Röportaj: Jale Aş
(*)Kafkasya Forumu aktivisti , internette yayın yapan Guşıps dergisi yayın koordinatörü, İMC Tv’deki Marje programından da tanıyacağınız Kuban Kural’la, NoSochi 2014 Hareketini ve bu hareketin Çerkesler’in politikleşmesi yolundaki etkilerini konuştuk.
Sochi olimpiyatlarını hedef alan NoSochi 2014 Hareketi nasıl oluştu?
Sochi Tarihi Çerkesya’nın başkentidir. Özellikle de Kbaada Vadisi, bugün Rusların Krasnaya Polyana yani Kızıl Çayır dediği yer, 21 Mayıs 1864’te Rus işgaline karşı son direnişin verildiği, çok büyük kıyımların yapıldığı bir yerdir. Kızıllığı Çerkeslerin kanlarından gelir. Sochi 2006 ‘da olimpiyatlara aday olduğunda Kafkasya Forumu olarak “Olimpic Genocide” adlı bir imza kampanyası başlatmıştık. Türkiye’den ve diğer ülkelerden bir çok diaspora örgütü buna katıldı. Çerkes soykırımı o topraklar da yapılmıştı. Soykırım yapılan yerde olimpiyat yapılması ihtimali, olimpiyat ruhuna aykırıydı ve ayrıca çok büyük bir çevre felaketine sebep olacaktı. Daha sonra Sochi’ye karşı Çerkes Soykırımının dillendirilmesi için birçok örgütün bir araya geldiği ve sivil, demokratik, ulusların ötesinde kamu oyunu hedefleyen NoSochi 2014 çıktı ortaya. 21 Mayıslar daha çok Çerkesler’in derneklerinde andığı günlerdi. Anmak için sorunun çözülmüş olması gerekir. Bizden ne özür dilendi, ne geçen süre zarfında bir iyileştirmeye gidildi. Son dönemde Çerkesler üzerindeki baskı daha da arttı. 21 Mayıs’ı mücadele günü ilan ettik. 2009 yılında ilk olarak Kafkasya Forumu’nun çağrısıyla Taksim’de bir yürüyüş yapıldı. Katılım azdı ama beklenenden de fazlaydı. Çerkesler sokağa çıkmaya alışık değildir. Sonrasında çeşitli ülkelerde Rus konsoloslukları önünde eylem yapılmaya başlandı. Ürdün’de 1500 kişi katıldı ki bu önemlidir, çünkü Ürdün’deki Çerkesler Türkiye’den çok daha ehlileştirilmiştir. 3 yıldır May 21 adı altında Çerkes diasporası olan her yerde eylemler yapılıyor. Geçen sene İstanbul’da yaklaşık 5000 kişi katıldı. NoSochi hareketi güçlenerek devam ediyor.
Rusya’nın olimpiyatları Sochi’de yapma ısrarı 1800’lerden beri sürdürdüğü politikanın devamı mı?
Rusya Sochi’yi batıya açılan modern kapısı, tarihi Rus toprağı, kültürünü dünyaya tanıtacağı yer olarak yansıtıyor. Sochi’yi dünyaya tarihi Rus toprağı olarak kabul ettirdiğinde, o kapanmamış 150 yıllık dosyayı kapatacak. “Çerkesyasız bir Çerkesya” lafını hala dillendiriyor Ruslar. Bugün Sochi’de mumla arıyorsunuz Çerkesleri. Tamamen Ruslaştırılmış, Kazaklaştırılmış bir bölge. Şu an neden olduğu çevre felaketleri bizim tahminlerimizden de ileri boyutta. Kbaada vadisi müthiş bir inşaat alanına döndü. Yüzlerce yıllık ormanlar tarumar oldu.
Çerkesler Rusya’nın Kürtleri, hatta 30 yıl önceki Kürtler’i. Bitmemiş, hala süren bir davası var Çerkeslerin ve hala insanların öldüğü bir coğrafya Kafkasya. Aslında NoSochi diasporanın hareketi. Çünkü Kafkasya’da muhalefet ettiğinizde kafanıza silah dayanıyor, eviniz yakılıyor, arabanız kundaklanıyor. Çerkesya adına Rusya’ya diasporanın muhalefet etmesi gerekiyor.
Guşıps dergisinde, Türkiye diasporasının özeleştirisini yapan yazılara ağırlık verdiğinizi görüyoruz.
Diasporaya entelektüel bir şeyler katabilecek her kesimden insanın yer aldığı, bir yayın kurulu olan, daha çok Türkiye’ye, demokrasi, insan hakları gibi konularda bir şeyler söyleyebilecek ciddi bir dergi Guşıps. Çerkesler’e eleştirel bakmaya çalışıyor çünkü diasporanın önemli bir eksiği bu. Suçu başkalarında arıyor, kendimize hiç bakmıyoruz. Kürt meselesi, Ermeniler konusu, çok konuşulan şeyler değil diasporada. Konuşsak bile hep iktidarın tarafından bakıyoruz.
Demokratik haklar konusunda son yıllarda Çerkesler’in de sesini yükselttiğini görüyoruz.
Anadil talepleri, soykırımın dillendirilmesi Çerkesler’in siyasallaşması yolunda iyiye gidişe işaret. Biraz daha açılmaya, rahat hareket etmeye başladılar. Bu sürece de aslında Çerkesler’in bir katkısı yok. Kürtler mücadele etti, dünya değişti böyle bir mecra açıldı. Baş aktörü de Kürt Siyasi Hareketi ve 30 yıllık mücadelesi. Kürtler bu taleplerde bulunmasalardı, PKK ortaya çıkmasaydı, İslamcılar da, solcular da Çerkesleri gördükleri kadar göreceklerdi Kürtleri. Bu süreçte cümle kurmaya, Çerkeslerin yaramaz çocuklar gibi “biz de varız” diye başlaması beni çok rahatsız ediyor. Bu çok oportünist, çok fırsatçı bir bakış açısı. Hiç insani değil, siyasi de değil. Çerkes diaspora tarihinde, Kürt mücadelesiyle karşılaştırılabilecek bir mücadele yokken böyle cümleler kurmamak gerekiyor. Bu eksikliğin coğrafi, kültürel, sonradan gelme, misafir psikolojisi gibi birçok sebepleri vardır elbet ama biraz kendimizi de eleştirip, cümleyi mantıklı yerden kuralım. “Kürtlerin hakları vardır, bu haklarını almalılar” diyelim. Demokrasi dediğimiz şey öyle kolay gelen bir şey değil maalesef. Müzakere süreci barışla sonuçlanırsa, silahların susması Kürt hareketini güçlendirecek ve mücadele bitmeyecek ama siyasi alanda yükselecek. O yüzden meselenin çözülmesi herkesin, her kesimin önceliği olmalı. Çözüm süreci herkes tarafından “ama”sız desteklenmeli.