Kadir Akın yazdı: 103 Yıl Sonra Tekrar Sopalı Seçim!
Bunca baskı ve “sopaya” rağmen 1 Kasım'da HDP’nin yüzde 11’e yakın oy alması; AKP’nin ise sınırsız devlet desteğini arkasına alarak tehditle elde ettiği çoğunluk, elbette önümüzdeki günlerde de tartışılmaya devam edecek.
1 Kasım seçimleri sonrası AKP’nin muhaliflerine “Osmanlı tokadı” attığını yazan Etyen Mahçupyan, bu lafı ederken 103 yıl önce kendi halkına ve muhaliflere İttihatçıların attığı tokadı ve tarihe “sopalı seçim” olarak geçen 1912 Osmanlı Meclisi Mebusan seçimlerini aklına getirmiş midir bilinmez? Ama Osmanlıdan bugüne değişmeyen devlet aklının 1 Kasım seçimlerinde aynı 1912 seçimlerindeki gibi kimi uygulamaları devreye soktuğu ve yaratılan büyük bir baskı ortamı ile AKP’nin seçimleri kazandığı şimdi gözlerden kaçırılmaya çalışılıyor.
HDP'yi baraj altına itmek, iktidarı elden bırakmamak için, savaş, yalan, dolan, hamaset, tehdit, zaman kazanıp sorunu erteleme, HDP’ye adım attırmama dâhil, elinden ne gelirse yapan AKP’nin, bu “başarısı” İttihatçıların 1912 yılında ki “sopalı seçim” diye bilinen başarısına çok benziyor. Anadolu’da yeterince örgütlülüğü bulunmayan ve Ermenilerin yoğun yaşadığı kimi vilayetlerinde Taşnakların örgütlülüğüne ihtiyaç duyan, onlarla özel bir anlaşma yapan İttihatçılar, seçimlerden önce Selanik İşçi Federasyonu temsilcileri Blaxof, Abraham Beno ve fırkanın 28 temsilcisini tutuklayacaklardı. İttihatçılar başta İstanbul olmak üzere Sapanca, İzmit, Konya, Amasya, Eskişehir ve diğer pek çok yerde Hürriyet ve İtilaf Fırkası temsilcilerinin yanı sıra gazetecileri ve aydınları da tutuklayıp cezaevine koymuştu. Mizan ve Serbesti Gazeteleri müdürleri; Murat Bey ile Rıfat Mevlanzade, Muktabas gazetesi muhabiri Ahmet Kürdali, El İrfan gazetesi muhabiri Ahmet Arif El Zeyn tutuklanacak, ancak; seçimler sonuçlanmak üzereyken Sultan Reşat’ın tahta çıkışının üçüncü yılı münasebetiyle çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalabileceklerdi. Seçimler boyunca muhalif partilerin propaganda yapmasına da olanak tanınmayacak, sopa zoruyla bu hak ellerinden alınacaktı.
Seçimlerde uygulanan sistem zaten demokratik değildi. 25 yaşını doldurmuş ve vergi ödeyen erkeklerin oy kullanabildiği seçim sistemi iki turlu gerçekleştiriliyordu.
İlk turda “ikinci seçmenler” seçiliyor, daha sonrada onların arasından Meclis-i Mebusan’a girecek vekil seçimi yapılıyordu. İttihatçılar seçim bölgelerini de yeniden düzenleyerek, kendi başarısını garanti altına almaya çalışacaktı. 1912 seçimlerinde Muş’un Ziyaret nahiyesindeki iki Ermeni köyü, beş Kürt köyü ile birleştirilerek seçim çevresi yapılacaktı. Diğer taraftan toplam 1000 seçmeni olan iki Kürt köyü ile 2 bin 800 seçmeni olan üç Ermeni köyü birer delege (ikinci seçmen) seçebileceklerdi. Sasun gibi Ermenilerin ezici çoğunlukta olduğu bir bölgede ise 13 ikinci seçmenin sadece üçü Ermeni idi. Seçimler henüz bitmeden Meclis’te çoğunluğu alacağı belli olan İttihat ve Terakki Fırkası, Taşnaklara söz verdiği 19 mebusluktan sadece dokuzunu vereceğini ve bu dokuz mebusun kim olacağını da kendisinin belirleyeceğini açıkladı. Bu tutum, seçimlerden önce imzalana dokuz maddelik anlaşmanın hiçbir maddesine uymayacağı anlamına da geliyordu. Bir önceki parlamentoda on dört sandalyeye sahip olan ve seçim dönemi boyunca var güçleriyle seçim kampanyasına katılan Taşnaklar arasında, verilen söze uyulmayıp az sayıda vekile razı edilmeleri büyük bir hoşnutsuzluğa yol açmıştı. Hâlbuki seçimlerden önce Selanik İşçi Federasyonu’nun, meclisteki sosyalist vekil Dimitri Blaxof aracılığıyla Ermeni partilerine bir blok olarak seçimlere girme teklifi, Taşnaktsutyun’un İttihatçılar ile yaptığı anlaşma çerçevesinde 20 vekil alacakları beklentisiyle kabul edilmemişti.
Bunca baskı ve “sopaya” rağmen 1 Kasım seçimlerinde HDP’nin yüzde 11’e yakın oy oranıyla Meclis’e girmesi, AKP’nin ise sınırsız devlet desteğini arkasına alarak tehditle elde ettiği çoğunluk, elbette önümüzdeki günlerde de tartışılmaya devam edecek. Ama her şey çok normalmiş gibi seçim sonuçları üzerine yapılan analizler, ciddi bir hakkaniyet ve vicdan yitimine uğrandığına da işaret ediyor.