şimdi ise, sendikaların cazibesinin olmamasına bağlı olarak gelişen eylemler sonrasında sendikaya yönelme gerçekleşmiyor. Sorun tam da sendikanın işçi eylemleri içinde örgütlenmek için oraya gitmesidir. Onun için nerede bir işçi öfkesi varsa kolektif bölge örgütleme çalışması ile orada kıvılcım olunabilmeli ki, DİSK sınıfın ve sendikal hareketin odağı olabilsin.
İşçi havzalarında ortaya çıkan eylemlerden beslenmeyen, genç ve kadın işçi üyelerle ile buluşmayan, onların devrimci enerjilerini değerlendirmeyen, buralarda komitelerin, meclislerin ortaya çıkardığı militan işçileri bünyesine katamayan, Türk-İş, Hak-İş gibi sendikaları yeterince teşhir etmeyen bir DİSK, sınıfın çekim merkezi olamaz.
Fiili ve meşru mücadele
İçinden geçtiğimiz süreçte, iş gücü piyasalarının daha da kuralsızlaşacak olması, güvencesizliğin artacak olması, kiralık işçi büroları, göçmen işçilik, kıdem tazminatı tartışmaları da gösteriyor ki, küllenen işçi eylemlerinin yeniden alevlenmesinin zemini mevcut. Bu konuda DİSK, bu saldırılara meydan okumayı, fiili ve meşru mücadele ile havzalardaki sınıf mücadelelerinin odağına yerleşmeyi gündemleştirmelidir. Ancak böyle bir DİSK işçi havzalarında süren mücadele ile ilişkilenebilir, klasik tarzı aşarak işçiler ile buluşur.
Yönetim darlığını ve yetmezliğini gören, tüzüksel açıdan genişleyen, federasyonların birikimini kapsayan, işkolu örgütlenme deneylerini içeren, Başkanlar Kurulu toplantılarını aylık periyoda çeken, bölge ve işyeri temsilciliklerini, örgütlülüklerini güçlendiren bir DİSK ancak zorlu görevlerin üstesinden gelebilir. Ama bunun için sendika içi çoğulculuğun hayata geçirilmesi, devrimci sendikal birliği etkisiz kılan hamlelerden kaçınılması, kolektif devrimci sendikal yönetime vurgu yapılması gerekir.
DİSK, sınıfın dağınık, kendiliğindenci eylemlerinde, sermayenin hegemonyasına karşı ideolojik, politik, örgütsel mücadele veren siyasal bir işçi hareketi yaratmaya yönelmelidir.
DİSK, demokrasi mücadelelerinde oynadığı rolü, işçi cinayetlerinde, taşeronlaşmada, kıdem tazminatları saldırısında sermayeye ve devlet sendikalarına meydan okuyarak da oynamalıdır. DİSK, işçi sınıfının mücadele, örgütlenme birikim ve deneyimlerine yaslanarak, sınıfı yeni, taze güçleriyle yeniden örgütlemelidir.