Türkiye 17-25 Aralık süreçlerinde yolsuzluk iddiaları ile sarsılmıştı. TV’lerde yer alan ayakkabı kutuları içindeki milyonlarca dolar ve avronun yanı sıra, ses kayıtları son on yılın en önemli kavgasını da, yöneten blok içindeki çatışmayı, ortaya çıkartmıştı.
Türkiye 17-25 Aralık süreçlerinde yolsuzluk iddiaları ile sarsılmıştı. TV’lerde yer alan ayakkabı kutuları içindeki milyonlarca dolar ve avronun yanı sıra, ses kayıtları son on yılın en önemli kavgasını da, yöneten blok içindeki çatışmayı, ortaya çıkartmıştı. Bu kavgadan geriye yargılanamayan dört bakan, bir karanlık İranlı işadamı ve bazı bakan çocukları kalırken, yolsuzluk iddiaları bütünüyle ortadan kalkmadı.
Bu süreci iki uluslar arası endeks bize yeniden hatırlattı.
Bilindiği gibi yolsuzlukların ölçülmesinde çok net kriterler ya da yöntemler mevcut değil. Buna rağmen şu ana kadar çeşitli yöntemlerle yolsuzluklar uluslar arası düzeyde endekslenebiliyor ve buna bağlı olarak da ülkeler yolsuzlukla ilgili olarak sıralanıp, kıyaslanabiliyor.
Bu endekslerden bazıları örneğin Uluslararası Saydamlık Örgütü’nce (Transparency International ) hazırlanan ve oldukça popüler olan “Küresel Yolsuzluk Algılama Endeksi” (Corruption Perceptions Index), “Küresel Yolsuzluk Barometresi”, “Rüşvet Endeksi” ve “Finansal Gizlilik Endeksi” gibi adlarla her yıl yayımlanıyorlar.
“Küresel Yolsuzluk Algılama Endeksi”,tek tek ülkelerde devlet görevlilerinin karıştıkları yolsuzlukların derecelerini saptamayı amaçlıyor. Bu bağlamda tüm dünyadan çeşitli kurumlar tarafından toplanan ve yerli ve yabancı iş adamları ile yapılan anketler kullanılıyor. Ülkeler en az yolsuzluğa 1.sıra (ya da 100 puan) verilerek aşağıya doğru sıralanıyor. Bu bağlamda örneğin Danimarka, yolsuzluğun en az olduğu bir ülke olarak, 2014 yılında 1.sırada yer alıyor (puanı 92).
Aşağıda linki verilen habere göre Türkiye’nin sıralamadaki yeri 168 ülke arasında 66. Yani Türkiye oldukça aşağılarda yer alıyor. Daha da önemlisi Türkiye’nin 2013’teki yeri 53 idi. Yani bir yılda tam 13 puan birden aşağıya düştü. Yani bu endeks Türkiye’de 2013-2014 döneminde yolsuzlukların arttığını anlatıyor.
Bloomberg bunu, “Küresel yolsuzluk sıralamasında Türkiye ve Brezilya en fazla düşüş gösteren ülkelerin başında geliyor!” başlığı ile dün verdi. Habere göre, “Brezilya’daki Petrobras skandalı ve Türkiye'de Erdoğan'ın gücünü en üst noktaya taşıma çabası bu iki ülkeyi küresel yolsuzluk sıralamasında ciddi olarak sarstı”.
(http://www.bloomberg.com/news/articles/2016-01-27/brazil-turkey-among-top-decliners-in-global-corruption-ranking, January 27, 2016).
Keza “Finansal Gizlilik Endeksi” (Financial Secrecy Index), tek tek ülkelerin kişisel servetlere gösterdiği vergi kolaylıkları ile off-shore hesap işlemleri üzerinden değerlendirme yapılan bir endeks.
Vergi Adaleti Ağı’na (Tax Justice Network) göre, bu endeks ile ülkelerin küresel çaptaki finansal gizlilik durumlarını, vergi cennetlerinde tutulan servetleri veya yasadışı sermaye akımlarını sıralayabilmek mümkün.
Aşağıda linki yer alan haber göre bu açıdan da Türkiye finansal sırları gizli tutan ülkeler sıralamasında hatırı sayılır bir yerde bulunuyor. Öyle ki ilk sırada (yani sır vermeyen) tahmin edilebileceği gibi İsviçre’nin yer aldığı bu endekste Türkiye toplam 37 ülke arasında, Jersey ve Guernsey gibi Britanya’ya bağlı meşhur vergi cennetlerinin hemen ardından 19.sırada yer alıyor. Yasal olmayan sermaye çıkışlarının miktar olarak en fazla olduğu Çin ve Rusya ise sırasıyla 20. Ve 30.sırada yer alıyor.
(http://www.taxresearch.org.uk/Blog/wp-content/uploads/2015/11/Screen-Shot-2015-11-02-at-10.30.21.png).
Bu arada kadınları evde tutmak için Torba Yasalar ile teşvik adı altında düzenlemeler yapılıyor, boşanmalar zorlaştırılıyor, devlet memurlarının dahi iş güvenceleri ortadan kaldırılmaya çalışılıyor ama nedense ne işçi cinayetlerini önlenmesi ne de yolsuzlukların önlenmesi ya da finans kapitalin denetlenmesi, en azından sistemin şeffaflaştırılması için tek bir yasal düzenleme yapılmıyor.
Aynı zamanda ülkede şu ana kadar görülmemiş bir savaş sürüyor, Suriye üzerinden bir bölgesel savaşın içindeyiz ve 2016 Bütçesi’nden Diyanet İşleri Başkanlığına 6,5 milyar TL’lik bir ödenek, MİT’e 1,5 milyar TL’ye yakın bir ödenek ayrılıyor.
Bir düz mantık yürütürsek, demek ki ülkedeki sorun kadın ve işçi cinayetleri, işsizlik ya da demokrasi gibi sorunlar değil ya da yolsuzluklar ya da finansal gizlilik vs değil. Sorun insanımızın dinden, imandan uzaklaşmış olması ve zorla terbiye edilmeyi gerektirecek düzeyde yoldan çıkması. Öyle ya bu denli kaynak bu kurumlara aktarıldığına göre sorun da bu konulardan kaynaklanıyor olmalı..
Tıpkı Bektaşi fıkrasındaki gibi: Bektaşinin Allah’a dua ederken, “Yarabbi bana para ver ki şarap alayım, rakı alayım”dediğini duyan bir dini bütün Müslüman hemen Bektaşiyi uyarır: “ “Bre zındık Allah’a böyle yalvarılır mı? Yarabbi iman, Kuran, ahlak, iyi amel nasip eyle diye dua edilmez mi? Bektaşinin yanıtı kısa ve nettir: Herkes Allah’tan ihtiyacı olanı ister!