Mehmet Ali Karabekmez yazdı
Kapitalist devletler, sermaye egemenliğinin geleceği için arka arkaya yasalar çıkartarak, geçmişte iç pazarı güçlendirme ve “sosyal devlet” yaklaşımıyla kabullendikleri sendikaları şimdi sistemin dışına sürerek parçalayıp yok etmeye çalışıyor. Oysa refah dönemlerine ait kalkınma modelinin, sendikaları sistemin vazgeçilmez bir parçası gibi görüp, onu araç gibi kabullendiği yıllar çok geride kalmış değil. Yeni saldırıların esasını, burjuvazinin tıkanan ve eskimiş birikim düzenini terk ederek yerine neo-liberal politikalar temelinde esnek ve kuralsız çalışma modeline geçiş arzusu oluşturmaktadır. Bu durum bir paradigma değişikliği olarak da yorumlanabilir. İşte bu çarpıcı değişiklik, işçi sınıfının önceki dönemlere koşullanmış örgüt ve sendika yapılarını tek kelimeyle iflas ettirmiştir. Böylece neo-liberal saldırıların ilk tarihsel evresine sendikal hareketin krizi damgasını vurmuştur.
Türkiye’de Sendikal Durum
Türkiye’de sendikal hareket, çeşitli konfederasyon ve bağımsız sendikalarla birlikte uzun bir dönemden beri parçalı ve dağınık yapıdadır. Amerikan projesiyle oluşturulan Türk-İş, gelişen sınıf hareketini ve sendikal örgütlenmeyi sermayenin icazet sınırlarında tutmayı hedeflerken; ayrışan ve yeni birlikler oluşturan sendikal hareket bir yanıyla sermayeye karşı daha iyi ücret ve sosyal haklar için mücadele ederken diğer yanıyla da sendikal rekabeti ve ayrışmayı hızlandıran bir rol oynamıştır.
Son yıllarda hızlanan özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları sendikalı işçi sayısını oldukça aşağıya çektiği gibi gündemde olan son özelleştirme dalgası Türk-İş in ve devlet sendikacılığının sonunu getireceğe benzemektedir.
Türk-İş camiasında çeşitli sendikaların bir araya gelerek oluşturdukları “Sendikal Güç Birliği Platformu” Türk-İş’in AKP yanlısı tutum ve politikalarını eleştirerek ilki Lüleburgaz’da düzenlenen bölgesel mitinglerle gerici yasal düzenlemelere karşı tabanla buluşmayı amaçlayarak yeni bir konfederasyon düşüncesini seslendirilmeye başlanıştır. Belirtmek gerekir ki; yenilenmeden amaç hükümet karşıtı bir zeminden klasik sendikacılığı sürdürmek değildir. Ayrıca çok sayıdaki konfederasyon ve bağımsız sendikalara bir yenisini eklemek nitel bir değişimi içermediği müddetçe parçalanmayı daha da büyütmekten başka bir sonuca yol açmaz.
Klasik sendikacılıktan kopuş sancıları
Öte yandan bir yıl gibi bir sürede DİSK’teki çeşitli çalkantı ve istifalar Konfederasyon’u olağanüstü kongreye zorlamıştır. Nisan ayında gerçekleşen kongre sınıfın ve sendikal hareketin birliğine dönük yeni adımlar ve umutlar içermesi gerekirken Lastik-İş ve Genel-İş ağırlıklı daha sağda bir yönetim oluşmuştur. Konfederasyon içi dengelere oynayan, içinden geçilen dönemi iyi okuyamayan bir Genel Kurul yaşanmıştır. Bu haliyle art arda gelen DİSK yönetimleri sendikal başarılarla dolu geçmişin mirasını hızla tüketmişlerdir. DİSK’teki tıkanıklığın esası klasik sendikacılıktan kopuş sancısı olarak değerlendirebilir.
Tüm bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde sendikal yapının hiç de iyi bir pozisyonda olmadığını belirtebiliriz. Bugün gelinen noktada sınıf sendikacılığı alanında konfederasyonlar arası ayrım çizgileri silinmiştir. Bundan sonrası için sendikal hareketi tüm parçaları ile bütünlüklü kavrayacak, klasik sendikacılığı değiştirip dönüştürerek politikleşmenin önünü açacak yeni bir yapılanmadan yana olmalıyız. Sendikal yapıların özünde bir sınıf ve kitle örgütü olduğu gerçeğini unutmadan ve doğrudan siyasal parti işlevi üstlenmesi yanlışlığına düşmeden ama kapitalizmi aşan bir siyasal perspektifle, yeni örgütlenmenin temeli atılabilir.
Bugün gelinen noktada Türk-İş, DİSK, bağımsız sendikalar ayrımına bakılmaksızın hatta kamu çalışanlarının da bu büyük yeni birlik içerisinde yer almalarının yasal engelleri de aşılarak gerçek bir emek odağı yaratılabilir. Zaman sendikal planda sınıfın kendini yeniden kurma hamlesini ete kemiğe büründürme zamanıdır.
Bilinmelidir ki sınıfın sendikal örgütlenmesini ıskalayan/es geçen onun sendikal birliği için çaba harcamayan siyaset, sınıfla bütünleşmeyi, dolayısıyla onun dibe vurmuşluğunu sadece politik ilişkilerle ayağa kaldırmayı başaramaz.