Gençlik bedensel, düşünsel ve sosyal anlamda bir değişim sürecidir. Gençlerin dinamizmi, geleceğe dönüklüğü ve atılganlığı; onları, tarihteki birçok kez olduğu gibi, bugün de toplumsal değişim ve dönüşümün belirleyici güçlerinden biri haline getiriyor.
Bu özelliği nedeniyle gençlik, her zaman sistemin çeşitli sindirme politikalarının muhatabı olagelmiştir. Çok yönlü ve sistematik saldırılarla gençlik; bireyci, topluma yabancılaşmış ve iradesiz bir topluluk haline getirilmeye çalışılmıştır.
Gençliği hedef alan bu saldırıların en çok yoğunlaştığı alan ise eğitim kurumları ve özellikle de üniversitelerdir.
AKP’de Oyun Bitmez
Üniversiteyi bir şirket olarak yeniden dizayn etme gayreti içerisinde olan AKP, geçmişte bu yönlü hesaplarla attığı bazı adımları, ( yüzde 500 harç zammı vs) yükselen muhalefet karşısında geri çekmek zorunda kalmıştı. Planladığı andan önce muhalefetle karşı karşıya gelerek bir çuval inciri berbat etmek yerine taktiksel geri çekilişlere başvuran AKP, aynı anda birkaç saldırı hamlesini birden hayata geçirmekten de geri durmadı.
“Demokrat rektör” olarak ambalajlanan ve pazarlanan rektörler ve gençleri tweet atarak protesto yapma yöntemine ısındırmaya çalışan YÖK Başkanı da, toplum nezdinde öğrenci direnişinin meşruiyetini sarsmayı hedefleyen “inceltilmiş” bir saldırıyı yürüten aktörler olarak karşımıza çıkmıştı.
Ancak demokratik öğrenci hareketinin, özgür demokratik üniversite talebindeki ısrarlı konumlanışı bu sahte demokratların maskesini kısa zamanda düşürdü.
Bugün ise öğrenci gençliğin, toplumsal muhalefet içerisindeki sürükleyici rolü hedef tahtasına konarak, açık zora daha sık başvuruluyor. Türkiye ve Kürdistan’da gerek özel güvenlik birimleri ve polisler gerekse de polis, ögb ve idare ile eşgüdüm içerisinde hareket eden sivil faşistler üniversitelerdeki saldırılarını yoğunlaştırıyor.
Öğrenci gençlik muhalefetinin yer yer asistanların ve taşeron işçilerin direnişleriyle buluşarak ortaklaşması ise AKP’nin üniversiteye dönük kaygılarını bir kat daha artırıyor.
Barış süreciyle birlikte Eskişehir’de başlayan saldırı furyası bu dönemde söz söylemeye çalışan her öğrenciye uygulanmaya devam etti.
İTÜ’de başlayan asistan kıyımıyla birlikte güvencesizliğe karşı asistanların topyekün direnişi KTÜ’de ve birçok üniversitedeki işten çıkarılan taşeron işçilerin direnişleri, AKP iktidarını tedirgin etti.
AKP’nin emperyalist savaş tezgâhında üstlendiği rol ile Ortadoğu halklarının yaşamı sonucu olarak Reyhanlı patlaması üzerine üniversitelerde “Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak” şiarıyla birleşen gençler üzerinde polisin fütursuzca şiddeti yine ortaya çıktı. ODTÜ’de Kocaeli’nde ve Ankara’da öğrenciler polis şiddetine maruz kaldı.
Üniversitede söz söyleyen, gerici politikaların karşısında duran muhalif gençler, AKP dönemiyle birlikte baskı-denetim mekanizmalarından biri olan polis baskısı ile her geçen gün daha fazla kuşatılmaya çalışılmaktadır.
Bu baskı-denetim mekanizmaları üniversiteden üniversiteye farklılık gösterebiliyor. Kimi üniversitelerde yoğun polis baskısının yerini başka mekanizmalar alıyor. Örneğin Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde, Anadolu Üniversitesi’nde faşist örgütlenmelerle işbirliği içerisinde hareket eden polis, devrimci demokrat öğrencilere saldırılarını doğrudan olmasa bile bu grupları kullanarak sürdürmeye devam ediyor.
Polis Şiddeti Kampüse Taşınmak İsteniyor
AKP, politikalarının temelini sağlamlaştırarak YÖK’ün öncülüğünde üniversitedeki baskılarını meşrulaştırmak istiyor. Özel güvenlik birimleriyle yeterince kontrol sağlayamadığını düşünen AKP, daha sert adımlar atmaya hazırlandığını belli ediyor.
RTE’nin ABD dönüşü “üniversitelerde özel güvenlik birimlerinin yerini polisin alacağına” dair açıklamasından sonra, stadyumlarda ve üniversite kampüslerinde yaşanan olaylarla ilgili olarak, özel güvenlik birimlerinin huzuru yeterince ve olması gereken biçimde sağlamakta zorluk çektiğini değerlendirdiklerini dile getiren Bakan Kılıç, “Dolayısıyla stadyumlar, spor salonları, üniversite kampüsleri ve buna belki yüksek öğrenim öğrenci yurtlarını da dahil edeceğiz, bu gibi alanlarda özel eğitimli polislerin kanunları uygulama ve asayişi sağlamada daha nitelikli görev yapabilecekleri konusunda hemfikir olduk” dedi.
Bu söylemlere göre, yaşam alanlarımız olan kampüsler ve yurtlarda her türlü örgütlenme ve hak arama girişimleri polislerle birlikte tahakküm altına alınacaktır.
Geçmişte ve bugün olduğu gibi sistem her çözümsüzlük anında toplumsal muhalefetin en etkili kategorisini bastırmak ister. AKP iktidarı da yükselen bu güçlü muhalefetten korkmakta ve bu muhalefeti sindirebilmek için her türlü baskı-denetim mekanizmalarının yollarını aramaktadır.
Bizler, iktidarın ve sermayenin her hamlesine karşı direnen üniversiteliler olarak anti-kapitalist alanda konumlanıp, akademik-demokratik talepler doğrultusunda özgür demokratik üniversite mücadele şiarını her türlü baskı ve saldırı politikalarına karşı dile getirmeye, bu sesi yükseltmeye devam edeceğiz.