Şenol Morgül yazdı: Öğrenmenin yaşı çok!
Pazar günü başlayacak Kitap Fuarı vesilesiyle, Kadir Akın’ın “ERMENİ DEVRİMCİ PARAMAZ” Kitabı üzerine ‘söz alma’ hakkımı kullanmak istiyorum.
1919-1920 lerde Şefik Hüsnü, Hüseyin Hilmi ve Mustafa Suphi isimleriyle başlatılıp geliştirilen bir sosyalist tarih bilgisini öğrenmekle geçti kırk yılımız (bizim yaştakiler için) ama Kadir Akın yazdığı kitapla aklımızı karıştırdı!
Kitabı okuyunca öğreniyoruz ki, Osmanlı topraklarında sayısız Ermeni komünist 1880’lerden beri faaliyet sürdürmekteymiş. 15 Haziran 1915 de Hınçak Partisinin önderlerinden Paramaz diye tanınan Madteos Sarkisyan 19 Komünist Ermeni arkadaşıyla birlikte İstanbul’un Beyazıt meydanında devrimci marşlar söyleyerek, yaşasın sosyalizm, yaşasın sosyalist Ermenistan diyerek darağacına gitmişler.
Kitapta Mahir Sayın on beş sayfalık bir önsöz yazmış; Türklükle sıvanmış gavur düşmanlığı ve son Türk devletinin ortadan kaldırılması tehdidi üzerine kurulmuş Türk tarih bilinci mirası üzerine çok iyi bir özet. Kitap okumaya vaktim yok diyenler ‘hap’ niyetine okuyabilir!
Kitabı okurken “sanki tarih tekrarlanıyor” diyorsun. Ermenilerin, Abdülhamit’ten meşrutiyete, ittihatçilerden Cumhuriyete kadar geçen sürede bekledikleri hiçbir reform gerçekleşmemiş, ya tutulmayan sözler verilip oyalanmışlar ya da hep katledilmişler.
Devlet değişmemiş; Osmanlıdan bu güne her zaman yok edilmesi gereken zararlı bir düşman bulmuş kendisine; Tarihte Ermenilere yapıldığı gibi günümüzün günah keçileri de Kürtler!
Madteos Sarkisyan (Paramaz) Yargılandığı İstanbul Mahkemesine yaptığı savunmada “ Bizim vatanımız bütün dünyadır… Ermenilerin ve Türklerin kardeşliğini sağlamak için ne fedakarlıkları kabul ettik, ne kadar enerji tükettik ve ne kadar çok kanımızı akıttık. Bizi imha etmeye çalıştınız…” diyor.
Tıpkı günümüzde halkların kardeşliğini sağlamak ve barış için hep ölen ve yok edilmek istenenler gibi…
1 Ekim 1895’de Hınçakların örgütlediği emekçiler, hamallar ve hizmetçilerin İstanbul’da yaptığı ilk kitlesel gösteriye dört bin kişi katılır. Vergi adaletsizliği, taşradaki Ermeni halkın yaşadıkları zorlukları ve yasakları protesto eden bir dilekçe verilecekti hükümete ama müdahele sonucu bir Osmanlı zabitinin ölmesiyle şehirde üç gün sürecek bir katliam yaşanır.
Önceden hazırda bekletilmiş, “Bindirilmiş kıta” denilebilecek kalabalıklar işaret verilince uçlarına demir bağlanmış sopalarla Ermenileri öldürmeye başlamışlar.
Sonradan İttihat olan Jöntürkler çıkardıkları beyannamelerle saltanatın göbeğindeki bu ilk gayrimüslüm eylemi, yapılan katliama hiç değinmeden çok küstahça bulduklarını açıklamışlar. Bu İttihatçıların da İstanbul’daki ilk eylemiydi.
1895’de yaşanan bu katliam sanki bu günü anlatıyor. Devlette devamlılığın esas olduğu bir ülkede; katliamları, milliyetçi hezeyanlarla sokağa salınan güruhları ve palalı esnafları ile her türlü devamlılığın esas alındığını görüyoruz.
Ermenilerin Hınçak fedaileri öncülüğünde her iki taraftan binlerce insanın öldüğü Zeytun ayaklanması sonrası yerinden yönetime ilk örnek gösterilebilecek talepleri Abdülhamit tarafından kabul edilmiş.
Hem Hınçakların eyleminde hem de Taşnaktsutyun'un Osmanlı bankası baskını sonrası Abdülhamit tarafından İstanbul'un etrafına yerleştirilmiş Kürt yoksulları Ermeni katliamlarında kullanılırlar.
Kitap buna benzer tarihi bilgi ve belgelerle dolu çok kıymetli bir çalışma.
Yüz yıl önce İdam edilirken Komünist Paramaz'ın haykırdığı slogan “Yaşasın Sosyalizm Yaşasın Özgür Ermenistan”
Elli yedi yıl sonra idam edilirken Deniz Gezmiş’in haykırdığı slogan “ Yaşasın Sosyalizm Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliği”
Bizi yeniden öğrenmenin kapılarından geçirdiğin için, emeğine solluk sevgili Kadir! Bu Pazar günü fuarda saat 18.00 de kitapla ilgili panel var. 14 Kasım Cumartesi günü saat 14.00 de Garo Paylan’ı konuk edip kitap imzalayacak.
“Bunca okumamaya nasıl vakit buluyoruz” deyip, Okuyanları bol olsun!