Mahir Sayın yazdı: Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı
RTE, Kuzey Kürdistanı kana bulayıp, Rus savaş uçağını düşürüp Türkiyeyi savaşın eşiğine getirdikten sonra basını tümüyle susturmak üzere atağa geçti. "TIR'larda silah olsa ne olur olmasa ne olur" diye tam lumpenvari bir savunmayla Suriye'yi kana bulayan haydutlara silah gönderdiğini kabul etmiş iken, "olmasıyla olmamasının aynı önemde olduğu" bu silahların haberini yapan Cumhuriyet gazetesi sorumlularını "özel tutuklama mahkemesi"nin önüne çıkarıp Can dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül'ü tutuklattı. RTE'nin normal şartlarda (düşmanca bir tutum içerisinde olmadığı müddetçe sınırı ihlal etmiş olsa bile) asla düşürülmemesi gereken Rus uçağını bölgedeki haydutlarını korumak için düşürmesiyle yarattığı gerginlik içerisinde şimdi de toplumun haber alma hakkını da ortadan kaldırarak diktatörlük yolunu açmaya çalışıyor. Bu tutum Türkiye'yi çok daha tehlikeli sulara doğru sürüklemeye devam edecek demektir. Şimdilik Rusyanın, bölgede uyguladığı politikaları aksatmamak için itidalle karşıladığı uçak düşürme meselesi tabiiki bu kadarla kalmayacak. Rusya da misilleme olarak hemen bir uçak düşürmediyse, bunu yapamayacağından değil, hesabını daha incelikli yürütüryor olmasındandır.
RTE Hatay sınırlarındaki haydutlarının oradan sökülmesini engellemeye yönelik olarak Rus uçağını düşürüp haydutlarının geçici bir üstünlük kazanmasını bile sağladı ama bugün durum yeniden değişti. Bu gidişle, bölge haydutlardan temizlenecek ve sıra Carablus-Azaz-Halep arasına gelecek. Bu bölgede gerek İslam Devleti'nin petrol tankerlerine ve gerekse "insani yardım" götüren tırlara yapılan hava saldırıları RTE'nin Katar ve Suudilerden sağladığı malzemeyi bölgedeki haydutlarına iletmesini engelleyecek. TC'nin Carablus-Azaz bölgesine PYD'nin girmesinin engellenmesinin esas nedeni Kürtlerin Akdenize ulaşması veya Afrinle birleşmesi değil, TC'nin bu bölgeden haydutlarına ikmal yapamayacak duruma düşecek olmasıdır. Bu durumda Bölgenin can damarını oluşturan halepin de rejimin eline düşmesi günlük olay haline gelecektir.
RTE arkasını NATO'ya yaslamış olarak gerilim politikalarından yararlanarak bölgede emrivakiler yaratmayı hesaplarken, belki de hiç aklına getirmediği sonuçlarla yüzyüze gelecek. Bu bölgede atılacak adımlara Kürtlere sağlanacak olan destekler de eklendiğinde hem Rojava'da hem de Kuzey Kürdistan'da RTE'nin aklını başından alacak işler cereyan etmeye başlayabilir.
Bugüne kadar PKK'ye herhangi bir yardımda bulunmayan Rusya'nın kendi canını acıtanın canını acıtmak için PKK'ye küçücük yardımlar sağlaması yeterli olur. Şu anki sınırlı imkanlarıyla tek bir dayandığı ülke olmadan mücadeleyi sadece halkın gücüne dayanarak bu noktaya kadar getirmiş olan PKK RTE'ye hiç hesaplamadığı dersler verebilir.
RTE esasında hiç bir sağlam stratejiyle ya da prensiple hareket etmiyor. Her hangi bir anda işine yarayacağını düşündüğü bir taktiği ilerisini gerisini hesaplamadan hayata geçiriyor. Rusya'ya karşı bu kadar cüretli olması şaşırtıcı görünebilir. Bunca karşılıklı bağımlılık ilişkisi varken ve askeri güç dengesi de karşılaştırılamayacak bir eşitsizlik içerisindeyken bu pragmatik adımı atmasını sağlayan tek şey, ABD'nin Rusya'yı Viyana anrlaşması çerçevesinde frenleyebilmek için doğacak gerginlikten yarar umması ve bunun için de RTE 'ye eşitsiz bir savaşın ortaya çıkmayacağgı konusunda verdiği güvence olmasaydı seçimin zor günlerinde yapamadığı bu işi RTE'nin bugün yapması mümkün olmazdı. RTE besbelli ki son derece de çaresiz bir duruma sürüklenmiş bulunuyor ki, 13 yıldır titizlikle sürdürdüğü Rusya ile dostluk sayesinde büyük güçler arasındaki dengenin yarattığı aralıkta hareket etme stratejisini de bir kenara koymuş ve ABD'ye tam anlamıyla teslim olmuş hale gelmeyi kabul etmek zorunda kalmıştır. Ama benden sonra Tufan diyen RTE kendisinin varoluşuna Türkiye'yi kurban etmeyi göze almış görünüyor. Bunun sonu felakettir. Bu felaketi tek başına yaşayacak olsa mesele yok ama adam şu anda TC devletinin başı ve yarattığı her felaket aynı zamanda Türkiye halkalarının da felaketi anlamına gelecektir.
RTE, her yola baş vurarark seçimi kazanmıştır ama belki de tarihinin en zayıf dönemlerinden birine de girmiş bulunmaktadır. Bu kadar saldırganlığın temeli içinde bulunduğu zaaflı durumdan başka birşey değildir. Karşısına dikilecek herhangi güçlü bir muhalefet oynadığı bu oyunların tümünün kendi boynuna bir zincir gibi dolanmasını getirebilir. Güçlü bir muhalefeti yaratmayı başarmak sadece bu felaket koşusunu önlemek değil aynı zamanda demokratik bir Türkiye'ye adım atmak anlamına da gelecektir.